Çoban Mektebi
Kuraklıkla bir kez daha anladık ki, tarım ülkeler için alternatifi olmayan bir öneme sahiptir.
Yıldan yıla bu önemi daha da artan tarım sektörü asla ve asla kendi haline bırakılamaz.
Tarım için temel “gerekler” malum… Ve bu “gerek”lere hemen her ülke az çok sahip.
Gerisi insanlara, devletlere kalıyor. Burada kastım “1 dönüm araziden ne yaparsam daha fazla ürün alırım”dan ziyade, “Tabiata, kaynaklara zarar vermeden, onlara ihanet etmeden nasıl daha sağlıklı, faydalı ve verimli ürün yetiştiririm”dir.
Bu noktada ilgili her bir vatandaştan devlete kadar geniş bir yelpazeye büyük görevler düşüyor.Gelinen noktada ülkemizde saman fiyatları yonca fiyatlarına yaklaşmış, çoban bulmakta zorlanıyor isek, üzerimize düşen görevleri yerine getirmede başarılı olamamışız demektir.
Bu başarısızlığın sonucu olarak bugün artık “tarımda kendi kendine yeten az sayıdaki ülkelerden biri” değiliz ve pekçok alanda dışa bağımlı hale gelmiş haldeyiz.
Oysa tarımın önemi, yöntemlerin geliştirilmesi gerekliliği ta Osmanlı döneminde görülmüş, sırf bunun için mektepler kurulmuş bu topraklarda.
***
Sözü Osmanlı’nın hem de gücünün epey düştüğü son dönemde Ankara Keçiören’de kurduğu “Çoban Mektebi”ne getirmek istiyorum.
Bundan tam 123 yıl önce, “kaliteli tohumlarla üretim yapılması, kaliteli tohum dağıtılması, suni çayır yetiştirilmesi, sulamanın öğretilmesi, numune tarlaları ve meyvelikler kurulması, üretimin artırılmasının öğretilmesi” için "Ankara Numune Tarlası ve Çoban Mektebi" projesi hayata geçirilmiş.
Tiftik keçisi gibi bu topraklara özgün hayvanların ıslahı için çalışılacak, damızlık hayvan satışından okula gelir sağlanacak, eğitimli çobanlarla salgın hastalıklar önlenebilecektir.
Mezunlar vermeye başlayan Çoban Mektebi’nde öğrenime içinde bulunulan savaş koşullarından ötürü ara verilmek zorunda kalınmışsa da, bundan tam 123 yıl önce böyle bir dert edinme takdire şayan bir öngörüdür.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 1919'da Ankara'ya geldiğinde, Milli Mücadele sürecini bir süre buradan yönetmiş.
Milli Mücadele döneminin ardından Çoban Mektebi maalesef yeniden açılamamış, günümüze kalan sadece binası olmuştur.
O bina da uzun süre karakol olarak kullanılmıştır.
Oysa Çoban Mektebi’nin kuruluş amaçları bugün daha bir önem arz etmektedir.
Türkiye olarak Çoban Mektebi ve benzeri öğrenim kurumlarına ihtiyacımız vardır.
Önceki gün ajanslarda okudum, Keçiören Belediyesi Çoban Mektebi’ni restore ederek Milli Mücadele Müzesi'ne dönüştürecekmiş.
Keçiören Belediye Başkanı Turgut Altınok, Çoban Mektebi'nin tarihi binasının mülkiyetini, Milli Emlak Genel Müdürlüğü'nden devraldıklarına işaret ederek, yapılacak çevre düzenlemesiyle bir yıl içinde projeyi tamamlamayı ve 27 Aralık Atatürk'ün Ankara'ya geliş yıl dönümü ya da Cumhuriyetin kuruluşunun 100'üncü yılında açılışını yapmayı planladıklarını söylüyor.
Altınok “O dönemi yaşatacak, bize bu vatan ne şartlarda bırakıldı, bu ülke ne şartlarda bırakıldı, kahramanlarımız ne gibi bir mücadele verdiler çocuklarımıza nesillerimize tarihimize bunu anlatmış olacağız. Buranın tarihimizde, Milli Mücadelemizde ciddi bir anısı, hatırası ve ev sahipliği var. İnşallah onu burada yaşatacağız” diyor.
Çoban Mektebi’nin Milli Mücadele dönemine ev sahipliği yapmış olmasıyla hatırlanması önemli elbette ama daha önemlisi ne amaçlı kurulmuş olduğudur düşüncesindeyim.
Keşke diyorum, müzenin yanı sıra Çoban Mektebi yeniden açılsa, aynı amaçlarla yeniden öğrenime başlasa.
“Kaliteli tohumlarla üretim yapılması, kaliteli tohum dağıtılması, suni çayır yetiştirilmesi, sulamanın öğretilmesi, numune tarlaları ve meyvelikler kurulması, üretimin artırılmasının öğretilmesi ile tiftik keçisi gibi bu topraklara özgün hayvanların ıslahı için çalışılması, damızlık hayvan satışı yapılması ve eğitimli çobanlar yetiştirilmesi” gayelerinden hangisi demode ki?
Sizce de Çoban Mektebi’ne bugün daha çok ihtiyacımız yok mu?
Fatih Akkaya
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.