Chp’nin karşısında duran her zaman doğru yerdedir
Yeni Türkiye yolu için nasıl adım atmalıyız soruları soruluyor. Kısa ve öz bir cevabı var aslında, Yeni Türkiye yolunda CHP nin tersini yapan muvaffak olur diyorum. Geçmişte de böyleydi bugün de böyle. Gariptir, Tarihin bütün seyirlerinde dinle işim olmaz dese de bu partinin çıkış yolu arayışlarında birinci basamağı her zaman din konusu olmuştur. Fakat uyanık olanlar bunu çok iyi sezinlemiş olmalı ki araştırmadan, arge çalışması yapmadan, buna ihtiyaç bile duymadan bu partinin yaptığının tersini yapan, ülkenin selameti açısından karar almış oluyor. Kısa ve öz bir tema ile açıklayacak olursak, CHP’nin karşısında duran her zaman doğru yerdedir diyorum.
Trabzon’a ziyarete giden iki şahıs, Trabzon’un bir köyüne uğrarlar. Köy çeşmesinde ibriklerine su dolduran yaşlı bir neneyi fark ederler ve ona yardımcı olmak isterler. Yaşlı nenenin elinden suları olan bu iki şahıs suları nenenin evine götürdükten sonra nene kendilerine sorar ‘evladım siz kimsiniz’der, iki şahıs biz CHP millet vekilleriyiz derler. Nene üzülür ve evladım söyleseydiniz ya, ben bu sularla abdest alacaktım der.
Şimdi abdest alan nenenin derdine mi yanalım, yoksa bu memlekette dinle işim olmaz deyip din karşısında duran bu zihniyetin bu şekilde nenelerimizin, annelerimizin beyinlerinde itinayla yer edinmelerine mi?
Tarihten bu yana batıda insan köle, bizde ise Allah’ın bir emanetidir. İş gücü için kullanılan kölelere değer biçmeyen bu zihniyetin sempatisini geçmişten bu güne her zaman bu parti yapmamış mıdır?
Konularımızı eski yazılarımda sıralarken, CHP’nin kendisini değiştirmesi gerektiğini söylüyordum, yanılmışım… bu parti kendisini değiştiremez. Etkili ya da etkisizliği dahi tartışılamaz.
Sultan Fatih’in yazdığı şiirleri okuyamayanlar İstanbul bizimdir diyemez. Biz Osmanlıyız hiç diyemez. Bugün Müslümana ey Müslümanlar alın dünya sizindir, yönetin deseler, elimizde ve var, ne ile yöneteceğiz sorusu da aslında bu şiiri okuyup okuyamamakta saklı. Okuya bilseydik belki yönete bilirdik. Size sorulur kimsiniz diye, siz kendinizi anlatmak yerine Ben hayırlı evlat cumhuriyetim, Babam Rahmetli Osmanlı, Dedem Rahmetli Selçuklu demedikten sonra kim olduğunu bulamayanlardan olmuyor muyuz? Gariptir her zaman yedi düvele karşı savaştık deriz Osmanlı için, doğru yedi düvele karşı savaştık. Şimdi yedi düvelle barıştık, tek savaştığımız ise Osmanlı. Tezat bir gerilimin ortasında kalan bu gençlik önce tarihiyle yüzleşmeli sanırım.
Yedi düvele karşı savaşanlar ülke çıkarları ve menfaatleri için Şehzadeleri gözünü kırpmadan öldürenlerin torunu şimdi devlet kademelerine girmeye çalışan Paralele karşı mı acımasız olmayacak. Batarken bile ihtişamı ile batan Osmanlı dünyanın 7. Büyük devletiydi. Şimdi neye mal olursa olsun, ülke menfaatlerine el uzatanları, dil uzatanların kellelerini almak vicdanı gerektirir mi? Osmanlı olmak büyük bir sivil toplum örgütü olmaktır. Büyük bir vakıf devleti olmaktır. Devleti yönetenin köydeki Hasan, şehirdeki Ahmet olduğunu bilen ve her ikisine de ihtiyaç duyan bir yönetim şeklinde, sevgiyi eşit paylaştırmak demektir. Tam bu nokta da sultanlık vicdan sahibiyse mutluluk, vicdan ve inanç yoksunuysa diktatörlük getirir. Bizim Başkanlık konusunda kaygılarımız varsa bu konuda Osmanlıyı iyi okumalı, Müslüman’dan diktatör olmayacağını iyi anlamalıyız. Tarihini araştır dediğim insanlara tarih sınırını nereden aldıklarını da sormamız gerekiyor. 1923 yılından itibaren alınan bir tarih bizi ayrıştıran bölen bir tarihtir. Bizim tarihimiz 1040 yılından itibaren başlar.1040 yılında başlayan tarihimizi 1923’den başlatamazsın. Biz 1040 yılından itibaren 15 kere rejimi değiştirdik. Unutulmamalı ki her dönemin bir sultanı vardır, 15.yy la Fatih Sultan Mehmet ve diğerleri, Şimdi ise Recep Tayyip Erdoğan ve diğerleri demedikten sonra ülkeni kayıtsız şartsız sevemezsin. 1040 Yılından beri 74 liderimiz olmuş,75. Liderimiz RECEP TAYYİP ERDOĞAN’dır. Yani bugün Recep Tayyip Erdoğan bu ülkenin sultanıdır, başkanıdır, başbakanıdır, cumhurbaşkanıdır ve en önemlisi tarihten bu güne gelen sürecin halifesidir. Halifelik meclisimizin çatısı altında kalmışsa halen bunun sahibi meclis başkanı değil, ülkenin bir numarasıdır. Türki cumhuriyetlerinden bir çoğuyla görüşme imkanım oldu, oradaki devlet erkanı Türkiye için ne düşünür sorusunu ilettiğimde Ata diyarımız, halifeliğimiz diyerek cevaplarlar. Sanırım bizler hariç, herkes bunun farkında. Uyan Türkiye demek gerekmez mi?
Son olarak 1040 yılından itibaren gelen liderleri tek tek analiz etmeyeceğim. Benim aklımın yettiği
Adnan Menderes, Süleyman Demirel, Turgut Özal, Abdullah Gül ve Recep Tayyip Erdoğan beşlisi üzerinde duracağım.
Adnan Menderes karizma bir kişilikti, çekiciydi ve modern realiteleri yerine getiren biriydi. İlk önce Avrupa’nın çok sevdiği liderdi, daha sonra nefret edilen bir lider oldu, sebebini sormayın, sadece araştırın.
Süleyman Demirel dün dündür bugün bugündür diyerek her zaman dün söylenilenin çok etkili olmadığını da yineleyenlerden. Modern bir hayatı Avrupayı aratmayacak bir duruşu vardı, fötürlü şapka da süsü…
Turgut Özal sineyi millete döndüğü anda vazgeçemediği namaz ve inançları vardı. Ülke sevdalısıydı. Abdullah Gül sanırım etliye sütlüye yaklaşmayan, teknolojiyi çok iyi kullanan, modern beyefendi bir kişilik olarak tarihimizdeki yerini aldı. Ve 5 sene sonra yine tarih sayfalarında yerini alacak biri.
Recep Tayyip Erdoğan Avrupa’nın sevmek zorunda olduğu bir lider, Fatih’in torunu dedirten cinsten. İslam ve iman kavramlarını dört dörtlük yaşama kaygısında olan. Sevgisi devlet menfaatleri doğrultusunda şekillenen. Tek sevgisi vatan ve milleti olan, iman meşalesini elinde taşıyan isim vermeye üşendiğimiz sultan. Bu devrin Bedir savaşçısı ve en önemlisi imam hatipli
Şimdi liderlere baktığımızda sultanlık dönemine bir geri dönüşüm söz konusu. Unutmayın biz ne haldeysek öyle yönetiliriz. Sanırım halimiz düzelmeye başlıyor, ne dersiniz?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.