Serhan Yetkinşekerci

Serhan Yetkinşekerci

Caydırıcı olmak lazım ama…

Caydırıcı olmak lazım ama…

Brett McGurk, Trump’ın DEAŞ’la mücadelede özel temsilcisi.
Bir bakıyorsunuz Rakka’da bir bakıyorsunuz Ankara’da, her yerde herkesle görüşüyor.
Tarihi net olmamakla beraber, bu ay içinde Washington’da yapılması planlanan bir toplantının hazırlık sürecini yürütüyor bu adam.
Adım adım hesaplıyor ABD, Rakka’dan sonrasını.
SDG bünyesindeki liderleri (YPG ağırlıklı) ve ÖSO liderlerini bir araya toplayıp yol haritasını oluşturmak istiyorlar.
Sürecin koordinasyonu McGurk’tan geçiyor.
Obama döneminde göreve getirilen McGurk, PYD’ye yapılan silah yardımlarının bir numaralı organizatörü.
Bakan Çavuşoğlu yaklaşık iki ay önce bu adama dikkat çekerek, ‘görevden alınmalı’ demişti.
Ancak McGurk da netice itibariyle sadece bir isim.
Bizi asıl ilgilendiren toplantı.
Çünkü, birçok sorunun cevabı bu toplantıda netleşecek.
İşte Bu Sorulardan Birkaçı:
Rakka kurtarıldıktan sonra oluşturulacak yönetimde Kürtler ne kadar etkili olacak?
Şehir, Araplara nasıl teslim edilecek?
YPG güçleri, Rakka’dan sonra ne kadar güneye gidebilecek?
(Daha önce Esed buna teşbbüs etmiş ve cezalandırılmıştı)
Rusya ve İran, YPG’nin güneye doğru ilerlemesi karşısında nasıl pozisyon alacak?
YPG’ye verdiği özerk yönetim sözünü tutacak mı ABD?
Eğer böyle bir şey yapılacaksa, Türkiye’nin müdahalesini nasıl engelleyecekler?
Çok fazla değişkenin ve her bir sorunun da ikiden fazla muhatabının olduğu bir denklem bu.
Tabi sorulardan bazılarını çoğaltacak ya da azaltacak bir görüşme de bugün yapılacak.
Putin ve Trump yüz yüze görüşecek.
1 numaralı gündem maddesi Suriye.
Görebildiğim, asıl karmaşa şimdi başlıyor.
Çünkü asıl düşman DEAŞ tamamen ortadan kalkmak üzere.
Asıl çıkar çatışmalarının yüzeye vuracağı günler geldi.
BİR TAŞLA İKİ KUŞ VURUYORLAR
ABD’nin terör örgütlerine silah vermesi yeni bir şey değil, eskiden de yapıyorlardı.
Fark şudur: Eskiden gizlice yapılırdı.
Şimdi alenen yapılıyor.
Benim naçizane tespitim şudur:
ABD bu oyunu bizden çok Rusya ve İran’a karşı oynuyor.
Zira bölgedeki asıl rakipleri Rusya.
Kürt kozunu onlara kaptırmak istemiyorlar.
Bu yüzden silahları ayan beyan vererek, tüm dünyaya ‘Kürtler benim müttefikim’ mesajını verdiler.
Ayrıca silah yardımı vb hamleler, bizimle dostluklarını zedeliyor gibi görünse de dengeyi bir şekilde sağlıyorlar.
Daha doğrusu, bizi dengede tutmak için bu kartı ellerinden düşürmüyorlar.
Zaman zaman Rusya da aynı kartı kullanıyor bize karşı.
GÜLER MİSİN AĞLAR MISIN?
Gizli saklı yapılmasındansa alenen yapılmasını yeğ tutuyordum son günlerde. 
En azından ‘özgürlük mücadelesi’ veren o terör gruplarının patronu kim tüm dünya görüyor. Hiç değilse, tarih bizi haklı çıkaracaktır diyordum.
Sonra birden içimden bir ses fısıldadı: Bu dünyada haklı olan değil, güçlü olan kazanır evlat.
Peki, bizim gücümüz nerede?
Haklı olmaya haklıyız tamam.
Ya güç? Yeterince güçlü müyüz?
Hamlemizi Fırat Kalkanı ile yaptık.
Sınırdaki tehdidi vaktiyle engelledik ama yok edemedik.
Çünkü ABD ve Rusya daha fazlasına müsaade etmedi.
Üstelik bu tehdit, güneyden büyüyerek bize dönecek gibi.
Ülkemiz adına güçten kastım caydırıcı olmaktır.
Gerek siyasi, gerek askeri, gerek ekonomik, gerekse teknolojik güç.
Tek parça olarak kalmak istiyorsak, dışarıya karşı caydırıcı bir güç olmalıyız.
TSK’nın gücüne ve caydırıcılığına en çok bugünlerde ihtiyacımız var.
Ve bu sorun dönüp dolaşıp bizi aynı yere getiriyor.
Tam 1 yıl geçti 15 Temmuz’un üzerinden.
Hala bu hainlerin bize neler kaybettirdiğinin tam olarak farkında değiliz.
Yazık. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR