Ali İLKBAHAR

Ali İLKBAHAR

Birlikte büyüme

Birlikte büyüme

Her fırsatta sohbetlerimizde çocukların sanal aleme teslim olduğunu, yeni model insan tipi sanal alem eseri olacağı şikayetlerinde bulunuyoruz.

Anneler çizgi filmini açmadan yemek yediremiyor. Bir şey anlatamıyor. Çizgi filmden ayrılmamak için yemekten, önem verdiklerinden rahat vazgeçebiliyor.

Her kesimde varsa yoksa suçlu yeni nesil diye koro halinde şikâyetler sıralanıyor.

2 ile 6 yaş arasında bulunan çocuklar sabah kalkar kalmaz acele acele kreşe hazırlanıyor. Sonra kreşte annem babam beni terk etti anlayışı çocuğun içini kemirmeye başlıyor. Annesini babasını kendinden öne işi aldığından düşman oluyor. Annesini paylaşmak istemiyor. Daha sonra bizi terk eden anneye sonra babaya ufak tavırlar başlıyor. Çocuk bu halinin fark edilmesi için dikkat çekici  hareketlerle anne ve babayı üzüyor. Çocuğun huyu değişti, söz dinlemiyor, her şeye karşı geliyor, sevgi yerine sanal dünyada seyrettiği çizgi filmin kahramanının taklidini yapıyor. Vurdulu kırdılı kendini ispat edeyim derken daha da çileden çıkıyor. 

Anne gelir gelmez çizgi filmini açıyor. O dünyaya geçiyor. Anne hafta sonunda artan yemek varsa o da cep telefonuyla besliyor. Baba sanal dünyada. Hepsi evde ama ortada kimse yok! Çocuk sanal dünyanın hazırladığı modelle yetişirken anne çocuğunu kaybetme endişesi yerine bu devirde çocuklara bir şey de denmiyor diye dert yanıyor. Çocukla arasında uçurumu her gün artıyor. Annenin arkadaşları günleri, çarşı pazar alışverişleri arayı daha da açıyor.

Bahçeli, yolları boş mahallelerde çocuklar öyle oynarlardı ki kan ter içinde kalırlar susayınca da parkı sulayan görevliden izin alıp hortumdan su içerlerdi. Açlığını bile unutur, çok mutlu olarak eve gelirlerdi. Annesini koklar, sever, o candan hali anneye dışarıda doyasıya oynadığının teşekkürüdür. Parka gider, bize çok basit gelse bile aynı oyuncakla defalarca oynar. Kısa sürede tanıştığı arkadaşıyla oyun kurar kan ter içinde kalıncaya kadar oynar. Çok mutlu olurdu. Eve hoplaya zıplaya gelir. Hareketleriyle annesine babasına teşekkür ederdi.

Ama şimdi evde bulunan bir eşyanın devamıymış gibi görülüyor.

Kreşten geldiğinde 8. Kattan camdan bakar. Dedesinin, anneannesinin küçükken oynadığı oyunları kafasında canlandırır. Öyle oyunlar oynayamadığı için camlı hapishanesinden yapılacak bir şey olmadığından annesinin babasının telefon mesaisine karışmadan evdeki yalnızlığı çizgi filmle tek başına giderir. Anne baba evde ama çocuğa göre evde kimse yoktur. Modern hapishane…

10 ile 15 yaş arasında çocuğun kendisinin fark edilmesini istediği zamandır. Aklıyla, mantığıyla hareket etmek yerine hislerinin ağır bastığı duygusal dönem başlar. Çabuk etkilenen hemen parlayan çocuk, başarılı birini kendine örnek kahaman seçer. Kendini anlayan, dinleyen olmadığında moralman çöker. Okulda her biri ayrı bir karakter. O andan itibaren rekabet başlar. Hedeflerin tamamı maddi. Onlara ulaşmak için sınıfta birinci olacaksın dendiği andan itibaren yarış başlar. Biri sanal dünyası biri hedeflere ulaşmak için yeni dünyası…

Anne baba kendi dünyalarında çalışma şartlarında aynı evde olmalarına rağmen yalnızlardır. Çocuklar annenin, babanın kendilerini fark etmemeleri, onları daha da kendi dünyalarına çevirir. Şükür olmadığı için de baba neyinizi almadım, anne yemeğiniz, çamaşırınızı vs yapıyorum diye görevlerini yapmanın rahatlığı içinde çocuğun beklediği sevgi ve ilgiyi almadan günler bitiyor. 

Anne ve babanın örnek model çocuklar yetiştirme yerine sanal dünyanın, dizilerin, reklamların, çarşı pazarların, arkadaş sohbetlerinin ortak ortaya çıkan modeller arasında deneme tahtası bunalan, ruhsuz gelecek inşaası.

Çocuğun on yaşına kadar karşı komşusunu tanımaması, bir gün o evin çocuğu ile birlikte oynayamaması onu düşündürmektedir.

Ellerinde en yaygın olan futbolda takım tutma, mezhepçilik, din gibi algılandığından gerilimi artırmakta benim takımım dışında ne olursa olsun hatta onlara sorarım biz varız, biz şampiyon olacağız gibi gerilimli bir yola sokmaktadır.

Annelerin çocukları parka götürecek zaman ayırması, ona kitapçıda istediği kitabı almasına müsaade etmesi, bir yerde oturup anne çayını yudumlarken çocuğun dondurmasını yerken annesi ile yaptığı sohbetler orada beraber olması. Oh işte bu kadar annemleyim, dünyalar benim oluyor, beni fark ettin anne sen bir tanesin, sevinci.

Okullarda hazırlanan Çanakkale, 19 Mayıs, Cumhuriyet Bayramları vs tarihi yerleri görme gezileri çocukları çok mutlu ediyor. Anlatarak değil yaşayarak öğrendikleri zaman ben de varım diye seviniyorlar. 

Dizilerde sanal dünyada seyredip hoşuna gitse de sahiplenmesine tesiri fazla olmuyor. Ama bir hikaye ve romanı okuduğunda olaylar, mekanlar, kahramanlar, kafasında canlandığından kendinin oluyor. Hepsini kendisinin hayal ettiğinden iş dünyasında yapılanmada eserleri oluyor.

Evde üç kişi varsa boş ev değil. Birbirlerine zaman ayıran, birbirini anlayan birbirlerine fedakarlık yapan cömert, paylaşan yuva hepsini mutlu ediyor. O zaman dedenin ezan okunduğunda huşu içinde dinlemesi devamlı namaz çocuğun ilgi alanına girecek, yaralı bir kediyi birlikte veterinere götürmek, hep birlikte okulda İstiklal Marşı’nı okumak, çocuğun takımını kabul edip o gün televizyonu ona tahsis edip birlikte seyretmesi. Kendini Yaradan’ını hatırlatan işaretleri birlikte yaşanması sahip olduklarını yetersiz bulup şikayet etme yerine Allah’a teşekkür mahiyetinde şükretmeyi öğrenip paylaşması, bir yoksula, çaresize, annesi, babası, dedesi ile hangisi olsa bir yardımı birlikte yapıp onların mutluluğunu paylaşması onu hayata hazırlayan en büyük eğitimdir. 

Camiilerde ön saflarda namaz kılan büyüklerimizin sağa sola arkaya baktıklarında saf tutan çocuk ve gençleri gördüklerindeki mutlulukları geleceğe olan ümidimizi artırmaktadır.
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR