Bazı Dertlerimiz
Kıymetli okurlar, bu hafta sizlerle gündemimizi oluşturan, gördüğümüzde hicap duyduğumuz ve bir hayli de dile getirmemize rağmen sadece dilimizde kalan ama bir taraftan da toplumun rahatsızlık duyup kınadığı bazı dertlerimizi paylaşacağım.
Dert demişken büyüklerimiz “evvela derdi kazan, sonra gel derman ara” derler. Ben, millet adına dertlenenlerden olmayı tercih edenlerdenim.
Biz, sürekli değişen, bir tufan gibi gelip geçen mevzuları ihtiva eden gündeme sahip bir ülkeyiz.
Bu sebeptendir ki çokça sorunları dert ediniyoruz lakin çözüm bulamadan bir yenisiyle karşı karşıya kalıyoruz ve bu sefer de yeni sorunlara kafa yormaya çalışıyoruz.
Bu sorunlar ise çözüm bulunamadığı takdirde ülkemizin temelini inşa eden değerlere vurulan güçlü darbeler halini alıyor, bu durum ise her defasında bizi biraz daha sarsıyor.
Dertlerimizden bir tanesi eğitim meselesidir. Eğitim ile insan bütünlüğünü kavrar, düşüncesinin, varoluş hakikatinin hangi amaç uğruna geliştiğini bilir ve bu mananın devamı için yaşama şuurunu kazanır. Nihayetinde devlet-millet istikbaline dair hayatına fedakârlık, feragat ve adanmışlık ile faydalı olmak hasebiyle her şeyi yapmaya hazır bir fert haline gelir.
Bakıldığı zaman temenniler gayet doyurucu nitelik arz ediyor. Ama daha geçtiğimiz günlerde karşılaştığımız haberin muhtevası şu şekildedir; “Ankara'da bir okulda çekildiği iddia edilen görüntüde, İngilizce öğretmeni sınıfta ders anlatırken, bir öğrencinin pencere kenarında sigara içtiği görüldü. Ayrıca sınıftan yükselen gürültü de dikkat çekti.” Bu durumda edilecek söz elbette çoktur. Ama ben konuyla alakalı olarak şunları ifade ediyorum;
Acı bir gerçektir ki eğitmediğimiz insan bizim değildir. Eğitim, hayatın beka unsurlarındandır ve o nispette dikkate alınmalıdırlar. Gençlere “talip” olmak öğretilmelidir. Düşünen, akleden gençlerin varlığıyla gelecek adına hayaller kurulabilir. Çünkü düşüncesi olmayan bir gençlik kendi varoluşunun milli, dini ve insani esaslarını tam bir kuvvetle ele alamaz. Düşünmeyen bir gençlikle zaman ve mekânda iz bırakmak hayal olmak ötesinde bir mana taşımaz.
Bunları dile getirirken değinmek istediğim kısa bir konu daha var. Geçenlerde bir tv programına çıkan aile hukuku uzmanı şahsın programda ana-babaya karşı olan söylemleri maalesef üzücüydü. “Cennet annelerin ayakları altındadır.” mealindeki hadisin tesiriyle yetişmiş birisi olarak annelere olan saygı, hürmet, değer hiçbir zaman eksik edilmemelidir diyorum.
Bu günlerde bunun gibi vb. olaylarla karşılaşmaya başladık.
Dolayısıyla saygı kavramının zaman geçtikçe manasını kaybettiğine de şahit oluyoruz.
Ülkemizde olmasını beklediğimiz birçok şey olması gerektiği gibi değil. Birçok husus gelişigüzel ele alınmakta ve önemsenmemektedir.
Biz derdi çok olan bir milletiz. İnsan dünyada derdi kadardır. İnşallah yarınlarımız bugünümüzden daha iyi olur. Güzel günler görmek duasıyla…