Başarma azmi ve tevekkül
Başarı duygusu her insanda olması gereken temel duygulardan ve psikolojik ihtiyaçlardan biridir. Başarı; kimlik, kişilik, özgüven gibi birçok açılardan bizi motive eder. Başarı, gelecekteki başarılarımızın da bir anahtarıdır. Şu anki bir başarı bir sonraki başarıyı tetikler. İnsan başardıkça daha çok motive olur ve başarısını devam ettirir.
Başarı, kişisel gelişimcilerin at oynattıkları en önemli alanlardan biridir. Bu konuda belki binlerce kitap vardır. Bu kitaplar ise binlerce başarı hikâyeleriyle doludur. Kişisel gelişimcilerin bu anlatımları çoğu kez ahlaktan yoksundur. Başar da nasıl başarırsan başar anlayışı vardır. Bu tip bir başarı motivasyonu bizim Müslüman kişiliğimizle bağdaşmaz. Başarmak ve kazanmak için her şey mübahtır anlayışı bize terstir. Başarı merdivenlerini tırmanırken başkalarını ezip geçemeyiz.
Hatta bu merdivenleri çıkarken de birilerinin elinden tutmalı ve onları da beraberimizde yukarılara sürüklemeliyiz. Maddi konularda sencil ve paylaşımcı, manevi konularda ise bencil olmalıyız. Ne olursa olsun bizler öncelikle ahlaklı ve prensip sahibi olmalıyız. Başarırken de helal dairenin dışına çıkmamalıyız. Doğruluk, dürüstlük, kul hakkı, olmazsa olmazlarımız olmalıdır. Kuralsız, bencil, hukuksuz, başkalarını düşünmeyen ve ezen bir başarı, başarı değildir. Düşünün! İşçisinin hakkını gözetmeyen, onları ezerek bir yerlere gelen veya yalan dolanla ticaret yapıp zengin olan bir iş adamı sizce başarılı mıdır?
Peki ne olursa olsun mutlaka başarılı olmak zorunda mıyız? Batılı kişisel gelişimcilere göre evet öyle. Yani ne edip edip başarmalıyız. Peki neden? Biraz önce ne demiştik, başarı ile ilgili binlerce kitap var. Bunlar ise binlerce başarı hikayeleriyle dolu. Önümüze rol modeller sunuluyor ve onlar başarmış sizde mutlaka başarmalısınız dayatması yapılıyor. Eğer başarılı olamamışsanız sorun sizde algısı oluşturuluyor. Bu da insanları mutsuzluğa ve bunalıma itebiliyor. Biliyorsunuz ki Japonya’da bu tür intiharlar çok yaygın. Ülkemizde ise artık çocuklar, sınav kazanmak için ahlaki kaygılardan uzak, at gibi yarıştırılıyor.
Oysa bizde, Batılılarda olmayan bir tevekkül anlayışı vardır. Elden gelen her şeyi yapmak, tüm çabayı göstermek sonrada tevekkül etmek. Başarılı olmak için çalışmak ve çokça gayret etmek bizden, muvaffakiyet ise Allah’tandır. Mesela bir atletizm yarışması düşünün, tabir yerindeyse tüm atletler kanının son damlasına kadar çalıştı ve yarıştılar. Sonuçta içlerinden bir tane birinci çıkar. Burada önemli olan elimizden geleni yapıp yapmadığımızdır.
Başarı konusunda insanları motive eden, şevklendiren en önemli sebeplerden biri de başarı ile maddi kazancı doğru orantılı olarak düşünmeleridir. Burada şunu da düşünmek gerekir. Bir şeyleri başarırken ve kazanırken acaba bazı şeyleri kaybeder miyiz? Çok kazanıp çok para sahibi olabilirsiniz. Fakat bu arada kulluğunuzu, ailenizi, kişiliğinizi, mütevazılığınızı kısaca güzel ahlakınızı kaybetmemeniz gerekir. Her ne istersek Allah’tan (c.c.) hayırlısını isteyelim. Çünkü bizim için neyin hayır neyin şer olduğunu biz bilemeyiz.
Yukarıda söylemeye çalıştıklarımız yanlış anlaşılmasın. Yüzyıllar öncesinin kuru ekmeğe muhtaç derviş anlayışında değiliz. Günümüzde bir Müslüman’ın zengin olmaya kudreti varsa mutlaka zengin olması gerekir. Fakat bu zenginliği nefsi için değil, Allah için istemelidir. Hac, zekat, sadaka, okul, yurt, hastane velhasılıkelam her şey için paraya ihtiyaç var. Müslüman bu manada her şeyin en iyisine layıktır.
Dünyayı fakir ülkeler değil; zengin, ilme ve teknolojiye sahip ülkeler yönetiyor. Bunu da çalışmadan başarmak imkansız. “İnsana ancak çalıştığının karşılığı vardır.” (Necm, 53/39)
Allah (c.c.) adaletlidir. Çalışanı ve gayret edeni muvaffak kılar. Bu manada Batı’nın ilerleyip Müslümanlar’ın geri kalmasından da hepimiz sorumluyuz. Bu yüzden herkes kendi alanında yapması gerekenin en iyisini yapmak zorundadır. Bu geri kalmışlıkta Müslümanlar’a aşılanan yanlış zühd ölçüsünün etkisi de büyüktür. Fakirhane bir yaşam sanki bir erdemmiş gibi gösterilmiş, sürekli Peygamberimizin fakir halleri örnek verilmiştir. Oysaki O’nun bazen fakir, bazen de ihtişamlı kıyafetler giydiği zengin dönemleri olmuştur.
Fakat Peygamberimiz genelde sade bir yaşamı tercih etmiştir. Birçok duasında ise fakirlikten ve fakirliğin şerrinden Allah’a sığınmıştır.
Mutlaka başarılı olalım fakat bu başarı bizi Allah’tan uzaklaştıran değil, Allah’a yaklaştıran bir başarı olsun. Kazançlarımız ve başarılarımız bizi cehenneme değil cennete götürsün. Dünyada kalacak kadar dünya başarısı için, ahirette kalacak kadar da ahiret başarısı için gayret edelim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.