Bağımsız Türkiye
31 Mart seçimleri birbirimizi anlama konusunda eksikliğimizin olduğunu gösterdi. Seçim kanununda seçimlerin nasıl yapılacağı ve sonuçlandırılacağı belirlenmiştir.
Seçimler biter. Sandıklar sayılır. Sonuçlar belirlenince eğer itirazlar yoksa seçilene mazbatası verilir. Hangi parti ve kim olursa makamına oturur. O artık herkesin, her partinin belediye başkanıdır. Eğer itiraz varsa ilçe seçim kuruluna müracaat yapılır. Yasal süresinde anlaşılırsa sonuçlara her parti razı olur. Eğer anlaşmazlık devam ederse il seçim kuruluna müracaat yapılır. Orada da problem devam ediyorsa Yüksek Seçim Kuruluna müracaat yapılır. Bu itiraz süreleri yasa ile belirlenmiştir. Demokratik kurumlarımızın anahtarı konumunda kurumumuzdur. En sonunda belediye başkanı belli olur. Hangi partiden kim seçilirse o artık o şehrin, beldenin belediye başkanıdır. Bu yasal sürelerde her taraf sonuçları destek olacak şekilde bekler. Eğer uygulamada çözülemeyen bir sorun varsa buna ilişkin yasal düzenleme gerekir. Bundan sonraki seçimler yeni düzenlenen yasa çerçevesinde yapılır.
İtiraz süreleri bitmeden hangi parti ve aday olursa olsun başka çare ve çözüm aramamalıdır. Toplumumuz diri ve dinamiktir. Seçim sürecinde tansiyon daha da artmaktadır. Sonuçları sakinlik içinde takip edip beklemek yerine yanlış, asılsız algılar oluşturup toplum gerilirse başta adaylar, partiler zarar görür. Halkın kararına saygısızlık anlamı çıkar. Demokrasi halkın kararı ise o karara yasal süreçte beklemeli ve kim kazanırsa öbür aday kazananı tebrik etme nezaket ve olgunluğunu göstermelidir. Hele halkın temsilcileri, milletvekilleri milletin emanetine sahip çıkıp sonuçları olgunluk içinde beklemelidir.
Halk, olmayan varmış gibi gösterilen, tarafları geren çalışmaları seçimde kenardan seyretse de sonraki seçimlerde notunu verir.
Dört tarafımız ateş çemberine dönmüş, herkesin gözü Akdenize çevrilmiş, bir sıkıntılı dönemde seçim bahanesi ile bir yerlere sinyal vermekle ülke zarar görür. Kol kırılır yen içinde kalır. Bu bizim iç meselemiz diyerek yasal sonuçlarına rıza gösterip kurumlarımızı yıpratmadan ülkemizi yüceltmeliyiz.
Terörle mücadele bütün hızıyla devam ederken insanları sokağa davet eden sinyaller terörü destekleyen ülkeleri ümitlendirir.
Akdeniz uluslararası güçlerin gösteri alanına dönüştüğü bir zamanda haritaların yeniden çizilme gayreti arefesinde savunma sanayiisi, güçlü ordumuz ile bir beraber olmamız ülkesini seven herkesin asli görevidir.
Seçimlerde bazı duyduklarımız endişelerimiz artırmıştır. Bazı ülkeler ortak deniz sularını istedikleri gibi kullanırken Suriye bahanesiyle bölgeye güç yığarken konuşulmuyor. Tehlike gösterilmiyor. En büyük şehrimiz İstanbul’un ortasından geçen boğazın geleceği, İstanbul’u tehdit ederken bir çözüm aranması gerekirken Konstantinapolis, Ayasofyayı gündeme getirmek halkımızı üzmüştür.
Kardinal külahı görmektense imam sarığını tercih ederiz diyen eski halk Fatih Sultan Mehmet ve ordusunu davet etmiştir. Fatih, İstanbul’a girdiğinde halkın sığındığı kiliseye gitmiş inanç ve can güvenliğinin teminatı bana aittir, diyerek ırk ve din farkı gözetmeksizin halka sahip çıkmıştır.
Ülkemizde yaşayan hangi din, inanç,mezhep,ırktan olursa olsun İstanbullu halk dimdik ayaktadır. Kurumlarına, Cumhuriyete sahip çıkmaktadır.
Yaralı aslan iyi olmuştur. Bugün de yerinde 2023’de de 2050’de de dimdik ayakta olacaktır. Yeter ki 80 milyon bir olalım, beraber olalım. Bağımsız Türkiye olalım.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.