Anlayış Noksanlığı
Anlayış eksikliğinden saldırganlığa geçiş arasında bir adım vardır. Bizler içtimai hayatta türlü saldırganlıkların gerçekleştiğine ya şahid oluruz ve yahut duyarız. Çabucak unutulsa da verebileceğimiz en yakın misal; kısıtlamaların olduğu günlerde bazı kimselerin, emniyet güçlerimize ve sağlık çalışanlarımıza karşı ölüme kadar yol açan fiilleridir.
Her ne kadar gösterilen hassasiyet vatandaşın faydasına da olsa anlayıştan ırak insanlar menfi davranışlarda bulunabiliyor. Evlerinde anne-babalarını bekleyen çocukları yetim-öksüz bırakabiliyor...
Günümüzün en mühim meselelerinden birisi de yerine göre çok ağır bir şekilde neticelerine maruz kaldığımız anlayış noksanlığıdır. Çözüm olarak eğitim başta olmak üzere birçok şey sunabiliriz. Güzel temennilerde bulunabiliriz. Lakin ortada bir gerçek var ki birçok hususta baş sırada gelen eğitimin dahi bazı hallerde çözüm teşkil etmediğini görebiliyoruz. Çünkü biz biliyoruz ki eğitim sistemimiz, her şeyi öğretmeyi gaye edinmişken aslında hiçbir şeyi verememeye doğru yol almaktadır.
Çare belki de vicdanların billurlaştıracağı sevgidedir. İnşallah bir gün nefretler yerini sevgiye bırakır, yapılan fedakarlıklar aptallıktan sayılmaz, hakikatin sevdası güdülür, yürekler samimiyete bürünür...
***
Ayasofya Açılmalıdır!
Memleketinden uzak kalan Anadolu insanının duyduğu sıla hasreti gibi açılmasını büyük bir hasretle beklediğimiz, fethedilmiş İstanbul’un gözbebeği Ayasofya’dan ezan sadalarını duymak inşallah en kısa zamanda nasip olur. İnşallah bu sada yüreklerden işitilir ve ruhumuzda bir uyanış tezahür eder. İslam aşk ve vecdi bu vesileyle şahıslarda tecelli eder.
Malum olduğu üzere Ayasofya, İstanbul’un Müslüman Osmanlı İmparatorluğu tarafından fethedilmesinin nişanesidir. Lakin bu netliğe rağmen hala tartışma konusu yapılabilmektedir. Garpta itibar ve iltifat görmek derdinde olanların, kültürünü ve tarihini kendi yurdunda maskara edenlerin, bugünkü tartışmalarda saçma savunmalar içerisinde yer alanların fetih ruhunu idrak edemedikleri ise aşikar bir şekilde ortadadır.
İnşallah Ayasofya açılır; özü ve manası ile anlaşılır.
‘‘Fethin, Fatih'in mabedinden kitab-ı mübini,
Bu ulu dini kaldıran kim?
Dinimize, imanımıza saldıran kim?
Mabedimin göğsüne uzanan namahrem eli,
Kimin elidir?!...
Söyle Ayasofya, söyle.
Seni puthane yapan hangi delidir?!...
Elleri kurusun, dilleri kurusun!
Ayasofya! Ayasofya! Seni bu hale koyan kim?
Seni çırılçıplak soyan kim?!...
Ayasofya,
Ey muhteşem mabet;
Gel etme,
Bizi terketme!...
Bizler, Fatih'in torunları, yakında putları devirip,
Yine seni camiye çevireceğiz...”