Anarşinin doğası ve iç işleyişi
Geçenlerde yazdığım bir yazıda ulus olarak karşı çıktığımız antitezlere kısaca değinmiştim. Bugün de bu antitezlerin bir sonucu olarak ülkemizde ve dünyada ortaya çıkan anarşiden bahsedeceğiz. Anarşi, bir toplumun bireyleri arasında meydana gelen çözülme ve dağılma olayıdır ki bu durum toplumda bir kaos ortamı yaratır. Sosyologlar, ekonomistler, psikologlar ve politikacılar dünyada artan anarşiden yakınmakta ve bu sorunu çözmek için araştırmalar yaparak mücadele etmektedirler. Kimilerine göre insan nüfusunun ve yoğunluğunun hızla artması kitlelerin kontrol edilmesini zorlaştırmıştır.
Kimilerine göre gelişen ve sürekli değişen teknolojik üretim araçları ve ilişkileri toplumsal yapıyı o kadar hızlı değiştirmiştir ki kitleler yeni bir üst yapıya ihtiyaç duymakta ve eski mülkiyet ilişkilerine saldırmaktadır; kimileri ise emperyalist devlet ve güçlerin az gelişmiş ve zayıf ülkeler için hazırladıkları plan ve oyunlardan memnun olmayıp anarşik bir yapıya bürünmektedir. Bazıları hükümetin içinde bulunduğu durumdan bunlardan birinin ya da birkaçının sorumlu olduğunu iddia etmektedir. Tüm bu olasılıklarda bir parça doğruluk payı vardır. Özellikle de toplumsal yaşamın çok faktörlü ve çok yönlü olduğunu düşünenler için her olasılıkta bir parça doğruluk payı olmalıdır.
Ancak nedenleri ne olursa olsun, anarşi bir otorite krizi olmaya devam etmektedir. Maurice Duverger'nin sözleriyle, 'dünyada var olan anayasaların çoğu tamamen sahtedir ve hatta mevcut rejimleri gizlemek için paravan görevi görürler'. Hak, hukuk, adalet, eşitlik, kardeşlik, özgürlük, barış, dostluk, insan sevgisi, adaletsizlik, baskı, ayrıcalık, esaret, savaş ve düşmanlık gibi görkemli söz ve söylemlerin ardında acımasız bir gerçeklik vardır." Bize göre anarşi materyalizmin çöküşüdür.
Çünkü materyalist ruh, Tanrı'nın sevgisini ve otoritesini insanların zihinlerinden ve bedenlerinden çıkararak başarılı olabileceğine inanmıştır. İnsanlık tarihi boyunca, insanları sahte putların ve tanrıların esaretinden ve toplum üzerinde kanlı otoritelerini kurmaya çalışan tiranların pençesinden kurtarmışlar, onları yalnızca Allah'a kul yapan şanlı peygamberleri yalancı ve ilahi mesajlarını afyon olarak damgalamışlardır. Böylece toplumu aldattılar ve belirsizliğe sürüklediler.
Şimdi toplumu nasıl toparlayacaklarını bilemiyorlar ve kendi elleriyle inşa ettikleri polis devletini ve kızıl putları ortaya koyarak düzeni sağlamaya ve korumaya çalışıyorlar. Bugün kapitalist materyalizmin yonttuğu faydacı bir Tanrı'ya tapan Batı dünyası ve komünizmin yonttuğu proletarya diktatörlüğü putuna boyun eğmeye zorlanan kitleler alkol, cinsel sapkınlık, uğursuzluk, fuhuş, terör, cinayet ve soyguna maruz kalmaktadır ......
Bunların neden olduğu karışıklık ve olumsuz heyecanda tatmin arıyorlar. Allah'ı kalplerinden ve vicdanlarından silmiş olanlar, tam bir otorite boşluğu içinde kendilerine karşı savaşarak şiddetli ve yıkıcı olurlar. Sahte putlar ve tanrılar onu tatmin edemez ve yönetme ve hüküm sürme yeteneğini kaybeder. Bireylerin, kitlelerin, sınıfların ve toplumların anayasa dedikleri kurallara ne itaat eder ne de saygı duyar. Bu kuralların birer perdeden ibaret olduğunu çok iyi bilir.
Tam bir bencillikle mücadele eden materyalistlerin samimiyetine inanmaz, milli ve manevi değerler karşısındaki ikiyüzlü tavırlarından tiksinir. Hatta Nietzsche gibi akıl sağlığını yitirip "Tanrı öldü, Tanrı benim" diye bağırıp isyanı tanrılaştıran satanistlerin eline düşüyorlar. Kendi Müslüman ülkemde bile bu kaos ve karmaşadan çıkmak isteyen insanlığa tavsiyem şudur: Şanlı ve Yüce Mesih'e, Hz. Onu anlayın ve yaşayın. Bu şanlı peygamberi anlamayanlara da sesleniyorum. Eğer onu anlamıyorsanız, en azından ona giden yolu kesmeyin. .... .
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.