Anadolu’nun Yanı Başındaki Mahzun Diyar
Osmanlı İmparatorluğunun son yüzyılı çok büyük savaşlara ve yıkımlara şahitlik etti… Asırlardır elimizde tuttuğumuz, ihya ve inşa ettiğimiz birçok toprak parçası elimizden kayıp gitti. Topraklar, Osmanlı mülkünden koptu kopmasına da çoğu yerdeki gönül bağımız hala kopmadı. Zaten kopması da beklenemezdi… Ailemizin, canımızın bir parçası kaldı o toprakların çoğunda…
İşte o topraklardan bir parçada Batı Trakya. Balkan Savaşlarıyla Osmanlı’ya saldıran bilcümle taşeron, birçok cephede savaş veren Devlet-i Aliyye’den Balkanları kopardı. Osmanlı’nın Balkanları hem ihya etmek hem de İslam’a ısındırmak için oralara iskân ettiği Türkler’de bu kopuşta oralarda kalmış oldu. Osmanlı’nın yıkılışı ve Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunu izleyen süreçte Batı Trakya’da kalan Türkler ikinci sınıf bir muameleyle karşı karşıya kaldılar. Bu muamele hala da bitmiş gözükmüyor. Dünya’ya demokrasi ve insan hakları nutukları atan Batı kendi hakimiyet alanında yaşayan ve oranın asli unsuru olan bir topluluğa karşı uygulamaya çalıştığı asimilasyon politikalarıyla gerçek yüzünü bir kere daha göstermiş oldu.
Son olarak Yunanistan Cumhurbaşkanı Prokopis Pavlopulos’un, Batı Trakya’da yaşayan Müslüman Türk kardeşlerimiz için, kullandığı “Müslüman Yunan azınlığı” ifadesi kabul edilemez bir açıklamadır. Yunanistan’ın her fırsatta Müslüman Türk’e güttüğü düşmanlığın bir dışavurumu da bu açıklama da gizlidir. 6 asır boyunca her inanca bağrında yer vermiş bir milletin böyle kendini bilmez bir açıklamayı kabul etmesi mümkün değildir. Ülkelerini “demokrasinin beşiği” olarak nitelendirenlerin yüzyıllardır Batı Trakya’da yaşayan ve o bölgenin tartışılmaz unsurlarından olan Türklere karşı bu tahammülsüzlüğünün altında yatan mana kısır bir çekişmeden önce haçın hilale karşı bitmeyen kinini göstermektedir.
Türkiye’yi vurmak için fırsat kollayan bu ebleh topluluğa karşı ülkemiz her hususta sert ve net olmak mecburiyetindedir. Batı Trakya, kıta sahanlığı, birçok adanın durumu, Kıbrıs ve Doğu Akdeniz mevzularında taviz verilmeden, tavrımız hilalin cevabını yansıtmalıdır. Türkiye tarihten omuzlarına yüklenen sorumluluğun farkında olmak ve cevabını da bu sorumluluğun gerektirdiği gibi vermek zorundadır.
Burada açmamız gereken bir parantezde KKTC’nin sözde Cumhurbaşkanı içindir. Yunan tarafından medet umarcasına nutuklar atan bu adama da cevap elbette Kıbrıs halkı tarafından en kısa zamanda verilecektir. Şimdilik Kıbrıs meselesini ele alacağımız başka bir yazıya bu konuyu bırakarak bu cümlelerin yeterli olacağını düşünüyorum.
Bütün dünya bilmelidir ki 1974’te Kıbrıs’a Türkiye nasıl bir gece ansızın geldiyse Batı Trakya’ya da bir gece ansızın gelebilir!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.