Afiyet istiyorum Allah’ım
Vaktin birinde büyük bir kasabada hamallık yapan bir adam yaşarmış.
Bu adam “Afiyet istiyorum Allah’ım, afiyet” sözünü çok tekrarlar dururmuş. Bu durum orada yaşayan esnafın dikkatini çekmiş ve biri bir gün dayanamayıp sormuş. “Hamal kardeş neden hep bu sözü tekrarlıyorsun?”
O da başlamış anlatmaya…
Sırtımda ağır yük taşıdığım günlerden birinde çok yoruldum. Takatim kalmadı. Bulduğum bir ağaç gölgesine istirahat etmek için oturuverdim. Yorgunluğunda verdiği ruh haliyle aklımdan şöyle geçirdim:
“Ya Rabbi gün boyunca çok yoruluyorum. Günlük iki ekmeğe razıyım. Karnımı doyuracağım iki ekmeğe… Fazlasında gözüm yok. Oturduğum yerden, çalışmadan iki ekmek nasip etsen bana, bu sıkıntıyı çekmesem”
Tam bunları düşünürken karşıdaki meydanda iki gencin kavga ettiğini gördüm. Hemen ayırıp, arayı bulmak için yardıma koştum. Ancak kavgayı ayırmaya gider gitmez nereden geldiği bilmediğim bir taş kafama geldi. Kanlar içinde yere yığıldım. Gözümü emniyette açtım. Kavga edenlerle beni de karakola getirmişlerdi. Halimi arz edemeyince nezarete atıldık.
Öğleden sonra karnımın acıktığını hissetmeye başladığım anda kapı açıldı. Görevli memur istihkakım olan iki ekmeği bana uzattı. Hayatımda ilk defa çalışıp kazanmadan elde ettiğim ekmeği yerken ağacın altında düşündüklerim aklıma geldi. “İşte Allah sana çalışıp kazanmadan, oturduğun yerden iki ekmek nasip etti.” Kendime şunu sordum; “bundan sonra da bu şekilde yaşamaya razı mısın?”
Birden irkildim ve bu düşüncenin ne kadar marazlı olduğunu anladım. O gün bugündür Rabbimden afiyet diliyorum.
***
Eskiler de çok kullanırdı. Hal hatır sorarken, “afiyettesiniz inşallah?” derlerdi. Ancak günümüzde bu sözün anlamını da, neyi ifade ettiğini de bilen kişi sayısı oldukça az.
Afiyet kişinin hayatını sıkıntısız idame ettirebilmesi anlamına geliyor. Sıhhatiniz yerindeyse, karnınızı doyuracak rızkınızı temin edebiliyorsanız, en önemlisi huzurlu ve mutlu bir hayatınız varsa afiyettesiniz demektir. Kısacası afiyet, rahat ve huzurlu bir hayatı ifade ediyor.
Maddenin dünyaya bu kadar hâkim olmadığı dönemlerde bu sözün anlamı çok büyüktü. Zira o zaman sağlık, huzur, paranın elde edemeyeceği mevhumlardı. Şimdi de öyle aslında ama hırs insanların gözlerini o kadar bürümüş ki, sağlıklı düşünemiyorlar.
Biz o dönemleri görmedik. Ancak dedelerimizin kuşağı ve öncesi çok sıkıntılı günler yaşadı. Yiyecek ekmeği bulamadıkları günlerin sayısı az değil. Şimdi 3 çeşit yemekten aşağı ile hazırlanan sofralara oturmayan torunlarının o günleri anlamalarını nasıl beklersiniz? Ancak o günün insanları bu hallerine bile devamlı şükretmiş, hiçbir zaman israf etmemişti.
Büyük dedemin köydeki evindeki ahır hâlâ duruyor. Şöyle bir göz attım, bir tel parçasını, paslı yamuk yumuk bir çiviyi bile atmamış muhafaza etmiş.
Şimdi bu yazıyı okuyup şöyle düşünenler olabilir: “Ne yani biz de mi şimdi kuru ekmek yiyelim?”
Cevabı; tabi ki hayır. Anlatmak istediğim o değil. Ancak şükretmesi için insanın daha zor koşullarda yaşayan insanları düşünmesi gerekir, ya da bir gün gelip elindeki kazanımlarının hepsini kaybetme ihtimalini… İki hayat arasındaki mukayese önemlidir. Zira nefsi arzuların peşine düşen neslin had safhaya ulaştığı günümüzde insanların, karnını bile doyuramayan insanların varlığından haberdar olması gerekir. Ya da hastanelerde amansız hastalıklarla mücadele edenleri unutmaması önemlidir. Bu yüzdendir ki İslam dini de mezarlıkları, hastaneleri ziyaret etmeyi tavsiye eder. Amaç hayatın böyle bir gerçekliği olduğunun farkına varılmasıdır. Bu yerleri ziyaret, sizin ne kadar afiyette olduğunuzun muhasebesini yapmanıza fırsat verebilir.
Bir Hadisi Şerifte peygamber efendimiz (SAV) beş şeyin kıymetinin bilinmesini tavsiye ediyor. İhtiyarlık gelmeden, gençliğin, hastalık gelmeden, sıhhatin, fakirlik gelmeden, zenginliğin, ölüm gelmeden, hayatın, meşgul olmadan boş zamanın kıymetini bil.
Dünyanın debdebesi, zevk-ü sefası seni aldatmasın ey insan! Senin için en önemlisi afiyette misin? Gerisi çok da önemli değil esasen…
Kalın sağlıcakla
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.