16 Nisan’dan sonra Türkiye şahlanacak
FETÖ’nün 15 Temmuz’da gerçekleştirmeye çalıştığı darbe ve iç savaş girişiminin ardından nelerin konuşulup nelerin konuşulmadığı konusunda ya da bu örgütün başka bir boyutta hangi ayaklarının olduğu konusunda yeterince sonuç alınabildi mi? FETÖ’nün bu alçak girişimi sadece ve sadece askeri ayak olarak mı sınırlıydı?
Türkiye’ye diz çöktürme projesinde FETÖ terör örgütünün dışındaki işbirlikçileriyle ilgili yeni somut deliller var mı? Bu yapının nasıl kamufle olduğu ve Türkiye’yi diz çöktürme projesinin detaylarına ne kadar ulaşıldı? Kısacası bu sorular Türkiye için hayati bir öneme sahip başlıklar olarak sıralayabiliriz..
Türkiye’yi içerden yıkmaya çalışan bu yapının işbirlikçileriyle ilgili tüm bilgilere mutlaka ulşamamız ve ona göre yeni tedbir ve stratejiler geliştirmemiz lazım. Bu topraklarda yeni oyunlara fırsat vermemek adına çok önem taşımaktadır.
Olaya sadece Türkiye boyutuyla değerlendirmek olayı basitleştirmekten başka bir anlam taşıyor maalesef. Çünkü bölgemizde yaşananlarla toplu olarak bir değerlendirme yapmak daha doğru olacaktır.
Anlayacağınız Türkiye’nin güneyinden yani Suriye’den bahsediyorum. Suriye’nin kuzeyinde bulunan koridor ve Türkiye’deki hain darbe girişimi arasındaki bağlantıyı kuran aslında alçak senaryoyu da çözecektir.
Suriye’de nasıl bir harita istendiğini, bu koridor üzerinden PKK/PYD ile FETÖ ve ABD ile İran’ın nasıl bir hesabının olduğunu didik didik incelememiz gerekiyor. Buna artık şeytan üçgeni mi, beşgeni mi ne derseniz deyin adına. Ortada öyle korkunç tablo var ki anlamakta güçlük çekiyoruz. Birbirinden zıt gibi duran yapıların aslında kanka olduklarını görüyoruz.
MİT TIR’ları olayından tutun, bölgede bulunan FETÖ’cü komutanların ihanetlerini görünce kankalık boyutunun kan donduran cinsten bir yapıya dönüştüğünü fark edeceksiniz. Bölgemizde yaşananlar konusunda mücadelenin sadece FETÖ ayağında kalması terör koridorunun işine gelecektir. Bu terör koridorunun bir an önce durdurulmaması halinde Türkiye’ye yönelik alçak bir cephe açılması an meselesidir. Hainlerin içerden temizlenmesinden daha önemli ve can alıcı konunun bu olduğu kanısındayım.
FETÖ’nün 15 Temmuz darbe girişiminin ardından şok dalgasının atlatılmasının ardından HDP’lilerin teröre destek vermekten içeriye alınmasına yönelik sessizliğin de sorgulanması gerekiyor. Yeni stratejilerine bakacak olursak yeni politik söylemler geliştirene kadar kendilerine susmaları yönünde talimat verildiğini ifade edebiliriz.
Kim ne derse desin, ne kadar süslü cümle kullanırsa kullansın sonuç olarak terör koridorunun hedefinde Türkiye vardır. Türkiye’nin ve İslam dünyasının arasında olan bağlantıyı koparmaktan tutun, bölgenin insiyatifinin ABD, İran ve terör örgütlerinin üzerine bırakılmasından başka bir anlam taşımadığını göreceksiniz. Bu durum Türkiye’nin istiklal mücadelesi olacaktır.
En öne çıkan başlıklara bakacak olursak, MİT TIR’ları meselesi, çözüm süreci sırasında oluşan manipülasyolar, Güneydoğu’da yaşanan çukur savaşı Türkiye’nin bekasına yönelik bir yıkım projesinin temelleri olarak karşımıza çıkıyor. Bu üç örgütünün hedeflerinin ortaklaşa yürütüldüğü bir harita çalışması olduğu görüyoruz.
Ortaya koydukları hedeflere bakacak olursak bu hesapların hiçbiri gelip geçici sıradan ya da gözardı edilemeyecek boyutta olmadığını anlayabiliriz.
15 Temmuz’dan sonra Türkiye’nin daha güçlü bir yapıya bürünmesi adına 16 Nisan küresel ölçekte ülkemizin geleceği açısından çok önemli bir tarih olduğu herkes tarafından bilinmelidir.
Terör örgütleri ve iş birlikçilerinin karşısında daha güçlü bir Türkiye profili koymak bu yapılara büyük korku salacaktır. Partili cumhurbaşkanlığı sisteminin ülkeyi böleceği parçalayacağı yalanına sarılanlar şunu unutmasın ki, sistem işler hale geldiğinde toplumun tüm kesimlerinden oy almak için kapı kapı dolaşılacağını ve birlik, bütünlük içinde kucaklaşmalara sahne olacağını şimdiden söyleyebiliriz.
16 Nisan’dan sonra birileri sandığa gömüleceği gibi daha müreffeh ve güçlü bir Türkiye’nin inşası için ilk adımı olacağını ifade edebiliriz.
Yazımı Öztunç’un “Vazgeçme” isimli eseriyle bitiyorum. Osman Öztunç’un bu haykırışına kulak vermenizi istiyorum. İşte Öztunç’un o eseri..
Çileden cefadan bu ağır yükten,
Bir isyan renginden karadan aktan,
Ya kalkın topraktan ya inin gökten,
Günün götürdüğü dün bizim olsun.
Yiğitler ak göğsü al kanlı yiğitler,
Yiğitler geçiyor bir kargaşada,
Albayrak altında biriz ,
Biz varız bir Türkiye’yiz,
Yalnız değilsin vazgeçme.
Toprak çığlığını göğe vursun ki,
Bu aşk bu öfkeye bağlı dursun ki,
Bu kavga mahşere kadar sürsün ki,
Ölümün öldüğü gün bizim olsun.
Yiğitler ak göğsü al kanlı yiğitler,
Yiğitler geçiyor bir kargaşada,
Albayrak altında biriz ,
Biz varız bir Türkiye’yiz,
Yalnız değilsin vazgeçme.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.