Yusuf Sağlam

Yusuf Sağlam

Kurban ve Fedakarlık

Kurban ve Fedakarlık

Rabbimiz Müslümanlara senede iki bayram vermiş; birincisi geçtiğimiz aylarda idrak ettiğimiz Ramazan Bayramı diğeri de önümüzdeki günlerde kavuşacağımız Kurban Bayramı…

Ramazan Bayramı ile mübarek Ramazân-ı şerîfi oruçla, teravihle, sadaka-ı fıtırla, mukabele ile, Kadir Gecesi’ni aramak ve itikaf ile güzelce değerlendiren müminlere, ahirette asıl bayramdan evvel bir sevinç ve ferahlanma ikram edilir. Hep birlikte nefse karşı sabır mücadelesi veren müminler, bayramda da zaferlerini hep birlikte yiyip içip, şükrederek kutlarlar.

Kurban bayramında da yine hep birlikte mallardan fedakarlık yapılır; kurbanlıklar kesilir, ailecek yenilir içilir; mahrumlara ikram edilir. Bu bayramda da zaten eninde sonunda ayrılacağımız, ya kaybedeceğimiz veya ölürken geride bırakıp gideceğimiz mallarımızdan bir parçayı, Allah’ın emri ile feda edip, ahiretteki asıl yurdumuza göndermiş oluyoruz. Hem keremi bol olan Rabbimiz o kurbanın etini de yine bize ikram ediyor; ailemizle yiyip içip neşeleniyoruz.
Kurban kesmek, Hz. Adem aleyhisselam’dan bu yana bütün ümmetlere emredilmiş bir amel-i salihtir. Bilhassa Hz. İbrahim aleyhisselamın oğlunu kurban etmek gibi zor bir imtihandan geçmesini bize hatırlatır. Peygamber efendimizin ve birçok Peygamberlerin atası olan Hz. İbrahim, canını, malını evladını Allah’ın emrine feda etmesiyle bilinir. O bu fedakarlıkları sayesinde, Allah’ın Halili ünvanına hak kazanmıştır.

Belki akla gelebilir; Allah-u Zülcelâl neden bizden fedakarlıklar istiyor? Zamanımız her türlü fitne fesadın internet sitelerinde dolaşığı, gençlerimize bir tık uzaklıkta olduğu ahir zaman…
Her ne kadar müminler, Allah’ın emirlerine itaat etmek için hikmetlerini bilmeye ihtiyaç duymasalar, bu hususta hiçbir şüphe taşımasalar da biz şevkimizin tazelenmesine vesilesi olması için Allah’ın emirlerinin hikmet yönlerini de tefekkür edelim.

Allah-u Zülcelâl hemen hemen her ibadet ve salih amelde nefsanî arzulardan fedakârlık etmemizi istiyor.
Rabbimiz bir ayet-i kerimede buyuruyor ki:
“Allah yolunda sevdiğiniz şeylerden harcamadıkça birre, iyiliğe asla eremezsiniz. Ne harcarsanız Allah onu hakkıyla bilir.”(Al-i İmran, 92)
Kurban ibadeti de hem maldan, hem de biraz zahmet çekmek suretiyle rahatımızdan fedakârlık gerektiriyor. Ama bizim bu fedakârlıklara ihtiyacımız var, çünkü insanın mânevî yönden dirilişi için, nefsanî açıdan fedakârlık yapması gerekiyor.

İnsan, imanının gereği olarak düzenli bir şekilde ibadet yapsa bile zamanla bu alışkanlık haline gelebiliyor. Nefis bir kısım amellere alışınca onu huşû hissetmeden, şekil olarak tekrarlama eğilimine girebiliyor. Bu bizim kendi yaratılışımızla ilgili bir hâl.

Bizi bizden daha iyi bilen Rabbimiz, bu sebeple, bize, her yıl; üç aylar, Ramazan, Kurban Bayramı gibi hayatın rutinini bozup fazladan fedakarlıklar ve duygulandırıcı, ihya edici tecrübeler yaşatan mâneviyat mevsimleri gönderiyor. O mevsimler sayesinde, rutini değiştirip duygularımızı uyaran ve mâneviyatımızı canlandıracak salih ameller nasip ediyor.

Rabbimiz’in emrettiği her salih ameli yaparken iman mücerred bir kabulden öteye geçip; yaşanan, hissedilen, tadılan ve hâtırada izi olan bir müşahhas gerçekliğe dönüşüyor. Ömürde hiç değilse bir kere hacca gitmek, umrelere gitmek, dînî sohbet ve irşad faaliyetlerine katılmak, âcizleri, mazlumları, yetimleri ziyaret etmek, yardımlaşma faaliyetlerine katılmak, cenazeleri teşyî etmek vs… insanın mânevî hislerini canlandırıyor, imanı tazeliyor.
Aynı şekilde Rabbimiz bize Kurban bayramında da ufak bir fedakarlıkla o tazelenmeyi yaşama fırsatı sunuyor.
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
SON YAZILAR