Konsey değil dost meclisi
Geçen hafta yayına giren Konsey Ankara’da toplanıyor yazımı açma vakti.
Ortasından dalmayalım, başından başlayalım. Salı günü epey hareketli geçti.Sabah saatlerinde Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesine hareket ettik. 43’üncüsü düzenlenen Uluslararası Kazı, Araştırma ve Arkeoloji Sempozyumu’na katıldık.
Önce Prof. Dr. Vedat Onar hocanın “İstanbul Ayasofya Müzesi Defter-i Hakani Binası Arkeolojik Kazı Çalışmalarında Ortaya Çıkarılan Hayvan İskelet Kalıntıları” adlı sunumunu izledik.
Sonrasında Dil Tarih’in tanınan profesörlerinden Berna Alpagut’un “Cumhuriyetin 100.Yılında Doğa Tarihi Kazılarına Tarihsel Bir Bakış” adlı konuşmasını takip ettik.
Özel röportaj almak istediğimiz için sunumların takibi biraz sancılı geçti. Hocaları konuşmaya ikna etmek kolay olmadı. Haklı olarak diğer sunumları izlemek istediler.
Yani günün ilk yarısı ‘başka’ özel haberlerin peşinde geçti.
***
Beşevlerden ayrıldığımızda TEPAV konferans salonunda (TOBB yerleşkesinin içinde) gerçekleşecek diplomasi programı başlamak üzereydi. Malum ayakta beklemek muhabirliğin doğasında var -önceki günün koşuşturmacasını da dahil edince- biraz yorulduk. Ofise gidip eldeki haberlere mi çalışsak diye düşündük bir ara.
Fakat konukların ismi ve konuşulacak konular bizi Söğütözü’ne götürmeyi başardı.
Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfına (TEPAV) girdiğimizde ilk oturum tamamlanmak üzereydi. Ayrıldığımızda ise üçüncü oturumun ortalarına gelinmişti. Yani bu yazıdaki gözlemler, bahsedilen zaman dilimindeki söyleşileri kapsayacak.
***
Salondaki oturma düzenini tarif edelim. Konuşmacıların yer aldığı merkezin hemen karşısında ana oturma alanı. Sağında ve solunda daha küçük oturma alanları. Bu 3 bölüm çok da geniş olmayan koridorlar tarafından bölünmüş.
Öğrencilerden bahsetmek lazım.
Sağdaki oturma alanı tamamen öğrencilere tahsis edilmiş. Zannediyorum TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi öğrencilerine. Belki Hüseyin Bağcı hocanın kontenjanından birkaç ODTÜ’lü de gelmiştir.
Ellerinde not defterleri ve bilgisayarlar, ne konuşulduysa kaydettiler. Şanslı bir azınlık. Şanslı ve kuvvetle muhtemel iyi beyinler tarafından yönlendirilmiş bir azınlık.
Geri kalan takım dışişleri müsteşarları, emekli büyükelçiler, uluslararası ilişkiler akademisyenleri ve diplomasi muhabirlerinden oluşuyor.
***
Tercihim konuşulan konuları detaylandırmaktan çok salondaki havayı betimleme üzerine…
Köklü bir geleneğin temsilcisi olan takım elbiseli, iyi derecede yabancı dil bilen, dünyayı tanıyan, diplomasinin inceliklerini özümsemiş, önemli pozisyonlarda görev yapmış bir sürü adam. Aynı kubbenin altında buluşmuşlar. Samimi bir şekilde sohbet ediyorlar. Yüzler gülüyor, dost meclisi havası hakim.
Hafif bir kırgınlık da yok değil. Hariciye’nin değişmeye başladığı ve kendi ekiplerinin yavaş yavaş kritik pozisyonlardan uzaklaştırıldığı vurgusu.
İsrail’in sivillere yönelik saldırılarına sert eleştiriler. Kraliçe 2. Elizabeth ya da Başbakan Binali Yıldırım ile yaşanmış anılar. Dışişleri Bakanlığındaki memuriyet hatıraları. 2000 öncesi Türk diplomasisi.
Böyle gidiyor.
Ankara Politikalar Merkezi’nin internet sitesinde yapılan duyuruda “100. yılında Türk diplomasisinin tüm yönlerini irdeleyen konferans dört oturum halinde yapıldı” diye yazılmış. Ben de resmiyette öyle anlatayım. Dört oturumda diplomasi tarihimiz konuşuldu.
Ancak hatıralarımda iyi eğitim almış ve önemli görevler yapmış bir avuç hariciyecinin, eski anıları yad ettiği bir buluşma olarak kalacak.
Bir de Sedat Ergin’in köşe yazılarını fark etmemi sağlayan toplantı olarak.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.