Yargıtay Başkanı yeni anayasaya ilişkin konuştu: "Sivil bir Anayasa olmalı"

Yargıtay Başkanı yeni anayasaya ilişkin konuştu: "Sivil bir Anayasa olmalı"

Yargıtay Başkanı Mehmet Akarca, Toplumun ihtiyaçlarını karşılayan yeni bir anlayışla yeni bir anayasanın yapılması gerektiğini düşündüklerini söyledi.

Yargıtay Başkanı Mehmet Akarca, Toplumun ihtiyaçlarını karşılayan yeni bir anlayışla yeni bir anayasanın yapılması gerektiğini düşündüklerini söyledi.

Yargıtay Yeni hizmet binasında ilk röportajı Haberler.com’dan Bedia Teymur’a konuşan Yargıtay Başkanı Mehmet Akarca yeni anayasaya ilişkin açıklamalarda bulundu. Akarca, Türkiye'deki iktidar ve muhalefet mensuplarının ve partilerinin ve toplumun büyük bir beklentisinin yeni bir anayasa olduğunu gözlemlediklerini belirtti.

Yeni anayasa hakkında Bedia Teymur’a konuşan Akarca, “Yargıtay olarak hukuk kurumları olarak yeni bir anayasa yapılmasını desteklediğimizi ifade ettik. Elbette önce sivil bir anayasa olmalı. Sivil anayasa derken bu sadece şiirlerin yaptığı bir anayasa anlaşılmamalı. Şirin anayasadan kastımız temel hak ve özgürlük. Esas alan insanı merkeze alan ve bu anlamda özgürlükçü, insan haklarını koruyan, temel hak ve özgürlükleri koruyan bir anlayışla anayasa düzenlenmelidir. Yoksa sivillerin yaptığı anayasada çok kötü anayasa olabilir. Sivilden kastımız bu. İnsanı merkeze alan temel hak ve özgürlükleri önceleyen bireylerin ve toplumun devlet karşısındaki hak ve yetkilerini, özgürlüklerini düzenleyen bir anayasa olmalı. Elbette anayasaların yapım şekilleri vardır. Lisede 1876 itibaren 1921,1961,1982 anayasası ile gündeme gelen ve arada yine anayasa çalışmalarıyla değişikliklere uğradı. Bu anlamda yeni bir anayasanın yapılmasını, demokrasi açısından, insan hakları açısından, toplumun refahı, özgürlüğü ve gelişimi açısından bu çağda artık toplumun ihtiyaçlarını karşılayan yeni bir anlayışla yeni bir anayasanın yapılması gerektiğini düşünüyoruz” dedi

“DEVLETİN TEMEL KURUMLARI YER ALMALI”

Anayasa çalışmalarının içinde bulunacaklarını söyleyen Yargıtay Başkanı Mehmet Akarca, “Yargıtay olarak anayasa çalışmalarının içinde olacağız. Biz de çok birikimli, çok deneyimli, çok tecrübeli YIK üyelerimiz, genç savcılarımız bulunmaktadır. Anayasa konusunda da uzman olan arkadaşlarımız var. Öncelikle yargıyla ilgili düzenlemelerde çok etkin bir yol almak içeriz. Yani yargının bağımsızlığı, tarafsızlığı, hâkimlik teminatı ve bunları esas yine yüksek mahkemelerin çalışma düzenini, yüksek mahkemelerle hâkimler ve savcılar kurulunun yapısı etkin bir şekilde yeniden düzenlenmesi gerekiyor. Yani çağın ihtiyaçlarına göre siz tabi bu anlamda bizim almamamız mümkün değil. Mutlaka burada anayasa çalışmalarında, sempozyumlarda, yuvarlak masa toplantılarında tebliğ sunarak ondan sonra görüşlerimizi yazılı olarak ifade etmek suretiyle ifade edeceğiz. Şimdi anayasada tabi ki devletin temel kurumları yer almalı. Ama çok ayrıntılara girilmesine gerek yok. Bütün kurumların da anayasada yer almasına gerek yok. Devletin belli başlı kurumları. Yani elbette ki anayasal kurumlar bütün dünyada vardır ve bunlar yer almalı. Ama bunun şekillerinin ayrıntılarını yönetmeliklerde bile yer almaması veya yer alması gerekirken bunun anayasada yer alması şeyi kısıtlar. Anayasanın esnekliğini, çalışma sistemini ve anayasanın uygulanabilirliğini zayıflatır. Onun için devletin karşısında bireyin öncelikli merkeze alınması gerekmektedir” şeklinde konuştu.

“SİVİL BİR ANAYASA OLMALI”

Toplumun ihtiyaçlarını karşılayan yeni bir anlayışla yeni bir anayasanın yapılması gerektiğini düşünüyoruz diyen Akarca, “1 Eylül 2023 tarihinde açılışında yaptığım konuşmada da değindiğim gibi öncelikle Türkiye'deki iktidar ve muhalefet mensuplarının ve partilerinin ve toplumun büyük bir beklentisinin yeni bir anayasa olduğunu gözlemliyoruz. Biz de Yargıtay olarak hukuk kurumları olarak yeni bir anayasa yapılmasını desteklediğimizi ifade ettik. Elbette önce sivil bir anayasa olmalı. Sivil anayasa derken bu sadece şiirlerin yaptığı bir anayasa anlaşılmamalı. Şirin anayasadan kastımız temel hak ve özgürlük. Esas alan insanı merkeze alan ve bu anlamda özgürlükçü, insan haklarını koruyan, temel hak ve özgürlükleri koruyan bir anlayışla anayasa düzenlenmelidir. Yoksa sivillerin yaptığı anayasada çok kötü anayasa olabilir. Sivilden kastımız bu. İnsanı merkeze alan temel hak ve özgürlükleri önceleyen bireylerin ve toplumun devlet karşısındaki hak ve yetkilerini, özgürlüklerini düzenleyen bir anayasa olmalı. Elbette anayasaların yapım şekilleri vardır. Lisede 1876 itibaren 1921,1961,1982 anayasası ile gündeme gelen ve arada yine anayasa çalışmalarıyla değişikliklere uğradı. Bu anlamda yeni bir anayasanın yapılmasını, demokrasi açısından, insan hakları açısından, toplumun refahı, özgürlüğü ve gelişimi açısından bu çağda artık toplumun ihtiyaçlarını karşılayan yeni bir anlayışla yeni bir anayasanın yapılması gerektiğini düşünüyoruz” ifadelerini kullandı.

“TOPLUMUN İHTİYAÇLARI İYİ TESPİT EDİLMELİ”

Toplumun ihtiyaçlarını ve toplumun düzenini biz sadece yasa çıkararak yenilemeyiz diye konuşan Akarca, sözlerine şu şekilde devam etti:

“Türkiye tabi çok dinamik bir ülke. Nüfusuyla gelişmeleriyle çağa ayak uydurmak için ve toplumun ihtiyaçlarını gözlerine alan, birçok düzenleme yapılıyor. Evet, çok sık kanunların değişmesi, yeni kanunların yapılması, hatta o kanunu değiştiren kanunların yapılmış olması nedeniyle toplumda bir kargaşa ve kafa karışıklığına yol açtığını görüyoruz. Yani toplumun ihtiyaçları iyi tespit edilmeli, iyi analizlere tabii tutulmalı ve kanunların nasıl yapılacağı bir esasa bağlanmalıdır. Yoksa her değişiklikle her ihtiyaçta toplumun gerçekten de ihtiyaçlarını tam karşılayamayan veya işlev çağın ihtiyaçlarını tam giydiremeyen, kanunlarla karşılaşabiliyoruz. Ben Türkiye'de bir yasa enflasyonu olduğunu düşünüyorum mevzuat anlamında bu yasa enflasyonunun önlenmesi gerekiyor. Toplumun ihtiyaçlarını ve toplumun düzenini biz sadece yasa çıkararak yenilemeyiz. Buna ilişkin devlet kurumlarının, organizasyonlarının, sivil toplum kuruluşlarının vatandaşlarımızın bireylerin kendilerini hukukla bağlı işletmeleri ve buna göre hareket etmeleri gerekiyor.”

“KANUNSUZ SUÇ VE CEZA OLMAZ”

Akarca, “Bizim evrensel bir ceza hukuku ilkemiz var. Kanunsuz suç ve ceza olmaz diyoruz. Bir de kanunu bilmemek mazeret sayılmaz. Vatandaşların da hangi kanunda neyin suç olduğunu bilmeleri gerekiyor. Ben bu kanunu bilmiyorum demeleri mümkün değil. Bu çok İsrail durumlarda bir hatayla ilgili hükümlerin uygulanmasını gündeme getirebilir. Onun için işler ilk derece olsun Bölge Adliye Mahkemeleri olsun, ister Yargıtay'ımız olsun, ister avukatlar, ister vatandaşlar veya işte hukuk bilimiyle uğraşan hocalarımız, akademisyenler olsun kanunların çok sık değişmiş olması karşısında bir karmaşık karşılaşma ile karşılaştıklarını görüyoruz” dedi.

“SİCİLLERİNİN ÇOK İYİ OLMASI GEREKİYOR”

Konuşmasına devam eden Akarca, “Şimdi Yargıtay tetikçi hâkimlerinin yargıya gelişleri 2014 kadar yankı ekranına göre birinci başkanlık kurulunun muvafakatine tabiydi. Hem tayinleri hem buradan başka yere gitmeleri, görevlendirmeleri ve bu şekilde Hâkimler Savcılar Kurulu yargı eden görüş alırdı. Yine Yarke Cumhuriyet ya Türkiye Cumhuriyet Başsavcılığı'na tayinleri halinde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı bu konuda görüş ve muvafakat bildirirdi. Bu 2014 yılında bir ihtiyaçtan kaynaklanır. O zamanki işte FETÖ yapılanması nedeniyle zorunlu olarak bu kanun değişikliğine gidildi ancak buna ihtiyaç kalmadı. Aynı zamanda yüksek mahkemelerin kurum kültürünün gelişmesi, kurum hafızasının oluşması ve gerçekten de buradaki dosyaların uzmanlıklara göre daha hızlı daha çabuk bir şekilde neticelenmesi için Yargıtay'da çalışmayı hedefleyen deneyimli. Biz de çünkü yasa gereği en az 5 yıllık kıdeme sahip hâkimlerimiz kürsüden buraya tepki hâkimi olarak gelebiliyorlar. Onların tabi gelmesi gerekiyor ve bunların da sicillerinin çok iyi olması gerekiyor. Eskiden Yargıtay bunu incelerdi. Sicilleri uygun başarılıysa, bazen ön bir görüşme de yaparlardı daire başkanlarımız. Evet, bu benim dairemde çalışabilir dilekçesini havale eder. Hâkimler Savcılar Kurulu'na gider. Hâkimler, Savcılar Kurulu onların dosyalarını, sicil dosyalarını buraya gönderir, burada incelenir. Birinci başkanlık kurulunda uygun görünenler Hakimler Savcılar Kuruluna bildirilir ve ondan sonra buraya tayinleri yapılırdı. Şu anda bu imkân kalktı ortadan. Dolayısıyla da anayasada ve yasalarda özellikle uyuşmazlık mahkemesine, anayasa mahkemesine kendi birlikte çalıştıkları raportörleri imkânı vermiş. Aynısının Yargıtay ve de verilmesi zorunlu. Yoksa Yargıtay'ın hesap verilebilirliği gerçekten topluma karşı yükümlülüklerini yerine getirmede zorlandıklarını görüyoruz” ifadelerine yer verdi.

“YETERİ KADAR SÜRENİN BULUNMADIĞINI DÜŞÜNÜYORUZ”

“Şu anda biz de işte o 2014’de olan değişiklikten sonra bir süre gerekiyordu. Ancak son 4 yıldır açılış konuşmamızda özellikle bunu dile getiriyoruz. İnşallah meclisimiz 1 Ekim'de açılır açılmaz bu konudaki taleplerimizin gündeme gelmesi için hem Adalet Bakanlığı hem Cumhurbaşkanlığı nezdinde Cumhurbaşkanın politikaları nezdinde ve mecliste girişimlerimiz olacak. İnşallah başkanım tabii ki temenniniz hep en güzel şekilde yargı çünkü bizim için bir devletin 3 unsurlarından bir tanesidir ve onun sağlam olması demek bir devletin sağlamlığı demektir. Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne sunulan yasalarda Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikalarını Yaptığı çalışmalarda zaman zaman bizim meslektaşlarımızın görüşlerine başvuruluyor. Ancak bu konuda yeteri kadar sürenin bulunmadığını düşünüyoruz. Bu ayrı bir çalışma. Yani hükümetin, bakanlıkların ya da diğer birimlerin toplumun ihtiyaç duyduğu konularda yeni yasalar yapılırken yüksek yargının görüşünün alınması son derece doğal. Bizim kastettiğimiz ayrıca yargının, Yargıtay’ın, yüksek yargının ihtiyaç duyacağı konularda özellikle kendisi bir yasa teklifi hazırlayıp her yıl bunu bir rapor halinde ya da yasa teklifi halinde meclise sunabilmeli”

RÜVEYDA ASLIİPEK/ www.gazeteilksayfa.com

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.