Etimolog Alp Paksoy dilin insanlık tarihindeki gelişimi hakkında bilgiler verdi
Ankara Us Atölyesi tarafından düzenlenen Etimoloji(sözcük köken bilimi) seminerinin konuğu Etimolog Alp Paksoy, dilin insanlık tarihindeki gelişimi hakkında bilgiler verdi.
Türk eğitim sisteminde sürekli gündeme gelen anadilde eğitim konusuna da değinen Paksoy, ikinci dilin toplum ölümlerine neden olabileceğini belirterek sebep ve sonuçlarına değindi.
Kelimelerden önce sesler vardı diyen Paksoy, ‘’Atalarımız önce doğadaki sesleri taklit ederek sesler çıkartmaya başladı. Zamanla insan beyninin gelişim süreci ilerleme kaydederek konuşmaya yeteneği kazandık. Toplumlar dil konusunda birbirini etkilemiştir. Dilimizde kullandığımız ortak kelimelerin nedenleri de budur’’ ifadelerinde bulundu.
YANLIŞ BİLGİ YANLIŞ REFERANS OLUR
Ülkemizde hatta dünyada etimoloji maalesef tam olarak bir alan olamadı diyen Paksoy, ‘’Etimoloji kimi çevrelerce çok ciddi bir alan olarak görülüyor ve profesyonelce yapılması gerektiği görüşler hâkim. Diğer yandan sosyal medyada genel olarak işin eğlencesine bakılıyor. Kelime kökenlerini eğlence boyutunda ele alıyorlar. Bir kere alıcısı var çünkü ilginç bilgiler her zaman insanların hoşuna gider. Bu alana ne çok ciddi ne de çok gayri ciddi bakmak gerekiyor. Etimolojiyle ilgileniyorsak yapmamız gereken tek şey hakkaniyetli olmak. Dil fark etmeksizin verilecek olan yanlış bir bilgi sizden sonra bu alanla ilgili olan kişilere yanlış bir referans olur’’ şeklinde konuştu.
ETİMOLOJİ İÇİN KÜLTÜR, TARİH, COĞRAFYA GEREKİR
Etimolojinin sadece kelimelerin ilk kökenlerini ya da milletler arası alışverişleri ifade etmediğini söyleyen Paksoy, ‘’Etimoloji ile hakkaniyetli şekilde ilgilenebilmek için ulusların coğrafyalarına, tarihlerine ve kültürlerine de aşina olmak gerekiyor. Bu da daha sağlıklı ve profesyonel olarak çalışmamızın önünü açar. Örnek verecek olursak İngilizce kadın, ev hanımı anlamına gelen ‘wife’ kelimesinin kökeninde ‘adam’ kelimesi yatar. Kelimenin ilk hali ‘wifeman’ olarak geçer. Daha sonra ‘wife’ kelimesine dönüşüyor. Yani o toplumda eril bir yapı hâkimiyeti var. Bu küçük örnekte bile bir ulusun kültürüne dair bilgilere ulaşabiliyoruz’’ dedi.
GIRTLAĞIMIZDAKİ DEĞİŞİM SAYESİNDE KONUŞTUK
‘’İnsan gırtlağı yaklaşık 4 milyon yıl önce günümüzdeki yerinden daha farklı bir konumdaydı’’ diyen Paksoy, ‘’Genelde konuşma yeteneğini beynimizin bir bölümüne bağlarız. Bundan ziyade gırtlak anatomimiz konuşabilmemizde daha etkili. Bebeklerde doğumundan sonra iki, üç yıl gırtlak yapısı yetişkin bireylerinkinden daha yukardadır. Bu nedenle doğar doğmaz konuşamıyorlar. Tamamen beyinle alakalı olsaydı çok daha erken konuşabilirlerdi. Gırtlak yapısı zamanla aşağı doğru bir yönelim gösteriyor ve konuşmaya başlıyorlar. Çevresel faktörlerin önemi de büyük. Sürekli insanlarla karşılaştırılan gorillerde konuşamama durumu gırtlak anatomileriyle alakalıdır. Gırtlakları daha aşağı inmediği için konuşmaları mümkün olmayacaktır. Anatomik bir etken ve uzun yıllar alan bir süreç’’ diyerek konuşmada gırtlak anatomisinin önemini vurguladı.
DİLDE ZENGİNLİK GÖSTERGELERİ
Bir dildeki kelime sayısının zenginlik göstergesi olabileceğini aktaran Paksoy, ‘’Hem sesteş hem de üretilmiş farklı kelimeler dilde zenginlik göstergesidir. Örnek verecek olursak Arapça ’da kelime sayısı bizim dilimizden daha fazla, Türkçe sesteş kelime sayısı ise İngilizce’den daha fazla. Bu dilde kelime sayısı fazla o zaman daha zengin gibi karşılaştırmalar pek doğru değildir. Sesteş kelime sayısının fazla olması tabi ki zenginliktir. Şunu da belirtmek isterim ki milletler değer verdikleri şeylere isim verirler. Bizim dilimizde isim verdiğimiz önemli şeylerle farklı milletlerin önem verdikleri farklı olabilir. Bize tuhaf gelse de bu farklılıklar dilde zenginlik göstergeleridir’’ dedi.
ANADİLDE EĞİTİME BAKIŞ
Bağımsız bir ülkede iki dilde eğitim doğru mudur değil midir tartışması uzun yıllardır sürüyor’’ şeklinde konuşan Paksoy, ‘’Bu konu azınlıklara bırakılmayacak kadar ciddi bir konudur. Hem ülkemizde ki azınlıklar hem yurtdışında yaşayan Türk diasporaları içinde geçerli. Belçika örneğini verecek olursak Türkçe eğitimi kabul etmediler. Hatta bu kararı veren bakanlar arasında Türk vatandaşı olanlar da vardı. Bu konuya duygusal olarak bakamıyorum. Toplumsal iki dillilik, toplumsal çok dillilik toplum ölümlerinin başlangıcıdır. Bu yüzden burada eğitimde iki dilliliği savunmuyorsam Avrupa’da Türk azınlıklara anadilde eğitim hakkı isteyemem. Bu ikiyüzlülük olur. Güney Afrika’da 11 resmi dil var. Güney Afrika’da tek bir toplum özelliği kaybedilmiştir. Ulus devlet yapısında ikinci dilde eğitim o devletin özelliğinin yitirilmesine neden olur. Herkes anadilini konuşmakta özgürdür fakat eğitim konusunda aynı düşünceye sahip değilim. Resmi duruma geçerse dil ölümleri, toplum ölümleri meydana gelir. Kısacası o toplum var olan değerlerini koruyamaz duruma gelir’’ diyerek cümlelerini noktaladı.
Mikail Karaman/ www.gazeteilksayfa.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.