Toplumsal hareketlerle başlayan göçler Avrupa’da etkisini giderek artırıyor

Otoriter liderlerin iktidarına son vermek, ifade özgürlüğü, kötü yaşam koşulları gibi nedenlerle başlatılan toplumsal hareketlerin sonuçları Suriye, Irak, Libya, Tunus, Lübnan ve Fas gibi ülkelerde: ‘’Açlık, iç çatışmalar, başka ülkelere göç ve giderek artan çeşitli felaketler olarak kendini gösteriyor.’’ Toplumsal hareketlerin perde arkasında yaşanan olaylar yavaş yavaş gün yüzüne çıkıyor.

TARİHSEL SÖMÜRGECİLİK

İlk kez 15. yüzyılın sonlarına doğru ortaya çıkan sömürgecilik döneminde zayıf devletler güçlü devletlerin himayesi altına girmeye başlıyor. Deniz yolculukları ile seferler düzenleyen güçlü devletler bu devletleri hâkimiyeti altına alıyor. Özellikle ilk Avrupa sömürgeciliği de bu dönemlere dayanıyor.
Sömürgeciliğin sonuçları ise sömürülen toplumlar için bir felaketlere neden oluyor. Kendi kaderlerini tayin etme hakları elinden alınan güçsüz toplumlarda iç karışıklık, açlık, terör ve göç gibi toplumsal refahı ortadan kaldıran olaylar gözlemleniyor. Sömürülen devletlerden göç eden mülteciler ise komşu ülkelere ekonomik olarak yük oluyor. Tarihsel sömürgeciliğin temsilcileri refah içinde yaşarken sömürdükleri devletlerin her imkânından yararlanma hakkını kendilerine tanıyor. Dünyada son yüzyılda her ne kadar insan hakları, demokrasi gibi ilerlemeci hareketler ortaya çıksa da bu hareketler zayıf devletlerin kıyısından bile geçmiyor ya da yasa koyucular tarafından engelleniyor.

Sömürgeci devlerde her şey yolunda gidiyor gibi görünse de bir konu göz ardı ediliyor. İç karışıklıklar sonucu ortaya çıkan göç dalgaları Avrupa’nın kapısına dayanmış görünüyor.

SOSYAL MEDAYADA FRANSA YORUMLARI

Afrika ülkelerinin çoğunu sömürge haline getiren Fransa, son zamanlarda diğer Avrupa ülkeleri gibi mülteci sorunlarıyla sık sık gündeme geliyor.

Geçtiğimiz günlerde Nael M. isimli genç sürücünün, polisin açtığı ateş sonucu ölmesinin ardından çıkan olaylarda ülke yangın yerine dönmüş görünüyor. Yaşanan protesto olaylarının gencin vurulmasından daha fazla bir anlamı olduğu vurgusu yapılıyor.

Banliyölerde yaşayan Afrika asıllı vatandaşlar ve onlara destek veren göçmenlerin tepkilerinin arkasında yatan asıl sebepler ise sosyal medyada şöyle yorumlanıyor: ‘’Fransa Afrika’da, Asya’da ektiğini biçiyor. Fransız polisinin ırkçı tutumunun sonuçları, mültecilerin insani şartlarda yaşayamaması, açlık sınırında yaşayan göçmenlerin biriken tepkileri.’’ Fransa’da yaşanan bu olayın diğer Avrupa ülkelerinde yaşanıp yaşanmayacağı öngörülemiyor. Avrupa gerçekten ektiğini mi biçecek ifadeleri kafalarda soru işareti bırakıyor.

EN ÇOK GÖÇ VEREN VE ALAN ÜLKELER

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) Küresel Eğilimler Raporu'nu yayımlayarak önemli rakamları paylaştı.

Toplam mültecilerin yüzde 83'üne düşük ve orta gelirli ülkeler, yüzde 27'sine de en az düzeyde gelişmiş ülkeler ev sahipliği yapıyor. Bangladeş, Çad, Kongo Demokratik Cumhuriyeti, Etiyopya, Ruanda, Güney Sudan, Sudan, Uganda, Tanzanya ve Yemen dâhil olmak üzere 46 ülkeden oluşan en az gelişmiş ülkelerdeki mülteci sayısı 2021 sonu itibarıyla 7 milyon olduğu belirtiliyor. En kötü durumdaki ülkelerin bu kadar göçmen ağırlamasının en büyük sebebi ise, çatışma yaşanan yerlere komşu olmaları gösteriliyor. Raporda, ülkesinden kaçanların yüzde 72'si komşu ülkelerde kaldığı ifadesi yer alıyor.

Raporda 3,8 milyon mülteci aldığı bildirilen Türkiye en çok mülteci alan ülke olarak ilk sırada yer alıyor. Mülteci sayısında Uganda (1,5 milyon), Pakistan (1,5 milyon) ve Almanya (1,3 milyon) Türkiye'yi takip ediyor.

Nüfusa göre orana bakıldığında ilk sırada her 8 vatandaşa bir mültecinin düştüğü Lübnan bulunuyor. 14'e birle Ürdün ikinci, 23'e birle Türkiye üçüncü sırada bulunuyor.

Sömürgeciliğin yarattığı sonuçların başında gelen göçmen krizi tüm dünyada etkisini bir şekilde gösteriyor. Sömürgeciliğin mucidi Avrupa bu politik tutumundan vazgeçmezse daha çok başı ağrıyacak gibi duruyor.

Mikail Karaman/ www.gazeteilksayfa.com