Suyun sırrı: Ebru Sanatı
Kültür ve Turizm Bakanlığı Ebru Sanatçısı Devrim Güngör, beş metrekarelik atölyesinde suyun üzerine yaptığı çizimler, kâğıt ve kumaşa yaptığı baskılarla ‘Geleneksel Türk Sanatı’ olarak bilinen Ebru sanatını icra ediyor.
Tarihi 13.YY’la dayanan Ebru Sanatı, kitre ile yoğunlaştırılmış suya özel boyalar aracılığıyla desenler çizilmesi daha sonra da kâğıda bu desenlerin emdirilmesiyle ortaya çıkıyor.
Ebru sanatçısı Devrim Güngör, ‘’Ebru sanatında 17. Yılımın içindeyim. Ebru sanatına bir hobi edinmek amacıyla başladım. Okullarda öğrencilere ders verdim. Kendi özel öğrencilerim de var. Ebru sanatı workshoplarda görüldüğü kadar basit bir sanat değil.’’ şeklinde açıklamalarda bulundu.
İŞİME DÖNÜŞTÜ
Ebru sanatına bir hobi edinmek amacıyla başladığını söyleyen Güngör gazetemize, ‘’Bir kültür merkezinde tanıştığım Ebru sanatı beni kendisine çekti. İşin içine girince benim için hobi olmaktan çıktı, işime dönüştü. Ebru sanatının farklı boyutlarıyla tanıştım. Geleneksel kültürde icazet almak, Kültür Bakanlığı’ndan sanatçı unvanı almak ve eğitmenliğe kadar uzanan bir süreçle karşılaştım. Kendimi bu yönde yetiştirdim ve bir Ebru sanatçısı oldum.’’ açıklamalarında bulundu.
SANILDIĞI KADAR BASİT DEĞİL
Ebru sanatını öğrenmenin uzun bir süreç olduğunu dile getiren Güngör, ‘’Günübirlik atölyelerde gösterildiği kadar basit bir sanat değil. Çok kalabalık olduğu için hızlı bir şekilde anlatıyorlar. Tabii o atölyeler sanata teşvik için yapılıyor. Ebru sanatını gerçekten yapmak isterseniz uzun bir eğitimden geçmeniz gerekiyor. Aşamaları var. Ruhen de olgunlaşmanız gerekiyor.’’ şeklinde konuştu.
TÜM MALZEME DOĞAL
Kullanılan tüm malzemeler bu sanata özgü olduğunu aktaran Güngör, ‘’Ebru sanatında kullanılan malzemelerin tümü doğaldır. Bu malzemeleri sayacak olursam deniz kadayıfından elde edilen kitre, çeşitli topraklardan boyalar, sığırdan elde edilen öd diyebilirim. Bu araç gereçleri temin etmek eskisi kadar zor olmasa da her yerde de satılan malzemeler değil. Doğal malzemeler Ankara’da iki ya da üç yerde bulunuyor. İstanbul’dan sipariş edebiliyoruz.’’ dedi.
RUHUN TERAPİSİ
Bu sanatı tanımlamam gerekirse ruhun terapisi diyebilirim diyen Güngör, ‘’Öncelikle çok dinlendirici bir sanat. İnsanı gündelik problemlerden soyutlayan bir sanat. Kendini resimden, diğer sanat dallarından ayırıyor resminizi kâğıda değil de direkt suya çiziyorsunuz. Ayrıca sürekli suyla temas halinde olduğunuz için negatif enerjinizi alıyor. Negatif enerjiniz varsa doğru düzgün bir motif bile çıkartamazsınız.’’ ifadelerinde bulundu.
İCAZET ÖNEMLİ
Ebru sanatının geçmişten günümüze geleneksel izler de taşıdığını belirten Güngör, ‘’Ben klasik icazet aldım. İcazet usta çırak ilişkisi içinde bir olgudur ve geleneksel olarak da önemlidir. Halk arasında el verme olarak bilinir. Bir sanat ustasının öğrencisi için ‘tamam bu olmuştur, olgunlaşmıştır, bu işi yapabilir, birilerini de eğitebilir’ şeklinde beyanda bulunmasıdır.’’ dedi.
CUMHURİYETLE TEKRAR CANLANDI
Ebru sanatının tarihinin 13. YY ’la kadar dayandığını aktaran Güngör, ‘’Her ne kadar Osmanlı ile bağdaştırılsa da tarihi daha da eski. ’Orta Asya’dan gelen bir kültür. Hatta bu sanatla ilk defa karşılaşan Mevlana şaşırıyor. ‘Su nakış tutmaz diyen beri gelsin’ şeklinde bir ifadede bulunuyor. Osmanlı’nın son zamanlarında düşüşe geçen Ebru sanatı Cumhuriyetle birlikte Necmettin Okyay, Mustafa Düzgünman, Alpaslan Babaoğlu, Sadrettin Özçimi gibi ustaların sayesinde tekrar canlanıyor. Bizlere aktarılan bu sanatı sürdürerek gelecek kuşaklara aktarmak istiyorum.’’ diyerek cümlelerini noktaladı.
Mikail Karaman/ www.gazeteilksayfa.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.