Uzman Psikiyatrist Dr. Gönül Erdal Dağıstanlı: Savaş travma yaratıyor
Uzman Psikiyatrist Dr. Gönül Erdal Dağıstanlı, savaşın kazananının olmadığını belirterek, ‘’Savaş, insanlık tarihine bakıldığımızda hep kaçınılmaz bir son olmuştur. Savaşlar topluluklar arasında din, ırk vb. temelli şeyler bahane edilerek çıkmıştır” dedi.
Uzman Psikiyatrist Dr. Gönül Erdal Dağıstanlı, savaş ve insan psikolojisi hakkında gazetemize konuştu. Dağıstanlı, ‘’20’nci yüzyıl insanın doğaya gücünü kanıtlama çabasıyla başlıyor. İnsanlık doğaya meydan okuyor. Bunun adına insanoğlu savaş demiyor. Bunun temelinde insanın dünyada var olabilme çabası ve kaygısı var. Bir süre sonra insan kendisini, bu kaygı yüzünden onaylasa da onaylamasa da bir anda savaşın içinde var oluyor’’ diye belirtti.
‘’YAPILAN KATLİAMLARI REJİM ZORUNLU KILIYOR’’
Gazze’de yaşananların katliam olduğunu söyleyen Dağıstanlı, ‘’İsrail-Filistin savaşına baktığımızda, apaçık bir katliam yaşandığı ortadadır. Çocukların ve masum sivillerin katledildiği bir tablo ile karşı karşıyayız. Burada insan psikolojisi, bir gruba dâhil olabilme içgüdüsü ve hayatta varoluşsal bir içgüdü ile insanı hareket etmeye zorluyor. Orada buna karşı çıkan savaşa dur diyen halkı, rejim güçleri bastırıyor. Baskıcı rejimle halk belirlenen normlara uymak zorunda kalıyor’’ diye belirtti.
‘’SAVAŞA AYRI BİR İSİM KONULMUŞ’’
Yapılan şiddet olayının daha meşru ve toplumsal bazda kabulünü sağlamak için ayrı bir isim koyulduğunu belirten Dağıstanlı, ‘’Savaş, hâlbuki insanlığın sonunu getirecek olan olaydır. En temeline bakıldığında bir şiddet olayıdır. İnsanlık buna bazı anlamlar yüklemiş ve toplumsal bazda kabul görmesi için bunları yapmıştır. Rasyonellikten uzak olmasına rağmen toplumda kabul görebilmesi için savaşa böyle yaklaşılmış ve günümüzde bu durum olağan hale gelmiştir. Bizler toplum önderleri olarak şiddetin yıkıcılığını anlatmaya çalışırken, bir taraftan da savaşların içindeyiz. Çünkü insan tek başına yaşayabilen bir canlı değil. Bir gruba dahil olma ihtiyacı duyan bir canlıdır’’ ifadelerini kullandı.
SAVAŞ BİTTİĞİ GİBİ ETKİLERİ HEMEN GEÇMİYOR
Savaşın etkilerinin özellikle yakın temastaki askerlerde hemen geçmediğini söyleyen ve Vietnam Savaşı’nı örnek gösteren Dağıstanlı, ‘’Savaş insanda travma yaratan bir süreçtir. İnsanda etkileri, savaşın bitmesiyle geçecek türden değildir. Vietnam savaşından çıkan insanlar üzerinde çok uzun süre çalışılmıştır. O dönem cephede savaşan askerlerin çoğunda uyuşturucu ve alkol gibi kötü alışkanlıklarla yaşadıkları travmaları atlatmaya çalıştığı görülmüştür. Savaşın bir sonucu olarak, bireylerde post travmatik stres bozukluğu ortaya çıkmıştır. Dünya şu anda Filistin’de, Gazze’de yaşanılanlara uzaktan seyirci kalıyor. Ufacık çocuğunu kefeniyle kucağında taşıyan babaya şahit olduk biz. Bu travmanın tedavisi nasıl mümkün olacak? Baba bundan sonraki hayatında, ya şiddetin yanında olacak, ya da şiddetin karşısında olan içe dönük bir insan olarak yaşamını sürdürmeye çalışacak. Bizler bu yüzden savaşın karşısındayız. Savaşın tek kazananı tektir. O da silah tüccarı. Ülkemizin kurucusu Atatürk’ün dediği gibi barışa yönelik manevralar yapılması gerekiyor’’ şeklinde konuştu.
‘’SAVAŞ DÖNEMİNE GİRMEK İÇİN BİR ÇABA VAR’’
İnsanlığın tekrardan bir savaş dönemine doğru girmeye çabaladığını ifade eden Dağıstanlı, ‘’İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra savaşlara karşı bir duruş sergileyen dünya toplumu, şu anda hızla özellikle bir savaş dönemine girmek için çaba sarf ediyor. Savaşın formu değişiyor. Bu da insanları taraf olmaya itiyor. Savaşta yalnız kalmak, insan psikolojisi açısından korkunç bir şeydir. İyiler ve doğrular her zaman bir arada olmazlar. Özellikle kutuplaşmış yeni dünya düzeninde varoluşsal çaba ve kendini gerçekleştirebilme dürtüsü insanı herhangi bir grubun içerisinde yer almaya maalesef itiyor’’ dedi.
‘’SİLAH SAVAŞTA KULLANILIR’’
Sürücü Aday ve Silah Ruhsat Muayene Merkezi’nin 1998-2001 yılları arasında Başhekimliği görevini yürüttüğünü belirten Dağıstanlı, ‘’Silahlanmanın ve silahlandırmanın da pek çok boyutu var. İçlerinde en önemlisi sosyolojik ve psikolojik boyut. İnsanlar silaha kendilerini daha güçlü ve daha özgüvenli hissedebilmek için sahip olmak istiyorlar. Ama işin özünde yine güç var. Ben silahla değil daha çok kalemle güçlenmeyi savunan bir ekolden geliyorum. İnsanın yazdıklarıyla, okuduklarıyla, bilgisiyle ve donanımıyla daha çok ön plana çıkmalı. Kimi ülkelerde bu devlet politikası haline gelmiştir. Bunun arkasında işin ekonomik boyutları da var tabi ki. Silahlar sadece savaşta kullanılır. Savaş dışında silah neden kullanılıyor? Savaş koşullarında kullanılması gereken silahın, barış koşullarında kullanılmaması gerekir’’ diyerek sözlerini noktaladı.
Sefa Üstüner / www.gazeteilksayfa.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.