Türk demokrasisine vurulan darbe: 28 Şubat...
Türkiye demokrasisine vurulan darbelerden biri olan ve postmodern darbe olarak nitelendirilen ‘28 Şubat Darbesi’nin üzerinden 27 yıl geçti. Peki, o günün öncesinde ve sonrasında neler oldu? İşte 28 Şubat sürecinde yaşananlar…
Necmettin Erbakan başbakanlığındaki REFAH-YOL koalisyon hükümetinin laikliğe aykırı hareket etmeleri gerekçesiyle yapılan girişim sonucu hükümet istifa etmiş, asker yine devlet işlerine dâhil olmuştu. 1996 yılında meydana gelen ‘Susurluk Kazası’nın meclisteki araştırma komisyonu başkanı Refah Partili Mehmet Elkatmış, askerin araştırmaya katılacağını olacağını talep etmiş, Genelkurmay’dan ise ret cevabı gelmişti. Bu durum Genelkurmay’ın hoşuna gitmemiş ve darbe hazırlıklarının fitili ateşlenmişti.
Taksim’e cami yapılması, üniversitelerde başörtüsünün serbest olması ve devlet dairelerinde mesai saatlerinin Cuma Namazına göre ayarlanması meseleleri olayları iyice kızdırmış, adeta hükümet ve asker arasında bir misilleme davasına dönmüştü. Darbenin asıl nedeni ise 31 Ocak 1997 tarihinde Ankara Sincan’da gerçekleştirilen bir organizasyondu. İşte detaylar:
28 ŞUBAT OLAYI NEDİR?
28 Şubat meselesi, askerin modernize edilmiş şekliyle gerçekleştirdiği darbe sonucu hükümeti istifaya zorlaması ve ardından yönetime el koyması meselesidir. 28 Şubat 1997’de Necmettin Erbakan başbakanlığındaki 54. Hükümetin, çeşitli nedenler gerekçe gösterilerek istifaya zorlandı. Türkiye Cumhuriyeti demokrasisine kara bir leke olarak kalan bu tarih, bugün yine o günlerin yasını tutmamıza neden oldu.
ÖNCESİ VE SONRASI İLE 28 ŞUBAT SÜRECİ
31 Ocak 1997 akşamında Ankara Sincan’da, Refah Partili Sincan Belediye başkanı Bekir Yıldız, Filistin meselesine dikkat çekmek sebebiyle ilçede bir organizasyon düzenledi. Organizasyonun düzenlendiği salonda önemli ayrıntılar yer alıyordu. Özellikle de Hamas ve Hizbullah örgütlerinin fotoğraflarının yer alması önemli bir yankı uyandırmıştı. Ayrıca davetlilerden İran büyükelçisinin konuşması sırasında şeriata atıfta bulunması belli bir kesim tarafından oldukça eleştirildi. Olay basına yansıyınca da olanlar oldu. Türk Silahlı Kuvvetleri araya girerek, Kara Kuvvetleri Komutanı Hikmet Köksal’ın emriyle hazırlıklar başladı.
Organizasyonun ardından 4 Şubat 1997’de Etimesgut Zırhlı Birliklerden çıkan 20 tank ve 15 zırhlı askeri araç Sincan sokaklarından ilerleyerek Akıncı (Mürted) Üssüne gitti. Ordu, hükümetin gözünü korkutmaya çalışırken bir yandan da STK’ların devreye girmesiyle ülke şeriatçılar ve laikler olarak ikiye ayrıldı. Ülkenin her noktasında ‘laiklik isteriz’ ve ‘şeriat isteriz’ diye sloganlar atıldı. Artık gerginlik ülkede tavan yapmış ve 28 Şubat tarihi gelmişti. 28 Şubat 1997’de Milli Güvenlik Kurulu (MGK) Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel başkanlığında olağanüstü toplanma kararı aldı. 9 saat süren toplantı sonucu alınan kararlar bir öneri gibi olsa da askerin ‘uygulanmaması halinde gerekli yaptırımların yapılmasına’ deyimiyle ortam daha da gergin hale geldi.
Erbakan, mart ayı içerisinde adeta muhtıra verilen toplantı da alınan kararların uygulanmaması haline yaptırım uygulanması konusunu imza atarak kabul etmiş oldu. Daha sonraki süreçte asker ve muhalefet; Refah Partisi ve Necmettin Erbakan’ı milli güvenlik sorunu olarak görüp hükümet karşısında birlikte cephe aldı.
Refah Partisi’nin kapatılma davası da üzerine eklenince bu kadar zulme ve baskıya dayanamayan Necmettin Erbakan 18 Haziran 1997’de başbakanlık görevinden istifa etti.
O dönemin tanıklarından biri olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 28 Şubat 1997’den seneler sonra bir belgeselde o zamanların çok sancılı ve acılı bir süreç olduğu anlatmıştı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.