Türkiye’nin ilk diyanet işleri başkanı Rıfat Börekçi kimdir?

Türkiye’nin ilk diyanet işleri başkanı Rıfat Börekçi kimdir?

Türkiye’nin ilk diyanet işleri başkanı kimdir, hangi yıllarda yaşadı, Rıfat Börekçi’nin, hangi davranışı Atatürk’ü duygulandırdı, Börekçi’nin Milli Mücadele fetvası neydi, İstanbul hükümeti hakkında neden ölüm fermanı çıkardı?

Türkiye’nin ilk Diyanet İşleri Başkanı ve Milli Mücadele yıllarının önemli şahsiyetlerinden Rıfat Börekçi’nin hayatını sizler için derledik…  

Türkiye’nin ilk diyanet işleri başkanı kimdir, hangi yıllarda yaşadı, Rıfat Börekçi kimdir? Rıfat Börekçi’nin, hangi davranışı Atatürk’ü duygulandırdı, Börekçi’nin Milli Mücadele fetvası neydi, Milli Mücadeleye hangi katkıları sundu, hangi cemiyeti kurdu, İstanbul hükümeti hakkında neden ölüm fermanı çıkardı? 

İşte cevabı:

Genç Türkiye’nin ilk Diyanet İşleri Başkanı olan Mehmet Rıfat Börekçi, 1861 yılında Ankara'da doğdu. Müderris Börekçizâde Ali Kazım Efendi’nin oğludur. İlk ve orta tahsilini Ankara'da yapan Rıfat Börekçi, Arapçayı ve İslami ilimleri İstanbul'da Beyazıt Medresesi Müderrislerinden Atıf Bey'den öğrendi. Aynı zamanda Atıfbey’den icazet de aldı.

OSMANÎ NİŞANI İLE ÖDÜLLENDİRİLDİ

İlk memuriyetine Ankara’da Fazliye Medresesi öğretim üyesi olarak başladı. 23 Ekim 1898’de Ankara İstinaf Mahkemesi üyeliğine atandı. 13 Mayıs 1904’te yapılan seçimle üyelikten ayrıldı ise de 20 Temmuz’da yeniden üyeliğe getirildi. 25 Kasım 1908 tarihinde de Ankara Müftüsü oldu. Ayrıca 1911 yılında bir müddet Sivrihisar Kaymakamlığı görevini de vekaleten yürüttü. Bu arada memuriyetinin yanı sıra eğitim-öğretimle olan ilgisini devam ettirdi. Bu cümleden olarak, 1918 de Musile-i Süleymaniye (Süleymaniye Medresesi’nde büyük müderrislere verilen unvan) payesi ile Bursa Müderrisliği kendisine tevcih edildi. 1920’de “İzmir Paye-i Mücerridi” ve yine aynı yılda Mahreç Payesi’ne layık görüldü. Göstermiş olduğu bu başarıların bir mükafatı olarak, 1920’de de her türlü devlet hizmetlerinde güzel işler görenlere iftihar ve imtiyazı mucip olmak üzere çıkarılan Dördüncü Rütbeden Osmanî Nişanı ile ödüllendirilmiştir.

PADİŞAH VE HÜKÜMETİNİ TANIMIYORLAR

Sivas Kongresi’nin toplandığı gün (5 Eylül 1919), aynı zamanda Kurban Bayramı arefesine tesadüf etmişti. Bu vesile ile Ankara halkının ileri gelenleri, Padişaha telgraf çekerek bayramını tebrik etmek istemişlerdi. Fakat Sadrazam Damat Ferit Paşa, anılan telgrafı “Padişahla vasıtasız görüşülemeyeceği” gerekçesiyle kabul etmemişti. Sadrazamın bu davranışı başta Müftü Mehmet Rifat Efendi olmak üzere Ankaralıları sinirlendirdi. Bunun üzerine, Ankaralılar başka bir telgrafla “...Ne Padişah, ne de onun hükümetini tanımadıklarını bildirirler.”

borek-3.jpg

KUVA-YI MİLLİYE’NİN EMRİNE GİRİYOR

Bu tarihten sonra Ankara, Sivas’taki Heyet-i Temsiliye ile daha sıkı bir ilişkiye geçmiştir. Başka bir deyişle, Müftü Mehmet Rifat Efendi tamamen Kuva-yı Milliye’nin emrine girmiştir. Artık onun için, İstanbul’dan ve oraca tayin edilecek valilere itaat etmek sözkonusu olamazdı. Nitekim de öyle oldu. Ulusal harekât aleyhindeki faaliyetlerinden dolayı, Ankara Valisi Muhiddin Paşa, 28 Ekim 1919’da Keskin’de Kuva-yı Milliye’ce tutuklanınca, yerine İstanbul Hükümeti tarafından Ziya Paşa tayin edildi. Ancak başta Müftü Mehmet Rifat olmak üzere Ankaralılar yeni valiyi kabul etmediler.

MÜDAFAA-İ HUKUK CEMİYETİ’Nİ KURUYOR

29 Ekim 1919 tarihinde Ankara Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti, Müftü Mehmet Rifat Efendi’nin yönetiminde kuruldu. Bu cemiyetin, Milli Mücadele’ye önemli katkısı olmuştur. Özellikle, Heyet-i Temsiliye ve Mustafa Kemal Paşa’nın Ankara’ya geldiği tarihe (27 Aralık 1919) kadar olan sürede; vilayet dahilinde (livalar ve kazalarla beraber) teşkilatlanmaya önem verildiği, ülke içindeki diğer milli faaliyetlerle irtibatlı olarak gerektiğinde yardım veya yerine göre, milli birlik ve beraberliğin sağlanmasında her türlü destekte bulunulduğu görülmektedir.

TOPLANAN YARDIMLARI MUSTAFA KEMAL PAŞA’YA TAKDİM EDİYOR

Heyet-i Temsiliye’nin Ankara’da çalışmalarına başlamasıyla da Cemiyet; Mustafa Kemal ve arkadaşlarına her türlü yardımda bulunmuştur. Öyle ki, bizzat Cemiyet Başkanı Müftü Mehmet Rifat Efendi, kendisi ile eşi Samiye Hanım için ayırdığı “cenaze parasını”, bir torba içinde Mustafa Kemal Paşa’yı ziyaret ederek ayağının yanına bırakmıştır. Yine Mustafa Kemal ve arkadaşlarının Ankara’ya geldiklerinin ilk haftasında, Müftü Mehmet Rifat Efendi’nin önderliğinde Ankaralıların, aralarında kırkaltıbinbeşyüz liralık yardım topladıkları bilinmektedir.

ATATÜRK’Ü DUYGULANDIRAN DAVRANIŞ

O günlerde söz konusu yardımlar çok önemliydi. Bu cümleden olarak Uluğ İğdemir, Yılların İçinden (Ankara, 1976, s. 29) adlı eserinde; “Atatürk Sivas’tan Ankara’ya yeni gelmişti. Devlet hazinesi bomboştu. Hükümet üç dört bin lirayı bir araya getirmekte sıkıntı çekiyordu. Bir gün Atatürk’e çok inanmış, o zaman Ankara Müftüsü olan rahmetli Diyanet İşleri Başkanı Rifat Börekçi, elinde bir mendile sarılmış 1200 lira kadar bozuk para ile Mustafa Kemal’i ziyarete geldi... Ve bağlı mendili masanın üzerine bıraktı. Atatürk kendisini son derece duygulandıran bu davranışın anısını hiçbir zaman unutmamıştı. Her bayram Mehmet Rifat Börekçi’ye bir hediye gönderir ve buna 1200 liralık çeki de eklerdi” diyerek, Müftü Mehmet Rifat Efendi’den yapmış olduğu yardımın öneminden söz etmektedir.

MİLLİ MÜCADELE FETVASI

Müftü Rifat Efendi, millî harekâtın Anadolu’da yeşerip, çimlenmesi, hatta gelişip meyve vermesi için milletçe unutamayacağımız üstün hizmetlerde bulunmuştur. Şüphesiz onun her hizmeti, milli mücadelemiz için anlamlıdır. Bununla beraber, bizce onun en önemli hizmeti, Millî Mücadele’nin meşrû olduğuna dair vermiş olduğu fetvasıdır.

İSTANBUL HÜKÜMETİ HAKKINDA ÖLÜM FERMANI YAYINLADI

Müftü Mehmet Rifat Efendi’nin Milli Mücadele lehindeki çalışmaları özellikle Ankara fetvasını hazırlaması, Damat Ferit ve Hükümetini çileden çıkardı. Bu nedenle ilk önce 24 Nisan 1920’de Padişah iradesiyle işten el çektirildiyse de, Milli Hükümet tarafından Müftülük görevinde alıkonuldu. Daha sonra “Kuva-yı Milliye adı altında çıkarılan fitne ve fesadın hazırlayıcısı ve teşvikçilerinden olduğu” iddiasıyla, I. Örf-i Divan-ı Harbi’nce ölüme mahkum edildi. Bu kararı da Padişah Vahdettin, 15 Haziran 1920’de “ele geçtiklerinde tekrar muhakeme edilmek üzere” tasdik etti. Bu, yüzyıllardır bir din adamı için bir Osmanlı Padişahı ve İslâm Dünyası Halifesi’nin (tekrar muhakeme edilmek üzere) ilk defa verdiği ölüm fermanı idi. Mehmet Rifat Efendi de hakkında böyle ağır karar alınan ilk ve son müftü oluyordu.

MİLLETVEKİLLİĞİNDEN İSTİFA EDİYOR

T.B.M.M.’nin I. Dönemi için yapılan seçimlerde, Menteşe (Muğla) Milletvekili olarak 23 Nisan 1920’de Meclis’in açılışında hazır bulundu. 5 Eylül 1920’de kabul edilen “Nisab-ı Müzakere Kanunu”, memurluk ile milletvekilliğinin bir kişi üzerinde bulunmasını yasaklamıştır. Bu sebeple, Ankara Müftülüğü’nü tercih ettiği Şer’iye ve Evkaf Vekaleti’nin 13 Ekim 1920 tarihli yazısıyla Meclis Başkanlığı’na bildirilmekle, Milletvekilliğinden istifası 27 Ekim 1920 tarihli birleşiminde kabul edildi. 23 Aralık 1922’de Şer’iye ve Evkaf Vekaleti İfta Heyeti Üyeliği’ne atandı. 3 Mart 1924’te de yeni kurulan Diyanet Reisliği’nin ilk başkanı oldu.

ÖLENE KADAR DİYANET İŞLERİ BAŞKANI OLUYOR

Memuriyet için yaş sınırını (65 yaş) aşmasına rağmen, yetenek ve uzmanlığından bir süre daha yararlanılmak üzere, Bakanlar Kurulunun 22 Ekim 1930 tarih ve 10112 sayılı kararnamesiyle görevine devamı kabul edildi. Bu şekilde ölümüne kadar Diyanet İşleri Başkanlığı görevini sürdürdü. 5 Mart 1941’de Ankara’da vefat etti. Evli olup beş çocuk babasıydı. Oğulları Raşit Börekçi 7. ve 8.; Fuat Börekçi 11. ve 12.. dönem Ankara Milletvekili olarak TBMM’de görev yapmışlardır.

borek.jpg

 

 

Gazeteilksayfa.com

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.