Evliya Çelebi, nereleri gezdi, ne kadar yol gitti? Seyahatnameyi nasıl yazdı?

Evliya Çelebi, nereleri gezdi, ne kadar yol gitti? Seyahatnameyi nasıl yazdı?

Evliya Çelebi toplamda ne kadar yol kat etti, nereleri gezdi? Evliya Çelebi kimdir, nereli, asıl adı nedir, hangi dönem yaşadı, mezarı nerede, büyük dedesiyle Fatih Sultan Mehmet’in yolları nasıl kesişti, Seyahatnameyi hangi dilde yazdı?

Şöhreti bütün dünyayı kuşatan ünlü seyyah, Evliya Çelebi’nin hayatını sizler için derledik.

Evliya Çelebi kimdir? Evliya Çelebi, nereleri gezdi, ne kadar yol gitti? Toplamda ne kadar yol kat etti, nereleri gezdi? Evliya Çelebi kimdir, nereli, asıl adı nedir, hangi dönem yaşadı, mezarı nerede, büyük dedesiyle Fatih Sultan Mehmet’in yolları nasıl kesişti, Seyahatnameyi hangi dilde yazdı?

Asıl adı Derviş Mehmed Zillî olan Evliya Çelebi 1611 yılında İstanbul Unkapanı'nda doğdu. Babası Derviş Mehmed Zillî, sarayda kuyumcu başıydı. Evliya Çelebi'nin ailesi Kütahya'dan gelip İstanbul'un Unkapanı semtine yerleşmişti. İlköğrenimini özel olarak gördükten sonra bir süre medresede okudu, babasından tezhip, hat ve nakış öğrendi. Musiki ile ilgilendi. Kur’an-ı Kerim’i ezberleyerek "hafız" oldu. Enderuna alındı, dayısı Melek Ahmed Paşa'nın aracılığıyla Sultan IV. Murad'ın hizmetine girdi.

SEYAHAT YA RESULALLAH

Evliya Çelebi Seyahatname’nin girişinde seyahate duyduğu ilgiyi anlatırken bir gece rüyasında Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed'i (sav) gördüğünü, ondan "şefaat ya Resulallah" diyerek şefaat isteyecek yerde, şaşırıp "seyahat ya Resulallah" dediğini, bunun üzerine Peygamber Efendimizin kendisine gönlünün uyarınca gezme, uzak ülkeleri görme imkanı verdiğini yazar. 

NERELERE GİTTİ? 

Evliya Çelebi bu rüya üzerine 1635'te, önce İstanbul'u gezmeye, gördüklerini, duyduklarını yazmaya başladı. 1640’larda Bursa, İzmit ve Trabzon’u gezdi, 1645'te Kırım'a Bahadır Giray'ın yanına gitti. Yakınlık kurduğu kimi devlet büyükleriyle uzak yolculuklara çıktı. Savaşlara, mektup götürüp getirme göreviyle, ulak olarak katıldı. 1645'te Yanya'nın alınmasıyla sonuçlanan savaşta, Yusuf Paşa'nın yanında görevli bulundu. 1646'da Erzurum Beylerbeyi Defterdarzade Mehmed Paşa'nın muhasibi oldu. Doğu illerini, Azerbaycan'ın, Gürcistan'ın kimi bölgelerini gezdi. Bir ara Revan Hanı'na mektup götürüp getirmekle görevlendirildi. Bu sebeple Gümüşhane, Tortum yörelerini dolaştı. 1648'te İstanbul'a dönerek Mustafa Paşa ile Şam'a gitti, üç yıl bölgeyi gezdi. 1651'den sonra Rumeli'yi dolaşmaya başladı, bir süre Sofya'da bulundu. 1667-1670 arasında Avusturya, Arnavutluk, Teselya, Kandiye, Gümülcine, Selanik yörelerini gezdi. Evliya Çelebi, 1682 yılında vefat etti.

evliya-celebi.jpg

MEZARI NEREDE?

Ömrünü seyahatle geçiren meşhur Türk Seyyahı Evliya Çelebi’nin nerede vefat ettiği ve kabrinin nerede olduğu kesin olarak bilinmemektedir. Ancak kuvvetli tahminlere göre kabrinin Şişhane’deki Meyyitzade mezarlığında bulunduğu ileri sürülmektedir. Söz konusu mezarlık maalesef günümüzde mevcud değildir. Bu konuda araştırmacı merhum İbrahim Hakkı Konyalı şunları söylemektedir:  “Evliya Çelebi ve babası Sultan Dördüncü Murad’ın kuyumcubaşısı Mehmed Zıllı Efendi, Lohusa Kadın Türbesi’nin yanında gömülüydü. Fakat yol yapılırken oradaki bütün mezarlar yerinden söküldü ve mezar taşları bir çukura dolduruldu. Ben yol yapılırken gitmiş ve mezar taşlarını görmüştüm.”  

EVLİYA ÇELEBİ'NİN DEDESİ KİM?

Evliya Çelebi kendi soy kütüğünü sayarken dedesini "Kara Ahmed" dedesinin babasını "Demircioğlu Şehid Kara Mustafa Paşa" dedesinin dedesini "Turhan Bala" olarak göstermektedir. Turhan Bala'nın babası olarak "Yavuz Özbek" yahut "Yavuz Er" adında bir sancak beyinden bahsetmektedir. Yavuz Er, İstanbul’un fethinde bulunmuştur. Ganimet malından kendi payına düşenle Unkapanı'nın iç yüzünde Sağrıcılar Camii ile 100 dükkân ve bir ev yaptırmış, Evliya Çelebi bu evde dünyaya gelmiştir. 

BÜYÜK DEDESİ ADINA FATİH SULTAN MEHMET CAMİ YAPTIRIYOR

Fatih Sultan Mehmed Han bir gün tebdil-i kıyafet ederek halkın arasına karışır. Akşama kadar şehri gezer. Unkapanı kapısına geldiğinde kale kapısının kapanmış olduğunu görür. Kendinin çıkardığı fermana göre kale kapısı akşam ezanınından sonra kapanıp sabah ezanı vakti açılmaktadır. Padişah kapının önüne gelir ve kapı muhâfızı Sinan Çelebi ile aralarında şu konuşma geçer: “Aç şu kapıyı Sinan Çelebi!” “Kimsin sen, bana kapıyı aç diye nasıl emredersin?” “Kim olduğuma ne bakıyorsun, kapıyı aç yeter!” “Nasıl bakmam? Niçin bu zamana kadar dışarıda kaldınız? Dost musunuz, düşman mısınız? Padişahın emrini bilmez misiniz? Ben sana kapıyı açmam. Var git, başının çaresine bak.” En nihayetinde Sinan Çelebi “Git, hünkârdan ferman getir. Ancak o zaman içeri girebilirsin!” der. Padişah artık dayanamaz: “Ya hu Sinan Çelebi, Hünkâr benim!” Sinan Çelebi dikkatle baktıktan sonra Sultanı tanır ve kapıyı açar ve şunları söyler “A Hünkârım, kendi kanununu kendin niye bozarsın? Madem bozacaksın, böyle kanunu niye koyarsın?” diye söylenir. Sultan Fatih atından iner, tavizsiz davranışından ve vazifesine bağlılığından son derece memnun kaldığı Sinan Çelebi’ye ‘Sen yavuz bir er, merd bir kişiymişsin. Dile benden ne dilersen?’ der. Sinan Çelebi de “Hakikaten istediğimi yapacaksan benim adıma bir cami yaptırıver. Ta ki kıyamete kadar hayır defterim açık kalsın.” demesi üzerine; Fatih Sultan Mehmed Han derhal onun adına cami inşa ettirir. Yavuz Er’in Kabri, Unkapanı’nda Köprünün hemen yakınındaki Yavuz Er Sinan Camii’nin haziresinde yer almaktadır. İstanbul’un en eski camilerinden biri olan Yavuz Er Sinan Camii diğer adı Sağrıcılar Camii, Fatih Sultan Mehmed Han’ın alemdarlarından Yavuz Er Sinan tarafından yaptırılmıştır. Kabir taşında şunlar yazmaktadır:
Hu Dost / Fatih Sultan Mehmed Han / Hazretlerinin Kapıcılarından / Merhum Yavuz Er Sinan / Ruhiçün Fatiha / Sene 725

YARIM ASIR GEZDİ

Evliya Çelebi 50 yılı kapsayan bir zaman dilimi içinde gezdiği yerlerde toplumların yaşama düzenini ve özelliklerini yansıtan gözlemler yapmıştır. Bu geziler yalnız gözlemlere dayalı aktarmaları, yansıtmaları içermez, araştırıcılar için önemli inceleme ve yorumlara da olanak sağlar. Seyahatnamenin içerdiği konular, belli bir çalışma alanını değil, insanla ilgili olan her şeyi kapsar. Üslup bakımından ele alındığında, Evliya Çelebi'nin, o dönemdeki Osmanlı toplumunda, özellikle Divan edebiyatında yaygın olan düzyazıya bağlı kalmadığı görülür. Divan edebiyatında düzyazı ayrı bir marifet ürünü sayılır, ağdalı bir biçimle ortaya konurdu. Evliya Çelebi, bir yazar olarak, bu geleneğe uymadı, daha çok günlük konuşma diline yakın, kolay söylenip yazılan bir dil benimsedi. Bu dil akıcıdır, sürükleyicidir, yer yer eğlenceli ve alaycıdır. Evliya Çelebi gezdiği yerlerde gördüklerini, duyduklarını yalnız aktarmakla kalmamış, onlara kendi yorumlarını, düşüncelerini de katarak gezi yazısına yeni bir içerik kazandırmıştır. Burada Evliya Çelebi’nin anlatım bakımından gösterdiği başarı uyguladığı yazma yönteminden kaynaklanır. Anlatım belli bir zaman süresiyle sınırlanmaz, geçmişle gelecek, şimdiki zamanla geçmiş iç içedir. Bu özellik anlatılan hikayelerden, rivayetlerden dolayı yazarın zamanla istediği gibi oynaması sonucudur. Evliya Çelebi belli bir süre içinde, özdeş zamanda geçen iki olayı, yerinde görmüş gibi anlatır, böylece zaman kavramını ortadan kaldırır. Seyahatname’de, yazarın gezdiği, gördüğü yerlerle ilgili izlenimler sergilenirken, başlı başına birer araştırma konusu olabilecek bilgiler, belgeler ortaya konur. Bunlar arasında öyküler, türküler, halk şiirleri, söylenceler, masal, mani, ağız ayrılıkları, halk oyunları, giyim-kuşam, düğün, eğlence, inançlar, komşuluk bağlantıları, toplumsal davranışlar, sanat ve zanaat varlıkları önemli bir yer tutar Evliya Çelebi insanlara ilgili bilgiler yanında, yörenin evlerinden, cami, mescid, çeşme, han, saray, konak, hamam, kilise, manastır, kule, kale, sur, yol, havra gibi değişik yapılarından da söz eder. Bunların yapılış yıllarını, onarımlarını, yapanı, yaptıranı, onaranı anlatır. Yapının çevresinden, çevrenin havasından, suyundan söz eder. Böylece konuya bir canlılık getirerek çevreyle bütünlük kazandırır. Seyahatname'nin bir özelliği de değişik yöre insanlarının yaşama biçimlerine, davranışlarına, tarımla ilgili çalışmalarından, süs takılarına, çalgılarına dek ayrıntılarıyla geniş yer vermesidir. Eserin bazı bölümlerinde, gezilen bölgenin yönetiminden, eski ailelerinden, ileri gelen kişilerinden, şairlerinden, oyuncularından, çeşitli kademelerdeki görevlilerinden ayrıntılı biçimde söz edilir. Evliya Çelebi'nin eseri dil bakımından da önemlidir. Yazar, gezdiği yerlerde geçen olayları, onlarla ilgili gözlemlerini aktarırken orada kullanılan kelimelerden de örnekler verir. Bu örnekler, dil araştırmalarında, kelimelerin kullanım ve yayılma alanını belirleme bakımından yararlı olmuştur. Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesi çok ün kazanmasına rağmen, ilmi bakımdan, geniş bir inceleme ve çalışma konusu yapılmamıştır. 

evliya-celebi2.jpgSEYAHATNAME UNESCO’NUN DÜNYA BELLEĞİNDE 

Evliyâ Çelebi’nin 17. yüzyılda kaleme aldığı 10 ciltlik Seyahatname, UNESCO Türkiye Milli Komitesi’nin başvurusu üzerine Haziran 2013’te UNESCO Dünya Belleği Listesi’ne alınmıştır. 

OTUZ AYRI DİLE İLİŞKİN BİLGİLER İÇERİYOR

Görülüyor: Seyahatname, Türkçe dışında otuz dile ilişkin bilgileri içerdiği gibi, Türkçe’nin Anadolu’nun farklı yörelerinde ve Orta Asya coğrafyasında konuşulduğu biçimiyle de ilgilenmiştir. Bu diller arasında Kıbti dili, Arapça, Macarca, Tatarca, Nogayca, Arnavutça, Yunanca, Slav dilleri, Ukraynaca, Kafkasya dilleri, Gürcüce, Kalmıkça, İtalyanca da bulunuyor. 

EVLİYA ÇELEBİ, DÜNYA İLE AY ARASI KADAR MESAFE KATETMİŞ

Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Tarihi ve Sanatları Tarihi Anabilim Dalı emekli öğretim üyesi Prof. Dr. Nusret Çam, Dönemin şartları içerisinde toplam 31 ülke gezen Evliya Çelebi ile ilgili Seyahatnamesi'nde geçen yazılardan hareketle bu çalışmaları yürüttüğünü anlatan Çam, şunları söylüyor: 3.5 ay gece gündüz çalıştım ve Evliya Çelebi'nin katettiği yolların toplam uzunluğunu kilometre cinsinden buldum. Evliya Çelebi'nin 53 yıl boyunca yaptığı seyahatlerde katettiği toplam yol, 350 bin kilometre. Dünya ile Ay arası kadar bir mesafe. Dünya üzerinde hiçbir seyyah bu kadar yol katetmemiştir. Marco Polo'nun da ötekilerin de hiçbirinin yoktur. Tek tek, kilometre kilometre hesaplayarak bu sonuca ulaştım. Yaya yürüdüğü yerleri 5 kilometre, 7 kilometre de atla gittiği mesafeyi hesap ettim. Hatta bazılarını hesaplayamadım. Çünkü Halep'e 11 defa gittiğinden bahsediyor. 'Basra'dan Mekke'ye gittim' diyor ama daha önce de gittiğini dile getiriyor. Yani hayatı seyahatle geçen bir insan, yaşamı boyunca en az 350 bin kilometre yol gitmiş.
 

Gazeteilksayfa.com

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.