Eğitimci-Yazar Küçük: Ailenin, modernizme kurban edilmemesini istedi.
Gazetemize konuşan Eğitimci-Yazar Hatice Demircioğlu Küçük, manevi birliğimizin temel dinamiği olan aile kavramının, modernizme kurban edilmemesini istedi.
Eğitimci-Yazar Hatice Demircioğlu Küçük, geçmişten günümüze değişen aile yapısı konusunda gazetemize önemli açıklamalarda bulundu. Demircioğlu, aile kavramına zarar verdiği gerekçesiyle tepki çeken TV’deki bazı yapımlara ve kontrolsüz kullanılan sosyal medya mecraları hakkında uyarılarda bulundu. Demircioğlu’nun sorularımıza verdiği samimi yanıtlar şöyle:
AİLE MANEVİ BİRLİĞİMİZİN TEMEL DİNAMİĞİDİR
-‘Aile’ kavramı toplumumuz için neden önemlidir?
Nasıl ki insanlar; hücre denilen birimlerden oluşmuşsa, toplumlar da aile denilen temel yapı taşlarından teşekkül ederler. Aile kavramının sağlam temelli olması toplumların gücünü arttırırken, bu kavramın içinin boşaltılması da toplumların çöküşüne zemin hazırlar. Batıdan farklı olarak bizler aile birliğini sadece sosyal bir olgu olarak görmeyiz.
Aile birliğini tesis etmeyi yaşamımızın bir amacı olarak görür, bu birliğin bizlere yüklediği sorumluluklar eşliğinde hayatımızı şekillendiririz. Toplumumuz açısından aile, özellikle geniş aile kavramı manevi birliğimizin temel dinamiğidir. Geçmişten günümüze taşıdığımız ve bizi biz yapan değerlerimizin gelecekte var olabilmesi, vicdanıyla aklı bütünleşmiş bireylerin yetişmesi, toplumsal dayanışmanın devamlılığı sağlıklı aile yapılarıyla mümkündür. Aile; bireysel yaşamdan bütünsel yaşama geçiştir, “ben” olmaktan çıkıp “biz” olmanın mutluluğunu yaşayabilmektir. Sevgiyle, saygıyla, güvenle, huzurla ve daha birçok değerle özdeşleşen aile kavramı toplumsal hayatımızın vazgeçilmezidir.
AİLE KAVRAMININ ÇAĞA AYAK UYDURULMAYA ÇALIŞILMASI TOPLUMUN GELECEĞİNİ YOK ETMEKTE
-Türkiye’de geçmişten günümüze ‘aile’ yapısında ne gibi bir değişiklik görüyorsunuz? Geniş aileden çekirdek aileye bir evrilme var, bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Aile kavramı tüm dünya toplumlarında büyük bir değişim süreci yaşamaktadır. Tek farklılık ise bu değişimin bilinçli mi yoksa bilinçsiz mi gerçekleştiğidir.
Teknolojinin fazla hükmettiği ailelerde büyüyen Z kuşağı gençler, iş hayatında daha etken kadınların varlığı, kadın ile erkeğin gücünün yarıştırılması, ailelerde yaşanan sosyal medya zehirlenmeleri bu değişimi kaçınılmaz kılmaktadır.
21. yüzyılda, teknolojiyle birlikte yaşam kalitemizin yükselmesi, bilgiye daha hızlı ulaşabilme, sosyal çevremizin sosyal ağlarla genişlemesi, düşünce yapımızda modernleşme elbette beklediğimiz değişimlerdir.
Ancak toplumun en önemli dinamiğini teşkil eden, bünyesinde milli ve manevi, kültürel ve hatta dini değerlerimizi de barındıran aile kavramının teknolojiye ya da çağa uydurulması bu toplumun geleceğini yok etmektir.
Hele ki tecrübe ve kültür aktarımında büyük rol oynayan geniş ailelerin çekirdek ailelere dönüştürülmesi, geniş ailelerin bedava akıl hocaları ve yardımcıları olan dedelerimizin, ninelerimizin hayatlarımızın dışına itilmesi, vicdanlarda ve çocukların yetiştirilmesinde onarılamaz yaralar açmaktadır.
Evlerimizi büyütürken ailelerimizi küçültmekle; özgürlük adı altında sorumsuz bireyler yetiştirmekle; öz kültürümüzden utanarak çağdaş gözükmeye çalışmakla; nesiller boyunca aktardığımız ve bu toplumun çimentosunu teşkil eden değerlerimizi Avrupalılaştırmakla; Avrupalı olamayacağımız gerçeğinin farkına varmamız gerekir.
Sevgi ve hürmetin esas alındığı, tecrübeye saygının duyulduğu, büyüklerin rol model alınarak küçüklerin yetiştirildiği aile ilkelerimizi yıkarak, küçüklerin hükümdar yapıldığı ve aile içi yaşamın tek amacının onlara hizmet olduğu yeni ilkeler tesis etmekle geleceğimizi dinamitlediğimizi görmek zorundayız.
Küçük yaşlarda ‘prens’, ‘prenses’ unvanlarının lüksüyle tanıştırdığımız çocuklarımızı hayatın gerçekleriyle yüzleştirdiğimizde yaşanılan sorunlar ve kaybedilen nesiller ortadadır.
Bizler geçmiş köklerimizden, kültürümüzden koparak, adını ‘modern’ koyduğumuz, öz değerlerimize yabancı çocuklar yetiştiremeyiz.
Batının teknolojisine, bilimle olan mücadelesine “evet” derken aile yapılarının toplumumuza entegre edilmesine “hayır” demeliyiz.
YOUTUBERLARIN DERDİYLE DERTLENİRKEN YANI BAŞINDAKİ AİLESİNİ GÖREMEYECEK NESİL YETİŞİYOR
-TV ekranlarında ve sosyal medya üzerinden aile yapısına zarar verdiği söylenen yapımlar çoğaldı mı? Siz bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? Reyting uğruna aile kavramına ne gibi zararlar veriliyor?
Türkiye, dünya üzerindeki konumu, sahip olduğu zenginlikler, geçmiş bağları, genç ve üretken nüfusu ile tüm dünyanın dikkatini çeken güçlü bir ülkedir.
Türk toplumu, coğrafyasında yüzyıllardır süre gelen savaşları yalnızca teknolojik ve askeri imkânlarıyla kazanmamıştır. Tarihimizi şanlı yapan tüm zaferlerde toplumumuzu ayaktan tutan milli ve manevi değerlerimizin, aile yapımızın etkisi ortadadır.
Bu gerçeğin farkına varanlar için ülkemizi güçsüz hale getirmenin ve hatta yok etmenin yegâne yolu bu değerleri ortadan kaldırarak ruhu boşaltılmış insanların yetiştirilmesini sağlamaktır.
Bu da aile birliğimizin yozlaştırılması ile mümkündür. Ailelerden değerlerin kaldırılması, anne ve babaların sadece bakıcılık görevi üstlenmeleri, geniş ailelerin yok edilmesi, televizyonlarda gösterilen ahlak dışı örneklerin çoğaltılarak bunların insanlar tarafından kanıksanması, sosyal medyanın etkisiyle insanların kendi benliklerinin dışına çıkarak farklı bir kişilik oluşturmaları hep bu yozlaşmaya yönelik adımlardır.
Eskiden hatasından ar duyan insanların, ekranlarda gördükleri edep ve ahlak dışı örnekler yüzünden utanma duygularını kaybetmeleri ve daha büyük hatalar için güç almaları da bu yozlaşmanın ürünüdür.
Saygısız gençler sorunu, ahlaksız anne ve baba sorununun yanında çok küçük kabahat olarak kaldı.
Evladını, eşini terk edip nefsinin peşinden koşan bir insanın yetiştirdiği çocuğun psikolojisi nasıldır acaba?
Sırf kendini haklı göstermek için 20 yıllık eşini ekranlar önünde ahlaksızlıkla suçlayarak DNA testi isteyen ebeveynlerin çocuklarının ruhlarında kopan fırtınaları görebiliyor muyuz ki?
Evde çoluk çocuğuna, eşine bir kek yapmayıp her gün ekranlarda pasta börek paylaşan insanların ruh halleri normal mi sizce?
Evde eşiyle kavga ettiği anda sosyal medya hesaplarından Mevlana’nın, Yunus Emre’nin hoşgörü mesajlarını paylaşanlara ne demeli?
Burada tek tek zikredemeyeceğimiz nice örnekler yüzünden en büyük darbeyi toplum ahlakı ve dolayısıyla toplumumuzun manevi direği olan aile birliğimiz almaktadır.
Aile birliğimizi yozlaştırmaya devam ettiğimiz sürece ruhları boş, mutsuz ve doyumsuz, takip ettiği bir Youtuberın derdiyle dertlenirken yanı başındaki anasını, babasını göremeyen nesiller yetişecek.
Aile birliğimizi yozlaştırmaya devam ettiğimiz sürece yaşına başına bakmaksızın nefsinin kölesi olarak, ailesini terk eden, zinayı meşrulaştıran ve bu rezilliği de aşk kavramına sığınarak sahiplenen ebeveynler göreceğiz.
Bir an önce özümüze dönmeliyiz, teknolojide, bilimde dünyayla yarışırken aile yapımızı bu yarışa dâhil etmemeliyiz.
Geçmiş köklerimizden nam almış, aklı ve vicdanı bütünleştiren, gücümüze güç katan aile yapımızı muhafaza etmeliyiz.
OSMAN AKDOĞAN/İLKSAYFA-
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.