"Deprem değil yapı öldürür"
Gazi Üniversitesi Deprem Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Özgür Anıl, depremin şiddetinden çok, yapının depreme dayanıklılığının önemli olduğunu söyledi.
Türkiye'nin önde gelen deprem araştırma merkezlerinden Gazi Üniversitesi Deprem Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Özgür Anıl, Ankara'daki yapıların bir bölümünün depreme dayanıklılık açısından sınıfta kaldığını ifade etti. Özellikle Demetevler'deki yapıların depreme dayanıklı olmadığını kaydeden Anıl'a göre, Ankara'da konut olarak kullanılan yapıların çok katlı ve betonarme değil, en fazla iki katlı ve ahşaptan yapılması gerekiyor. Tedbiri elden bırakmamakta fayda olduğunun altını çizen Anıl, "Çanakkale'de yaşandığı gibi hiç beklenmedik bir durum ile her an karşılaşılabilir; önemli olan depremin şiddeti, büyüklüğü değil yapıların depreme olan dayanıklılığıdır" dedi. Gazi Üniversitesi Deprem Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Özgür Anıl, merkezlerinde yaptıkları çalışmaların Habervaktim'e anlattı.
TÜRKİYE'DE ÜÇÜNCÜ
Gazi Üniversitesi Deprem Araştırma ve Uygulama Merkezi çalışmalarını anlatarak başlayalım isterseniz?
DEMAR, 2007 yılında Resmi Gazete'de yayınlanan bir karar ile kuruldu. 10 yıldır faaliyetlerimize devam ediyoruz. Gazi Üniversitesi Rektörlüğüne bağlı olarak faaliyetlerini sürdüren araştırma merkezimizin müdürlüğünü 2014 yılında Hüsnü Can hocamızdan devraldım. DEMAR, Türkiye'de sismograf alt yapısına sahip üçüncü büyük kurum. Biliyorsunuz ilk sırada, 550 sensörle tün ülke çapında bir ölçüm ağına sahip olan Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) yer alıyor. İkinci büyük kurum, bu iş ilk başlatan, bu alanın duayeni olarak ifade edebileceğimiz 160 sensörle çalışmalarını sürdüren Boğaziçi Kandilli Rasathanesi. Üçüncü olarak 30 sensörle bizim araştırma merkezimiz geliyor. Biz, tüm İç Anadolu'ya yayılan sensörlerimizle ölçümler yapıyoruz. Bu ölçümlerimiz ile olası bir depremin yapılar üzerindeki etkisini de incelemiş oluyoruz. Araştırma merkezimiz yoğun olarak Kuzey Anadolu Fayı'nın hareketlerini ve Orta Anadolu'daki hareketleri inceliyoruz. Çalışmalarımız ulusal ve uluslararası merkezler ile paylaşıyoruz. AFAD, Avrupa Sismoloji Birliği ve Amerikan Sismoloji Birliği ile çalışıyoruz.
EN HAREKETLİ İKİNCİ FAY
Ankara'daki yapı stokunun depreme dayanıklılığına yönelik bir araştırmanız var mı?
Ankara'daki depremsellik hakkında 2009 ve 2011 yılında ulusal sempozyumlar düzenledik. Ben o zaman yönetimde değildim ama yönetim kurulundaydım. Ben de bilgim dahilinde bu toplantılar da bulundum. Şuan Ankara'da en çok incelediğimiz fay hattı, Ankara'ya en yakın 35 kilometre olan -tüm ülkemizin başına bela olan- Kuzey Anadolu Fay Hattını inceliyoruz. Depremsellik açısından maalesef Çok verimli bir coğrafyada yaşıyoruz. Kuzey Anadolu Fayı, California'daki San Andreas Fay Hattı'ndan sonra yerküredeki en hareketli ikinci fay hattı.
Tabi ben deprem bilimci değilim inşaat mühendisi ve yapı mekaniği üzerine çalışıyorum. Bu bağlamada yapı stokuna dair konuşacağım ama kısaca Ankara'nın depremselliğine kısaca değinirsek. Ankara il sınırlarının kuvvetli faylara uzaklığı 30-35 km uzaklığında olduğu için Ankara mevcut deprem bölgeleri haritamıza göre 3'üncü dereceden deprem bölgesi, güneye doğru gittikçe de 4'düncü dereceden deprem bölgesi. En riskli alanlar 1'inci dereceden bölgeler. O yüzden Ankara kendi depremselliği içerisinde orta derece bir bölge ama bu konuyla ilgili çalışmalar devam ediyor. Deprem bölgeleri haritamız değişmek üzere -hatta AFAD'ın taslak çalışması internet sayfalarından yayında- bu harita tamamlandığında Ankara'nın durumu da netleşecek.
FAYDAN ÇOK YAPININ DAYANIKLILIĞI ÖNEMLİ
Peki, Ankara bölgesindeki fayların aktivitesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ankara bölgesine en yakın faylar, Çubuk bölgesinde, Bala'da bir fay var. Tatbiki Tuz Gölü Fay zonu var. Faylar yaşayan organizmalar gibidir. Şuan Ankara 3'üncü dereceden deprem bölgesi ama 20-30 sene bu fayların ne gibi bir faaliyet göstereceği bu konudaki uzmanlarımız çalışmaları ile ortaya çıkacak. Ben inşaat mühendisiyim bu alanda çok fazla konuşamıyorum ama maalesef ülkemizde beklenmedik yerlerde beklenmedik depremler yaşanıyor. Bilindiği Muğla ve Çanakkale'de meydana gelen deprem fırtınaları gibi hiç beklenmedik bir durum ile her an karşılaşılabilir; önemli olan depremin şiddeti, büyüklüğü değil yapıların depreme olan dayanıklılığıdır. Bizim ülkemizin yüzde 96'sı deprem bölgesi olan bir ülke ve yüzde 60'dan fazlası 1'inci ve 2'inci dereceden deprem bölgesi. Ben bu konuda –kimse yanlış anlamasın ama- fayın nerden geçtiğini tartışmaktansa fay nereden geçerse geçsin yapıların depreme karşı dayanıklı hale getirilmesi lazım.
DEMETEVLER EN TEHLİKELİ BÖLGE
Ankara'da olası bir depreme karşı dayanıklı yapılar mevcut mu?
Ankara, İstanbul ya da Ege kıyısı kadar depremselliği yüksek bir bölgemiz kadar değil. Ancak, yapısal stok olarak incelendiğinde aynı şeyi söyleyemem. Özellikle bir semtimizden bahsetmek istiyorum: Demetevler. Bu semtimizin durumunun çok kötü olduğu Çevre ve Şehircilik bakanlığımızın da yaptığı çalışmalarla da belgelendi. Demetevler'de öyle yapılar var ki 10-12 katlı betonarme yapılar ama yıkıldığı gecekondunun yerine ruhsatsız olarak yapılmış. Hiç bir mühendislik hesabı-hizmeti olmayan, belediyeye gittiğiniz zaman ruhsatı olmayan amiyane tabirle betonarme bir gecekondu olarak yapılmış binalar var. Bu ne yazık ki üzücü bir durum. Ülkemizde değişmesi gereken zihniyet önce insanların bir konut almaya ya da kiralamaya gittiğinde başlamalı. Bir konutun içindeki armatürlere, yer kaplamalarına değil; bu konutun depreme dayanıklılığına bakmaları gerekiyor. Şuan ki mühendislik birikimi ile fayın üstünde ya da çok yakında bile yıkılmayacak dayanıklılıkta yapılar yapabiliriz. Bunu da şöyle örneklendirelim, artık Sağlık Bakanlığı'nın yeni yapılan hastanelerinin zeminlerindeki deprem aktif ve pasif sönümlendiricileri sayesinde deprem olurken dahi ameliyat yapabileceksiniz.
AHŞAP VE TEKİL KATLI YAPI
Ankara Çanağı denilen coğrafi bir gerçek var. Ankara etrafını saran dağlar yüzünden batıya doğru genişliyor. Bu bölgedeki alt yapı çalışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Günümüzde kentleşme açısından düşündüğümüzde yeni yapıların aldığı mühendislik hizmeti kapsamında depreme dayanıklılığının yüksek olduğunu düşünüyorum. Eskişehir ve Çevre Yolu'ndan itibaren dediğimiz yöne doğru ilerledikçe karşımıza sosyal konut projelerinden çok iş ve alış-veriş merkezleri çıkıyor. Bu yapılarda çok daha modern yapı tekniklerinin kullanıldığını görüyoruz. Bunlar tabili çok olumlu şeyler. Bu yapıların deprem karşından göstereceği tepkileri çok daha olumlu olacaktır. Ancak, bu tür yapılaşma tüm dünyada uygulanan bir yapılaşma değil. Bizim ülkemizde insanlarımız hem çok katlı betonarme yapıları konut olarak kullanıyor hem de çok katlı betonarme yapılarda çalışıyorlar. Almanya, Kanda, ABD gibi baktığımız da bunun böyle olmadığını görüyoruz. Bu ülkelerde ahşap ve tekil katlı yapıların insanların konut olarak kullandığını, iş merkezlerininse çelik ve çok katlı yapılardan oluştuğunu görüyoruz. Yani, sağlıklı bir mühendislik açısından ahşap ve tekil yapıların kullanılmasının Türkiye gibi yer darlığının olmadığı bir ülkede tercih edilmesi gerekiyor. Bunun depremsellik açısından bir önemi de var. Japonya ve Amerika'da neden ahşap yapı tercih ediliyor. Bu konuda karşı bir düşüncenin olacağını düşünmüyorum. Çünkü ahşap yapıların depremselliğe daha dayanıklı olduğu görülür.
Uğur DUYAN/HABERVAKTİM
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.