Türk dilinin önemi bu kurultayda ortaya çıkmıştı: Türk’üz Türkçe konuşmalıyız
Birinci Türk Dili Kurultayı'nın 91. yıldönümü kapsamında gazetemize açıklamalarda bulunan şair Kaan Eminoğlu, ‘‘Türkçe bizim ses bayrağımız, bağımsızlık meşalemizdir. Karamanoğlu Mehmet Bey’in dediği gibi Türk’üz öyleyse Türkçe konuşmalıyız’’ dedi.
Mustafa Kemal Atatürk’ün talimatıyla 1932 yılında gerçekleşen Birinci Türk Dili Kurultayı’nı dil ve kültür bağlamında değerlendiren Eminoğlu, açıklamalarına şöyle devam etti: ‘’Martin Heidegger “Dil varlığın evidir” diyor. Bu bakımdan değerlendirildiği vakit; dili varoluşumuzu gizlediğimiz, tüm kültürel kodlarımızı muhafaza ettiğimiz bir evrene benzetebiliriz. Karamanoğlu Mehmet Bey’in bu tavrı belki de dilin bize bıraktığı kültürel mirasın bugünlere ve yarınlara aktarılması için önemli bir tarihsel motivasyonu işaret ediyordur’’
KURULTAYIN ASIL AMACI
‘’Bu kurultayın esas önemi Türk dilinin bilimsel bir bakış açısıyla incelenmesi ve geliştirilmesi faaliyetlerine başlanması olmuştur’’ diyen Eminoğlu, ‘‘Türk halkı ve aydınları binlerce yıllık Türk tarihine rağmen Türk dilinin gelişimi ve incelenmesi için bilimsel metotlar ışığında çalışamamıştır. Dilimize ilişkin bilgileri yabancı kaynaklardan öğrendiğimiz gerçeği tüm çıplaklığıyla önümüzde dururken ulusal bilinç aşılama sürecinin başarıya ulaşması düşünülemezdi. Bana kalırsa ulusal bilinç aşılama projesinin başarıya ulaşma anahtarı bu kurultayla birlikte Türk aydınının eline verilmiştir’’ şeklinde değerlendirmelerde bulundu.
DİLDE VE FİKİRDE BİRLİK ANLAYIŞI VARDI
‘’Atatürk’ün modern Türkiye Cumhuriyeti için hayata geçirmeye çalıştığı dil inkılabı uluslaşma süreciyle doğrudan ilişkilidir’’ ifadelerinde bulunan Eminoğlu, ‘’Türk halkının bir ulus olabilmesi için millî bir dil politikasına ihtiyaç vardı. Osmanlı’nın kuruluş ve yükseliş döneminde Arapça ve Farsça hayranlığı; gerileme döneminde ise Fransızca hayranlığı dolaylı yoldan da olsa düşünceyi ve milli birlik projesi olan uluslaşma sürecini geciktirip ülkenin dağılmasına zemin hazırlayan bir sürecin itici gücü olmuştu. Dil devrimiyle birlikte ortaya çıkan dilde ve fikirde birlik anlayışı; o ülkenin yurttaşlarını bir ülkü etrafında birleştirip ülkenin refahını artırıcı bir unsur olarak kullanılmaya çalışılmıştır. Ancak Atatürk Dönemi’nde başarıyla uygulanan bu dil devrimi politikaları Atatürk’ün ölümüyle birlikte sekteye uğramıştır. Daha doğrusu amacından uzaklaşıp tam tersi istikamette bir amaca evrilip dile, düşünceye ve uluslaşma sürecine zarar vermiştir.
DİLİN ZENGİNLİĞİNİ EŞ ANLAMLARLA ÖLÇERİM
Dilde şikayet ettiği konunun öz Türkçeciliğin yanlış algılanıp bu yanlışın gerçeğin ta kendisi gibi teorize edilmesi olduğunu belirten Eminoğlu, ‘’Öz Türkçeciliğin bir dilde zenginleşme sürecinden çok bir tasfiye süreci gibi algılanmasını doğru bulmuyorum. Dile yeni sözcükler kazandırmanın bir değer olduğunu kabul etmemiz gerekiyor ancak bu kazanımlar beraberlerinde kayıplar da getirilmemeli. Ben bir dilin zenginliğini o dildeki kavramlara karşılık gelen eş anlamlı sözcüklerle ölçerim. Dili tek sözcük tek anlam denkleminin içine sıkıştırmaya kalkarsak düşünceyi ve sanatı da bir mengenenin içine hapsetmiş oluruz’’ diyerek cümlelerini noktaladı.
Mikail Karaman/ www.gazeteilksayfa.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.