Takipsizlik Kararı Sipariştir

Takipsizlik Kararı Sipariştir

Muhsin Yazıcıoğlu ile 5 kişinin hayatını kaybettiği helikopter kazasına ilişkin soruşturmada takipsizlik kararını Habervaktim’e değerlendiren BBP Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Hakkı Öznur, “Bu karar ‘sipariş’ bir karar olarak tarihe geçmiştir” dedi.

UĞUR ÖĞÜT / HABERVAKTİM

 

Büyük Birlik Partisi’nin eski Genel Başkanı merhum Muhsin Yazıcıoğlu ile 5 kişinin hayatını kaybettiği helikopter kazasına ilişkin soruşturmada takipsizlik kararı hakkında Habervaktim’e konuşan BBP Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Hakkı Öznur, “Bu karar ‘sipariş’ bir karar olarak tarihe geçmiştir. “132 şüpheli hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar” hukuk adına utanç vericidir” ifadelerini kullandı.

OLİGARŞİ ‘KAZA’, MİLLETİMİZ ‘SUİKAST’ DİYOR

Başkanım mahkemenin verdiği takipsizlik kararını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Karar siyasidir, hukuki değil. Takipsizlik kararı veren mahkeme olayın tamamen pilotaj hatasından kaynaklı olduğuna kanaat getirmiştir. Mahkemeye müdahale edilmiştir. Bu karar ‘sipariş’ bir karar olarak tarihe geçmiştir. “132 şüpheli hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar” hukuk adına utanç vericidir. Bunu hiçbir hukukçunun, hiçbir adalet duygusu taşıyan, vicdan taşıyan, gerçeğin hatırını, kıymetini bilen hiç bir insanın yapamayacağı, veremeyeceği, elinin varamayacağı bir karar maalesef Maraş Cumhuriyet Başsavcılığı'nda verilmiştir. Kahramanmaraş Nöbetçi Sulh Ceza Mahkemesi’ne 13 Mart günü itirazımızı yapacağız. Parti devletine ve ona bağlı hukuku katleden sözde yargıya demokratik tepkilerimizi her yerde göstereceğiz. Bu akıl ve izan dışı takipsizlik kararını her alanda protesto edeceğiz. Takipsizlik kararı verenleri de verdirtenleri de not ettik. Bürokratik oligarşi ‘kaza’, milletimiz ise ‘suikast’ diyor. Bu dosya milletin vicdanında asla kapanmaz. Muhsin Yazıcıoğlu ve arkadaşlarının şehadetiyle sonuçlanan olayın suikast ve sabotaj olduğu yönündeki ‘kuvvetli şüphelerin üzeri karartılarak ve ‘şüpheliler’ aklanarak dava dosyası hakkında takipsizlik kararı verilmiştir. Bu dava; siyasallaşan ve milletimizin geneline yakınının güvenini kaybettiği bir hukuk mekanizmasının kurbanı olmuştur. Bir devlet kurumu olan DDK’nın tam olarak tamamlayamadığı, tamamlanmasının istenmediği ancak yine de raporunda birçok ihmalleri, kusurları ortaya koymasına, birçok suçu ve suçlu kurumları tespit etmesine rağmen yine eski Cumhurbaşkanı Gül’ün bile şüpheli bulduğu izlediği helikopter görüntülerinden sonra “cihazı keçiler mi söktü” dediği, dönemin Genelkurmay Başkanı’na da izlettiği, araştırılmasını istediği helikopter olayıyla ilgili mahkeme dava dosyasını ciddiyetle incelemeden tüm detayları araştırmadan takipsizlik kararı vermiştir.

CESUR SAVCILARA VE HÂKİMLERE İHTİYAÇ VAR

Olayla ilgili birçok çelişkili durum yaşandığını belirtiyorsunuz, bu konuyu değerlendirebilir misiniz?

DDK raporunda onlarca ‘skandal’ ortaya çıkarken, daha sonraki safhalarda da elim olayla ilgili yine birçok ihmaller, kusurlar ortaya çıktı. Bölgede şüpheli ve yakın uçuşlar olmuştur. Bu uçuşların izinsiz alçak irtifadan yapıldığı sabittir. Olağandışı uçuş hızı görülmüştür. Radar sinyalleri karartılmıştır. Dataların ve hard disklerin üzerinde oynama yapılmıştır. Askeri radar kayıtları ve sivil radar kayıtları birbiriyle örtüşmüyor. Havacılıkta kaza olan görüntülerin on yıl saklanma zorunluluğu vardır. Bu görüntüler neden saklanmamıştır? Helikopterin iniş-kalkışına ilişkin bilgileri yetkililerce ve sözde bilirkişiler tarafından neden gizleniyor? Son süreçte bilirkişi kurulunun verdiği rapor maddi gerçeklerle örtüşmüyor. Bilirkişiler açıkça delilleri gizleyerek ya da karartarak davanın takipsizlikle sonuçlanmasına katkı sağlamışlardır. Davayı uzatmak için Malatya’dan Maraş’a aldılar, faso fiso konularla davayı uzattılar. Sürekli uzatmalarla dava dosyası unutturulmaya, gündemden düşürmeye çalıştılar. Şimdi de takipsizlik kararı vererek kapattılar. Bu dosyayı ciddi bir şekilde ele alacak, yeniden bütün safhaları her şeyiyle gözden geçirecek, makam, mevki, rütbe demeden siyasal iktidardan korkmayan, olayda kusuru ihmali olan bütün suçluların üzerine gidecek, onları yargıya teslim edecek, hiçbir baskıdan çekinmeyecek cesur savcılara ve hâkimlere ihtiyaç var. Suçlarının ortaya çıkmasını engellemek için davayı yürütenlere baskı yapılıyor. Kayseri Valiliği kaynaklı ‘Kurtarıldı geliyor’ açıklamasıyla oluşan bilgi kirliğinin esas kaynağının tespitini istiyoruz. Bilgi kirliliğine sebep olan, köylülerin olay yerine varmasını engelleyen bu dezenformasyonu kim ya da kimler yaptırdı? Hükümetin sahip çıktığı başta Kayseri Emniyet Müdürü olmak üzere dönemin diğer bürokratları kesinlikle yargılanmalıdır. Kimse şüphelileri koruyamaz. Kayseri Valiliği,  Kayseri ve Maraş Emniyet Müdürlüğü gibi Jandarma istihbarat ve diğer askeri unsurlarda bilgi kirliliğinin oluşmasında başrolü oynadıkları soruşturmada ortaya çıkmıştır. Dönemin birçok askeri ve sivil bürokratının bilgi kirliliğine yol açan ifadeleri dava dosyasında vardır.

TAKİPSİZLİK KARARI VERENLER ÖDÜLLENDİRİLDİ

Davayı takip eden avukatlar savcılığa takipsizlik kararı öncesi yeni tanıkların dinlenmesi vb. hususlarda başvuruda bulunmuşlardı. Bu başvuruya ne cevap verildi?

Dikkate bile alınmadı. Sanki hâkim ve savcıların acele işleri varmış gibi. Şimdi anlaşıldı. Adalet yargıya baskı yaparak davanın sonlandırılmasını istemişlerdir.

Dediğiniz gibi hukukçularımız dosyada bir kısım hususların daha detaylı araştırılmasını, bir kısım tanıkların yeniden dinlenmesi, yeni tanıkların dinlenmesi, bazı kurum ve kuruluşlardan yeniden delillerin toplanması şüphelerin dinlenmesi konusunda yazılı olarak Kahramanmaraş Cumhuriyet Başsavcılığı’na taleplerini bildirmelerine rağmen bu hususlar kabul edilmemiştir. Niye kabul edilmediği verilen ‘takipsizlik’ kararı ile ortaya çıkmıştır. 2014 yılında da bu dava dosyasına ‘takipsizlik’ kararı verilmişti. Lakin partimiz ve davayı takip eden avukatlarımız bu duruma itiraz etmiş, o dönemde itiraza bakan Gaziantep Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı’na müracaat etmiştik. Bu mahkeme verilen takipsizliği usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle kaldırmış davanın devamına hükmetmişti… Takipsiz kararları verenler daha karar verilmeden ödüllendirildiler. Dosya önce Maraş’tan Sivas’a alındı. Savcı Habip Korkmaz, helikopterden kritik cihazları çalan isimleri ve kaza kırım ekibini aklamaya çalıştı. Haklarında kovuşturmaya yer olmadığını savundu. Çorlu’ya başsavcı olarak terfi ettirildi. Korkmaz’ın hukuk dışı kararını kaldıran Gaziantep Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Ahmet Maden ise görevinden alınıp Kayseri’ye düz hâkim olarak atandı. Dosya son olarak savcılar Mevlüt Kısıt ve Necati Kazak’a geldi. Onlar da, 132 kişi hakkında takipsizlik kararı verdi. Kazak’ın kararı yazamadan 2 ay önce terfi ettirilerek HSYK tarafından Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet Savcılığı’na atandığı ortaya çıktı. Orada da başsavcı vekili yapıldı.

DOSYA KAPATTIRILMAYA ÇALIŞIYOR

Muhsin Yazıcıoğlu dosyasını kapattırılmaya mı çalışıldı?

Hükümet ve bürokratik oligarşi liderimizi ve dava arkadaşlarımızı şehit verdiğimiz olayın bir an önce kapatılması için her şeyi yapmıştır.

Türk siyaseti ve demokrasisi açısından son derece önemli olan, yüzyılın en önemli olaylarından biri olan bu olayı aydınlatmak ve gerçekleri ortaya çıkarmak için her şeyi yapması gereken siyasal iktidar ve devlet kurumları hiçbir şey yapmadı, yapmazlar da. İşlerine gelmiyor çünkü. Yaptıkları tek şey dosyanın örtbas edilmesi, kapatılmasıdır. Hükümet bu soruşturmayla ilgili ne yaptı? Genelkurmay, MİT, devletin diğer kurumları bu olayı kapatmak istemişlerdir. Hükümet ve bürokratik oligarşi resmen bu dosyanın kapatılması için işbirliği halindeler ve ortak hareket etmekteler. Başta Ulaştırma Bakanlığı olmak üzere Genelkurmay, MİT devletin diğer kurumları da baştan beri bu soruşturmanın kapatılması için her yolu denemişlerdir. Bürokratik oligarşi resmen bu dosyanın kapatılması için işbirliği yapmışlar ve ortak hareket etmişlerdir. Oligarşi bütün siyasi yaşamı boyunca bölücülerle mücadele eden Muhsin Yazıcıoğlu ve dava arkadaşlarının dosyasını ise kapatmaya çalışmıştır.

GÜL MESELENİN ÜSTÜNE KARARLILIKLA GİDEMEDİ

Abdullah Gül helikopter olayıyla ilgili bir konuşma yaptı mı? Süreci takip etti mi?

Abdullah Gül 19 Eylül 2011 günü Almanya seyahatinde (Berlin’de) gece yarısı gazetecilere, kendisine meçhul bir subay tarafından gönderilen 48 saniyelik helikopter enkazının başında çekilmiş görüntülerden bahsetmiştir. Bu enkaz görüntüleri, liderimizin ve dava arkadaşlarımızın bindiği helikopterin enkaz görüntüleriydi. Gül gazetecilere izlediği enkaz görüntülerinden bahsederken, helikopterin beyni olarak nitelendirilen parçaların sökülmesiyle ilgili olarak, “Keçiler mi söktü? İnsanın aklının almayacağı şeyler var. Çok fazla söylemeyeyim. Baktım ki bir taraftan cesetlerle ilgileniyor, birileri de diğer taraftan orada vidayı söküyor. Hepsi çıktı ortaya.” açıklamalarını yapmıştı. Bu sözleri ve şüpheleri yazılı görsel ve sosyal medyada da geniş bir şekilde yer almıştır. ‘Enkaz’ görüntülerini izleyen, irkilen daha sonra “endişelerim var” diyen bunu kamuoyuyla paylaşan dönemin Cumhurbaşkanı Gül bu meselenin üzerine daha sonra kararlılıkla gitmemiştir.  Kamuoyu kendisinden daha fazla bu dava dosyasının üzerine gitmesini bekliyordu. Ama devamı gelmedi. Ne oldu? Şimdi Cumhurbaşkanlığı’nı Erdoğan’a bırakan Abdullah Gül neden çekindi? Niye sessiz kaldı?

ARAMA VE KURTARMA SABOTE EDİLDİ

Arama kurtarma ekipleri üzerine düşen görevi yaptıklarını düşünüyor musunuz?

Usulünce bir arama kurtarma projesi stratejisi oluşturulmamıştır. Sahada uzmanları göremedik. Sadece bulunmaması için çalışan hükümetle koordineli asker-sivil karışımı art niyetli kişiler vardı. Karanlık örgütlü bir yapı enkazın bulunmaması için devreye girmiştir. Bu derin yapının mutlaka ortaya çıkarılması lazım. Beşir Atalay, diğer devlet görevlileri bu adamdan bilgi alıyor, onun yönlendirmesiyle hareket ediyordu. Kesinlikle Beşir Atalay’ın da bu konularla ilgi bilgi vermesi ve konuşması gerekir. Savcılık, bakan da olsa konumları ne olursa olsun o süreçte isimleri geçen herkesin bilgisine başvurmalı şüphelendiği konularla ilgi soruşturma başlatmalıdır. Beşir Atalay böyle bir elim süreci yönetecek bir devlet adamı değildi. Sanki bilerek kriz merkezinin başına getirilmişti. Beşir Atalay’ın ‘kapatın bu dosyayı’ dediği, davayı takip eden arkadaşlarımız tarafından bilinmektedir. O dönem Başbakan Yardımcısı olan Beşir Atalay liderimizin ve dava arkadaşlarımızın şehit düştüğü olayı araştıran Meclis komisyonun başkanı (şimdi Başbakan Yardımcısı) olan Veysi Kaynak’a “Ne karıştırıyorsun? Gitti dağa çarptı. Bırak bu olayla ilgilenme.” dediğini davayı takip eden hukukçularımızdan biri söylemiştir. Mahkemenin şimdi neden takipsizlik kararı verdiği açıkça ortadadır. Dava dosyasının araştırılması, soruşturulması engellemeye çalışılmıştır.

ENKAZI KÖYLÜLER BULDU

Enkazın bulunmasında arama kurtarma ekibinin hiç payı yok mu?

Liderimizin ve dava arkadaşlarımızı şehit düştüğü olayla ilgili baştan beri hükümet ve diğer kurumlar üzerine düşeni yapmamışlardır. Elim olaya baştan beri duyarsız ve kayıtsız kaldılar. Helikopter düştükten sonra enkazı hükümet değil, köylüler buldu, millet buldu millet. Çalışmalar arama kurtarma yönünde değil, aramama, bulmama, kurtarmama şeklinde gerçekleşmiştir. Bunun böyle olduğu çıkan raporlardan ve araştırmalardan bellidir.

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.