Haberlerde kullanılan ayrımcı dil nefreti körüklüyor
SGDD-ASAM’ın BYEGM aracılığı ile düzenlediği “Göç ve Mülteciler Konularında Bilgi ve Farkındalık Semineri’ Antalya’da yapıldı.
Sığınmacılar ve Göçmenler ile Dayanışma Derneği’nin (SGDD-ASAM) Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü (BYEGM) aracılığı ile gerçekleştirdiği seminerde göç ve mültecilerle ilgili sunumlar yapılarak tartışmalar yürütüldü. 5 ayaklı seminerin 3.’sü gerçekleştirilirken yapılan ve yapılacak seminerler sonunda toplamda 700 basın mensubuna doğrudan ulaşılması hedefleniyor.
Kullanılan haber dili önyargı oluşturabiliyor
Düzenlenen seminerde basının kullandığı haber dilinin rolünün büyük olduğu vurgulanırken, kullanılan ayrımcı dilin nefreti körüklediği belirtiliyor. Seminerde medyadaki mülteci konusuna dikkat çekilerek özellikle nefret söylemi ve ırkçılık konusunda doğru terminoloji kullanılmasının yanı sıra mülteci ve göçmenler hakkında yapılan haberlerin dilinin rolünün önemi belirtiliyor. İnsanların mültecilere olan ön yargısında basının yerinin önemli olduğu belirtilerek ayrımcı dil yerine birleştirici dil kullanılmasının önemine değiniliyor.
“Alanda birçok bilgi kirliliği bulunuyor”
Seminerin açılış konuşmasını yapan Sığınmacılar ve Göçmenlerle Dayanışma Derneği (SGDD) Genel Koordinatörü İbrahim Vurgun Kavlak dünyada 65 milyon mülteci olduğunu belirterek, “Göç ve mülteci sorunu, hukuki, siyasi, ekonomik ve sosyo-kültürel olarak dünyanın gündeminde yer alan küresel bir konudur. Bu konuyu tartışırken ev sahibi ülkelerin ne tür çalışmalar yürüttüklerine dahil herhangi bir çalışma yürütmedik. Alanda birçok bilgi kirliliği bulunuyor. Bunun için bu seminerlerin basın için ilk aşama olduğu ve oldukça önemli olduğunun farkındayız.” dedi.
En fazla kaynak sağlayan ülkeyiz
Göç ve mülteciler konusundaki haber dilinin nasıl olması gerektiğine dair görüş alışverişi yaparak istediklerini vurgulayan SGDD Genel Koordinatörü İbrahim Vurgun Kavlak, “Bu paylaşım bizler için yararlı bir paylaşım olacaktır. Türkiye şuana kadar bu konuda dile gelebilecek yüklü meblağlar harcadı. Türkiye’de Suriyelilerin dışında yaklaşık 400 bin diğer sığınmacı bulunuyor. Bu sığınmacıların çoğu Afgan ve Iraklılardan oluşuyor. 28 Avrupa ülkesinden daha çok mülteci barındırıyoruz. Dünya’da milli gelirine göre mültecilere en fazla kaynak sağlayan ülkeyiz. Bu durum bize; dünyadaki diğer ülkelerin yük konusunda pek de paylaşım yapmadıklarını gösteriyor.” ifadelerini kullandı.
“224 BİN SURİYELİ ÇOCUK TÜRKİYE’DE DOĞDU”
Kavram ve terminoloji sunumu yapan Kavlak, 2011 yılında 5,2 milyon Suriyelinin ülke dışına çıktığını ve 13,5 milyon kişinin ise yardıma ihtiyacı olduğuna dikkat çekerek, “228,968 Suriyeli kamplarda yaşıyor. Yüzde 45’i çocuklardan oluşuyor. 448 bin kişi 0-4 yaştan oluşuyor. 224 bin çocuk ise Türkiye’de doğdu. 86, 467 yabancı uyruklu Geçici Barınma Merkezi’ne başvurdu. 74,364 kişiye ise çalışma izni verildi. 13,298 Suriyeliye çalışma izni verildi. SGDD son dört yılda 397,391 kişinin kaydını yapmıştır. Çoğu Afgan uyruklulardan oluşuyor.” dedi.
Ekonomik göçü ayrı tutulmalı
Herkes mülteci değil ülkesinden ekonomik sebeplerle göç eden mülteciler bulunuyor. Ekonomik göçü diğer göçten ayırıyoruz. 2017 yılında deniz yoluyla Avrupa’ya ulaşmak isteyen 145,870 göçmen ve mülteci hayatını tehlikeye attı. 5 bin mülteci hayatını kaybetti. 1 Ocak 17 Ekim 2017 tarihleri arasında Türkiye’den Yunanistan’a 22 bin kişi göç etmeye çalıştı. Yaklaşık 500 kişi hayatını kaybetti. 2016 yılında 801 kişi, 2017’de 576 kişi toplam da 1377 kişi Yunanistan’dan geri kabul antlaşması çerçevesinde geri gönderildi.” dedi.
Yerel Basının Rolü Büyük
Seminerin ülke insanı ve basın mensupları için çok değerli olduğunun altını çizen Başbakanlık Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü Enformasyon Dairesi Başkanı Mahmut Şevket Bayram, “Seminer aracılığıyla kaynaşıyoruz. Bu da bize ve kurumumuza faydalı oluyor. STK’lar ve basın mensupları ile birlikte gerçekleştirdiğimiz bu seminerlerin bizim için oldukça değerli olduğunun farkındayız. Suriye’de başlayan iç savaş ile hayatımızın her alanında mülteciler ile karşılaşıyoruz. Mültecilerin keyfine göre geldikleri söylemine katılmıyorum. Bu konu da siz yerel medyaya çok şey düşüyor.” dedi.
Kullanılan haber dili önemli
Haberin nasıl yazılması gerektiği konusunda açıklama yapan Bayram, “Haberin nasıl yazılması ve hangi dilin kullanılması gerektiğinin farkında olmalıyız. Seminerin önemi bu nokta da daha çok artıyor. Bu seminer sonunda hepimizin farklı bir perspektif geliştireceğine inanıyorum. Sunumların sonunda sorgulamayan gazeteci kalmayacaktır diye düşünüyorum.” şeklinde konuştu. Bayram’ın konuşmasından sonra SGDD’nin kısa bir tanıtımı yapıldı. Tanıtımdan sonra konuşma yapan Göç Uzman Yardımcısı Zehra Gündoğmuş, uluslar arası koruma ve geçici korumanın birbirine karıştırılmaması gerektiğini belirterek, 6458 kanununun genel mevzuatından bahsetti.
Her bir dakikada 20 kişi yerinden ediliyor
Basın mensupları ile bir arada bulunarak böyle bir konuda bilgi alışverişinde bulunmanın çok önemli olduğunu dile getiren Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği iletişim Asistanı Sevcan Hacılar, sayıların çok önemli olduğunu, çünkü küresel bir sorunun gerçekliğini rakamların verdiğini söyledi. Hacılar, “Her iki mülteciden biri çocuk. Göç olgusunun son beş yılda yoğunlaştığını görüyoruz. Bunun en büyük nedenlerinden bir tanesi savaş ve çatışmalardır. 65, 6 milyon kişi zorla yerinden edilmiştir (22,5 milyon kişi mülteci), 40,3 milyon kişi ülke içinde yerinden edilmiş. 2,8 milyon kişi sığınmacı, 10 milyon insan vatansız. Her bir dakikada 20 kişi yerinden ediliyor.”
“Mülteci ve göçmen farklı kavramlardır”
“İnsan Hakları Bildirgesi’nde her bir bireyin başka bir ülkeye sığınma hakkı olduğunu hatırlatan Hacılar, “Bu hak uluslar arası sözleşmelerde güvence altına alınmıştır. Mülteci ve Göçmen kavramları kesinlikle karıştırılmamalıdır. Mülteciler kendi ülkelerine dönemiyorlar. Fakat göçmenler kendileri seçerek, daha iyi koşullar için göç ederler. Bu iki kavramı haberler de doğru kullanmak gerekir. Mülteciler çok hassas bir konudur. Bunun altını çizmek istiyorum. Yerinde edilmenin önüne geçmek için birinci kararlılık siyasi kararlılıktır. BM olarak kapılarını mültecilere açan ülkelere önem veriyoruz. Ve bu ülkelere yardım yapılması gerektiğinin çağrısında bulunuyoruz.” ifadelerini kullandı.
Türkiye, Pakistan, Lübnan
Türkiye’nin bu konu da diğer ülkelere örnek teşkil ettiğini belirten Hacılar, ”Türkiye bu konuda diğer ülkelere örnek teşkil ediyor. En çok mülteci barındıran ülkeler sıralamasında Türkiye’den sonra Pakistan ve Lübnan geliyor. Bu üç ülke dünyadaki mülteci nüfusunun yüzde 55’ini barındırıyorlar. Suriye, Sudan, Afganistan gibi ülkeler ise en çok mülteci göçünün gerçekleştiği ülkelerdir.” diye konuştu.
Çoğunluk kadın ve çocuklardan oluşuyor
BM olarak mülteciler sorununa kalıcı çözümler üretmeye çalıştıklarını anlatan Hacılar konuşmasına şu şekilde devam etti: “Mültecilerin evlerine dönmelerini sağlamaya çalışıyoruz. Yerel entegrasyon ile mültecilerin bulundukları bölgelere uyum sağlamalarını ve yaşamlarını sürdürmelerini sağlıyoruz. Üçüncü ülkelere yerleştirme ile de yerleştirme yapıyoruz. Bu bir haktır. Yüzde birlik bir kesim bu haktan yararlanıyor. Hassasiyet ve koruma bağlamında bu yerleştirmeyi yapıyoruz. Bu hassas nüfusun çoğunluğunu kadın ve çocuklar oluşturuyor. Bu duruma başvurular ise hassasiyet temelli yapılıyor.” dedi.
Medyaya birçok görev ve sorumluluk düşüyor
Mültecilerle dayanışmanın yalnızca fon desteği ile yapılmaması gerektiğini belirten Hacılar, “Dayanışma yalnızca fon desteği ile yapılmamalı. Farklı yollarla da bu destek sağlanabilir veya sağlanabilmeli. Mültecilerin ötekileştirilmesi konusunda hepimizin bir sorumluluğu bulunuyor. Medyanın da bireyin de herkesin sorumluluğu var. Medya bu bağlamda milyonlara ulaşan olarak üzerine düşen her şeyi yapabilir. Medyaya bu konuda birçok görev ve sorumluluk düşüyor.” diye sözlerini tamamladı.
Emrah ÖZCAN/HABERVAKTİM
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.