Çocuğunuzu başarısızlıkla suçlamayın: Onun nasıl öğrendiğini keşfedin!
Okul öncesi dönemlerde belirti vermeye başlayan ve çocuğun okula başlamasıyla da tamamen fark edilen Özgül Öğrenme Güçlüğü hakkında Klinik Psikolog Merve Yılmaz, “Disleksi, hastalık ya da rahatsızlık değildir. Zekâ düzeyi ile bir alakası yoktur” dedi.
Nedeni tam olarak bilinmeyen, okul öncesi dönemlerde belirti vermeye başlayan özgül ögrenme güçlüğü yaşayan çocuklar yaşıtlarının oldukça gerisinde kalırlar. Bu aşamada çocuk problemini erken teşhis edip uygun tedavi yollarını uygulamak önemlidir. 4 çeşit öğrenme güçlüğü içerisinde en yaygın olanı olarak bilinen disleksi de birey okumada sıkıntı yaşar, benzer sesleri ayırt edemez. Klinik Psikolog Merve Yılmaz, disleksi nedir, neden olur? Aileler bireylere bu süreçte nasıl davranmalıdır? gibi tüm merak edilen tüm soruları gazetemize cevapladı.
"ZEKÂ DÜZEYİ İLE BİR ALAKASI YOKTUR"
Özgül Öğrenme Güçlüğü disleksi hakkında konuşan Klinik Psikolog Merve Yılmaz, “Bireyin normal veya normal üstü zekâ ölçülerine sahipken yaşıtlarına oranla okuma yazma matematik becerileri gibi alanlarda daha düşük başarı göstermesidir. Bir hastalık ya da rahatsızlık değildir. Zekâ düzeyi ile bir alakası yoktur. Çocuğun öğrenmedeki yaşadığı farklılık diyebiliriz. Literatürde geçen dört çeşidi vardır. İlki ve en yaygın olanı disleksidir. Disleksi okumada yaşanılan öğrenme güçlüğüdür. B ve d, m ve n gibi benzer sesleri okurken dinlerken ayırt edemezler. Akıcı okuma da okuduğunu anlamada zorluk yaşarlar. Bu konuda yaşıtlarının daha gerisinde olurlar” dedi.
"GENETİK YATKINLIK ÇOK ETKİLİ"
Disleksi oluşumunun nedenlerini anlatan Yılmaz, “Öğrenme güçlüğünü kesin ve net nedeni tam olarak bilinmiyor. Genetik yatkınlığın çok etkili olduğu gözlemlenmiştir. Aile öyküsünde Disleksi ya da farklı bir öğrenme güçlüğü çeşidi bulunuyorsa çocukta görünme yüzdesi daha yüksektir. Hamilelik döneminde yanlış ve zararlı beslenme alışkanlıkları, özel komplikasyonlar veya doğum anında yaşanan travmalar özgül öğrenme güçlüğüne neden olabilir. Hamilelik döneminde ya da doğum esnasında herhangi bir problem yaşandıysa ilerleyen dönemlerde çocuklarımızın öğrenme güçlüğü şüphesi taşıyacağı noktasında dikkatli olmalıyız” şeklinde konuştu.
"OKUMA BECERİLERİ ZAYIFTIR"
Ailelerin oldukça dikkatli olmaları gerektiğini söyleyen Yılmaz, “Özgül öğrenme güçlüğü olan çocukların, okul başarıları genel olarak düşüktür. Okuma becerileri zayıftır. Kelimeleri hecelerine ayırmakta zorlanırlar. Okurken heceleri ya da sözcükleri ters çevirmektedirler. Sık sık okuma hataları yaparlar. Harf veya sözcük atlamaları, eklemeleri veya değiştirmeleri gibi. Yazma becerileri zayıftır, el yazıları bozuk ve okunması zordur. Yazarken harf veya hece atlamaları, eklemeleri, ters çevirmeleri veya değiştirmeleri yaparlar. Sağ ya da sol el tercihleri tam olarak gelişmediğinden sıkıntı yaşarlar. Ayları, günleri, mevsimleri, alfabenin harflerini kavramakta zorlanırlar. Aileler bu nedenle oldukça dikkatli olmalıdır” sözlerini kullandı.
"ÖĞRENME YOLU BULMAK ÖNEMLİ"
Bireyin, hayatı boyunca kullanabileceği bir ögrenme yolunun oldukça önemli olduğunu vurgulayan Yılmaz, “Özgül öğrenme güçlüğü ilaçla tedavi edebilen bir rahatsızlık değildir. Bu güçlüğü yaşayan çocukların nasıl öğrenmeyi gerçekleştirdiği keşfedilmelidir. Eğer çocuğun nasıl öğrendiğini keşfedersek, hayatı boyunca onun yolunu kolaylaştırmış oluruz. Bu keşif sürecinde öğrenme güçlüğü konusunda uzmanlaşmış bir ruh sağlığı çalışanı tarafından destek almak oldukça önemlidir. Bu tedavi yöntemleri eşit sayıda görsel olarak uygulana bilmektedir. İşitsel olan yöntemler ses dalgalarıyla yapıldığında daha nörolojik sonuçlar elde edilir. Önemli olan çocuğun hayatı boyunca kullanabileceği ve kendini tanıyabildiği bir öğrenme yolunu bulabilmesidir. Bu süreci ek olarak öğrenme güçlüğü problemi yaşayan çocukların yaşadığı kaygı problemleri, depresyon, özgüven gibi problemleri çözmek için terapi hizmeti desteği alınması gerekmektedir” ifadelerini kullandı.
"UZMAN DESTEĞİNE BAŞVURUN"
Ailelerin, süreçte uzman yardımı almaları gerektiğinin altını çizen Yılmaz, “Öğretmen ve aile iş birliği içerisinde çocuğun bu farklılıktan doğan sonuçtan en az derecede zarar görmesine sağlamak adına dikkatli adımlar atılmalıdır. Ailelerin yapması gereken ilk olarak durumu kabullenmek ve bu durumu herhangi bir hastalık olmadığını bilmektir. Ardından okulu öğretmeni ile iş birliği içerisinde olmaya gönüllü olmalıdır. Bu durum çocuğun bir eksikliği değildir, sadece farklı şekilde öğrendiğini kabul etmeliyiz. Bu süreçte çocuğun başarısızlarıyla suçlamamak, gerekiyor. Aileler çocuklarını yapacağı basit işlerde yüreklendirerek zorlu işlere teşvik edebilirler. İlk dönemlerde onunla ders çalışmamız gerekir. Fakat ödevleri onun yerine yapmanız onun için en büyük zarar olur. Eğitimle yaşanan öğrenmeleri evde etkinlikler yaparak pekiştirmek onu daha da motive eder. Yapacakları şeyi tekrar yaparak daha kolay ögrenirler. Her gün, en az 10 dakika beraber sesli okuma pratiği yaparak çocuğunuzu yüreklendirebilirsiniz. Lakin bu noktada unutmamanız gereken şey siz çocuğunuzun öğretmeni değilsiniz, anne babasısınız o yüzden öğrenme noktasında bir uzmana ve öğretmene bırakmak ilişkinizi daha sağlıklı tutacaktır. Ortak alınan kurallar konusunda kararlı olun. Bu dönemde tutarlı olunması durumunda disiplini öğrenebilir” diyerek sözlerine son verdi.
Rüveyda Aslıipek / www.gazeteilksayfa.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.