Avukat Gökhan Ağzıkara edebiyat dünyasına adım attı

Avukat Gökhan Ağzıkara edebiyat dünyasına adım attı

J.J’lerin Evinde kitabıyla edebiyat dünyasına adım atan Avukat Gökhan Ağzıkara genç yazarlara ilham oluyor.

Romanında çocukluk günlerine, insanın yalnızlığına, büyüme evresinde geçirilen değişikliklere ve müziğin insan hayatına katkısına değinen Ağzıkara, yazmak için gerekli motivasyona, Ankara’nın sosyolojik olarak etkisine, Türk Edebiyatı’nın son on yılına dair de bilgiler verdi.

Ağzıkara, Romanın teması ile ilgili bilgileri gazetemize şu şekilde aktardı. ‘’Elbette. J.J.’lerin Evinde isimli romanımı bütünlüklü bir şekilde tarif edecek ya da hikâyeyi bir tanımlamaya maruz bırakacak olursam, bir büyüme hikâyesi olarak ifade edebilirim. Romanın anlatıcısı, gelecekten geçmişe dönerek, çocukluktan yetişkinliğe adım attığı günleri bizlere anlatıyor. Yaşamında derin bağ kuracağı arkadaşlarını, yaşamının o kritik dönemecini okura anlatıyor. Tabii ki, bu anlatı, bir tür geçmişe özlem gibi okunabilir. Ancak, ben bunu; bu roman özelinde, geçmişe takılıp kalmak olarak adlandırmayı tercih ediyorum.’’

3.jpg

KAÇINILMAZ OLARAK YALNIZIZ

Romanının temelini yalnızlık üzerine kurguladığını aktaran Ağzıkara, ‘’J.J.’lerin Evinde kitabımda da yalnızlık birçok sayfada okuyucunun peşinden bir gölge gibi geliyor diye düşünüyorum. Bunun sebebi ise, yaşamda karşılığını çok fazla bulması ve tekrar etmesi. Gerçekten o kadar yalnız mıyız diye sık sık soruyorum kendime. Cevabım ise şu şekilde oluyor; evet, kaçınılmaz olarak yalnızız. Buna sebep olan şey ise tekillik diye düşünüyorum. Yani, varoluşsal olarak tekil canlılarız. Var oluşumuzu gerçekleştirebilmek için dış dünyaya, doğaya, bizim gibi diğer tekillere ulaşmamız gerekiyor. Ama yalnızlık ile nerede ve ne zaman karşı karşıya gelebileceğimizi kestiremiyoruz. Bazen, eve dönüş yolunda tek başınıza yürürken buluyor sizi yalnızlık bazense binlerce insanın aynı anda adımladığı sokaklarda, önünüz, arkanız, sağınız, solunuz insanlarla kaynıyorken. Bazen, başınızı yastığa koyup uyumayı beklerken hissediyorsunuz en çok yalnız olduğunuzu. Ama yine de unutulmamalı ki, yalnızlık bireysel bir duygudur ve sahte bir görüntü yaratması muhtemeldir. Bununla başa çıkarak yaşamayı öğrenmeliyiz diye düşünüyorum.’’ ifadelerinde bulundu.

a2.jpg

KAFASI KARIŞIK ANI YAŞAYAN BİR NESİL

Son otuz yılda yarım hevesli kafası karışık bir nesil yetiştiğini belirten Ağzıkara, ‘’ Nesil olarak dünyanın son otuz yılına doğan kişileriz aslına bakarsanız. Bu otuz yılda sadece Türkiye’de değil Dünyada da olup bitenleri yakından takip etme şansım oldu. Bir süre kadar yurtdışında bulundum. Farklı ülkelerden, aynı nesildeki insanları tanıdım. Hepsini birleştirdiğimde şu sonuca varıyorum; bizim neslimiz sadece bugünüyle hatta daha da ileri gidelim günündeki an’lar ile ilgileniyor. Bir yanıyla geleceği merak ediyor ama geçmişe sırtını tamamen dönmüş durumda. Sanki 90’lar öncesi dünya, başka bir gezegenin dünyası gibi geliyor onlara. Aslında bunu bile düşündüklerini sanmıyorum. Kendimden yola çıkarak bir karşılaştırma yapmak isterim. Bugüne kadarki yaşamımda her zaman çok fazla sorgulamalarım oldu. Bu sorgulamalar beni bilgiye yönlendirdi. Var oluşun en başından, günümüze kadar sistematik bir okuma yapmaya çabaladım. Buradaki amacım, bilgiye karşı duyduğum hevesti. Öğrendikçe daha güvenli, daha özgür ve daha anlamlı buluyordum kendimi. Şimdiyse çağdaşlarımın yakın bir geçmişi dahi bilmediklerini, bilmemekten herhangi bir rahatsızlık duymadıklarını görüyor, gözlemliyorum. Gerçeklerin şekil değiştirmesi ve her verileni almaları bizim neslimizde kafası karışıklığa neden oldu. Hakikatin dönüşümü ve kolay elde edilir bir şey olması bizi bu hale getirdi diye düşünüyorum.’’ şeklinde konuştu.

a3.jpg

MÜZİK HER ZAMAN YANIMIZDA

Müzik her anımda var diyebilirim şeklinde konuşan Ağzıkara, ‘’J.J’lerin Evinde romanımın kapağında yer alan da bir müzik grubunun üyeleri mesela. Ama konunun özüne değinecek olursam, diyebilirim ki, müziğin sanat dalları içerisinde çok ayrı bir yerde durduğunu düşünüyorum. Müzik her duruma uygun olabiliyor sanki. Yalnız kaldığınızda ya da birileri ile birlikteyken müzik size eşlik edebilir. Onun için her zaman boş bir koltuk vardır. Oraya oturur, ya sizinle konuşur ya da altta bir melodi olarak eşlik eder size. Kitaplar kadar bazı sanatçılar, söz yazarları da ilgimi çok çekmiştir. Özellikle romanda The Smiths, Leonad Cohen, bazı duyguların aktarılması için bana rehber oldular diyebilirim.’’ dedi.

g4.jpg

HAYAL GÜCÜNÜZÜ CANLI TUTUN

Yazma yeteneğimi, okuma yeteneğimle keşfettiğimi düşünüyorum diyen Ağzıkara, ‘’Okudukça ve okuduklarımın peşinden gittikçe, bir süre sonra fark ettim ki yazmaya başlamışım. 16 yaşında bir çocukken, yani bu yaş ironik olarak J.J.’lerin Evindeki karakterlerin yaşına tekabül ediyor ama tam olarak o yaşlarda yazı ile tanıştım. Hayal gücümü tanımaya başladığım, duygusal olarak kendimi yeni keşfetmeye başladığım dönemlerde yazı ile bambaşka şeyler yapabildiğimi anladım. Genç arkadaşlarıma önerebileceğim şey ise yazmanın kendine özgü bir ifade biçimi olduğunun unutulmaması, hayal gücünü canlı tutmak ve düzenli bir şekilde yazmak diyebilirim.’’ şeklinde konuştu.

ANKARA’NIN ETKİSİ

Ankara, Türk edebiyatında kendisine yer edinmiş ilginç bir yer diye konuşan Ağzıkara, ‘’Ankara’da yaşamadığım zamanlarda Barış Bıçakçı’nın ve birkaç Ankaralı yazarın kitaplarıyla Ankara’yı tanıma fırsatı edinmiştim. Burada yaşamaya başladıktan sonra fark ettiğim durum ise Ankara’nın edebiyat için durgun, bulanık ve sisli bir yapıya sahip olduğu. Eğer bu durumu kendi lehinize çevirebilirseniz edebiyat için oldukça önemli yaratımlar çıkacaktır. Çünkü burasının, burada olmayana anlatılacak yerleri; sokakları, parkları ve ağır yapısının altında ezilen insanları. Bunu yazıya dökerek anlatmayı başardığınızda, yapmak istediğiniz şeye erişebileceğinizi düşünüyorum. Ankara’da başlayan ancak Ankara’da bitmeyecek yeni bir roman üzerinde de çalışmaya başladığımı bildirmek isterim.’’ ifadelerinde bulundu.

TÜRK EDEBİYATI’NIN SON ON YILI

Türk edebiyatını son on yıldır yakından takip ettiğini aktaran Ağzıkara, ‘’2000 sonrası Türk Edebiyatı’nda bir açıdan yeni şeylerin denendiği ancak bir sonuç alamadığımız, kozmopolit olmaktan çok yerel bir pozisyonda durmayı terci eden, gündelik meseleleri ve konuşma biçimlerini daha çok içine almış bir yapıya sahip. Kullanılan üslup ve teknikler yetersiz ve kalitesiz görünüyor bana. Bu yorumu yaparken, dünyanın farklı ülkelerindeki güncel edebiyat ile kıyaslama yapıyorum. Bir de tabi ki, 2000 sonrası Türk edebiyatındaki tekelleşmeden bahsetmek gerekli. Bazı yayınevlerinin, yalnızca ünlü yazarları yayımlamaya çalışmaları, bazı yazarların köşe başlarını tutmaları bunların oluşmasına sebep oluyor. Yine de 21.yüzyılda birkaç önemli bulduğum Türk yazar ve kitap örneği verebilirim. Barış Bıçakçı ‘Bizim Büyük Çaresizliğimiz’, Mahir Ünsal Eriş ‘Olduğu Kadar Güzeldik’, Bora Abdo ‘Öteki Kışın Kitabı’. Bu yazarların kitaplarıyla Türk Edebiyatının ivme kazandığını da belirtmek isterim.’’ diyerek cümlelerini noktaladı.

Mikail Karaman/wwww.gazeteilksayfa.com

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.