Üniversite öğrencilerinde gelecek kaygısı artıyor

Üniversite öğrencilerinin gelecek kaygısı, her geçen gün daha da artıyor. Özellikle işsizlik oranlarının yüksekliği, ekonomik belirsizlikler ve mezuniyet sonrası iş bulma kaygısı gençlerin ruh sağlığını olumsuz yönde etkiliyor. Psikologlara göre bu kaygının temelinde, öğrencilerin geleceğe dair planlarını gerçekleştirememe korkusu yatıyor. Üniversite öğrencilerinde gelecek kaygısı hakkında Ulus’a açıklamalarda bulunan Uzman Klinik Psikolog Sümeyye Özcan, Türkiye’de üniversite öğrencilerinin yoğun bir gelecek kaygısı yaşadığını belirtti. Özcan, öğrencilerin öğrenim gördükleri şehir, sosyoekonomik koşullar ve barınma gibi dış etkenlerin kaygı düzeyini şekillendirdiğine dikkat çekti. Toplum ve ailelerin başarı odaklı beklentilerinin, öğrencilerde “yeterince iyi olamama” korkusuna yol açtığını vurgulayan Özcan, “Beklentiler, bireylerde başarısızlık korkusunu derinleştirerek, kaygının yoğunlaşmasına yol açıyor” dedi.

ÖĞRENCİLER, ENDİŞEYE SÜRÜKLENİYOR

Türkiye'de üniversite öğrencilerinin, gelecek kaygısını yoğun bir şekilde deneyimleyen gruplar arasında yer aldığını aktaran Uzman Klinik Psikolog Sümeyye Özcan, “Üniversite öğrencileri, hayatlarının en dinamik ve değişim dolu dönemlerinden birini yaşarken, aynı zamanda yoğun bir gelecek kaygısı ile mücadele edebiliyorlar” dedi. Temel nedenlerinden bahseden Özcan, şunları kaydetti:

“Gerekli alanlarda istihdam sağlanamaması, ekonomik belirsizlikler ve eğitim sistemindeki rekabetçi yapı, bu kaygının temel nedenleri arasında sayılabilir. Üniversite eğitimi, bireyler için meslek edinme yolunda önemli bir basamak olsa da mezuniyet sonrası iş bulma süreçlerinin zorluğu, birçok öğrenciyi derin bir endişeye sürüklüyor.”

DIŞ ETKENLER KAYGI DÜZEYİNİ ŞEKİLLENDİRİYOR

Gelecek kaygısının, bireyin mesleki, ekonomik ve kişisel yaşamında karşılaşabileceği belirsizliklerle ilgili endişe duyması olduğunu belirten Özcan, “Üniversite eğitimi boyunca, öğrenim görülen şehir, sosyoekonomik koşullar, üniversite ortamındaki sosyal ilişkiler ve barınma sorunları gibi pek çok etken, öğrencilerin kaygı düzeylerini önemli ölçüde şekillendiriyor” şeklinde konuştu. Özcan, bu kaygının psikolojik etkenlerine bakıldığında, bireyin belirsizliğe karşı toleransı, başarıya yönelik baskılar ve kendilik algısı ile ilişkili olduğunu söyledi. Belirsizliğin, insan psikolojisi için doğal bir stres kaynağı olduğunu ifade eden Özcan, özellikle üniversite öğrencileri için iş dünyasının rekabetçi yapısının bu stresi daha da artırdığını vurguladı.

YETERİNCE İYİ OLAMAMA KORKUSU

Toplum ve ailelerin başarı odaklı beklentileri, bireylerin kendi yeterliliklerini sorgulamalarına neden olabileceğine dikkat çeken Özcan, “Düşük özsaygıya sahip bireylerde ‘yeterince iyi olamama’ korkusu daha belirgin bir şekilde ortaya çıkabilir. Çünkü öğrenci Türkiye standartlarında bir ülkeden mezun olduğunda mezun rakiplere karşı bir fark yaratamadığı takdirde geri plana düşme ihtimali de artacaktır” ifadelerini kullandı.

AİLEVİ VE TOPLUMSAL BEKLENTİLERİN ETKİSİ

Toplumsal ve ailevi beklentilerin, öğrencilerin üzerindeki baskıyı artırdığını kaydeden Özcan, “Türkiye’de ailelerin büyük bir kısmı, çocuklarının eğitimini ekonomik fedakarlıklarla desteklemekte ve bu durum, öğrenciler üzerinde ‘başarılı olma zorunluluğu’ algısını güçlendirmektedir. Bu tür beklentiler, bireylerde başarısızlık korkusunu derinleştirerek kaygının yoğunlaşmasına yol açıyor” diye konuştu. Özcan, bu kaygıyı hafifletmek amacıyla öğrenciler, lisansüstü eğitim düşüncelerine odaklandıkları, bulundukları bölümde kişisel gelişimlerine önem verdikleri ve sınavlara hazırlık süreçlerine yoğunlaştıklarını belirtti.