Tarihçi Erdoğan’dan isim tepkisi 

Tarihçi Erdoğan’dan isim tepkisi 

Ankara şehir tarihçisi Abdülkerim Erdoğan, Altındağ’daki tarihi “Haci İvaz Mescidi”nin isminin “Hacı Ayvaz” olarak değiştirilmesine tepki göstererek, “Ankara bu hatalı yazımlarla şehir kimliğini kaybediyor” dedi. 

Ankara şehir tarihçisi Abdülkerim Erdoğan, Altındağ’da 15. yüzyılda yapıldığı tahmin edilen “Haci İvaz Mescidi”nin isminin zamanla “Hacı Ayvaz” olarak değiştirilmesine tepki gösterdi. 

Başkent’in turistik merkezlerinden biri olan Hamamarkası bölgesinde yer alan mescidin fotoğraflarını sosyal medya hesabından paylaşan Erdoğan, “Asırlarca ‘Hacı İvaz Mescidi’ nasıl oldu ‘Haci Ayvaz Mescidi!’ Ankara bu hatalı yazımlarla şehir kimliğini kaybediyor” notunu düştü.   

Türkiye Diyanet Vakfı’nın İslam Ansiklopedisi’nin dijital platformunda yer alan Yazar Semavi Eyice tarafından Haci İvaz Mescidi’nin tarihiyle ilgili kaleme alınmış bilgiler şöyle; 

“Samanpazarı’nda Uzunyayla ve Tilkicik sokakları kavşağında bulunmaktadır. Halk arasında Helvaî Mescidi olarak da anılır. Mescidin, Çelebi Sultan Mehmed ile II. Murad dönemlerinin ünlü devlet adamı ve mimarı Hacı İvaz Paşa tarafından yaptırıldığı ileri sürülmüştür. Yapının kitâbesi olmadığından bu hususta kesin bir şey söylemek mümkün değilse de Bursa’da Yeşilcami Külliyesi’ni, Dimetoka’da Çelebi Sultan Mehmed Camii’ni, bir ihtimale göre Trakya’da Uzunköprü’yü yapan Hacı İvaz Paşa’nın Ankara’daki bu mescidin de kurucusu olduğu genellikle kabul edilir. Edirne’de hayratı bulunan Hacı İvaz Paşa’nın da aynı kişi olduğu sanılır.

İbrahim Hakkı Konyalı, Mübârek Galib’den naklen Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi’nde (nr. 224, 2/1, 1862) yapıyla ilgili bilgi olduğunu söyler. XV. yüzyılın ilk çeyreğinde yapıldığı kabul edilen mescid 1963 yılında bir tamir geçirmiş, bu sırada yapıya ahşap bir minare eklenmiştir.

haci-ayvaz-cami.jpgHacı İvaz Mescidi, Ankara’nın pek çok ibadet yeri gibi dış mimarisi bakımından gösterişsiz bir yapı olup taştan bir temel üstüne kerpiç duvarlı olarak yapılmış, üstü kiremit kaplı ahşap bir çatı ile örtülmüştür. Planı, kıble yönünde uzanan dikdörtgen biçiminde olup dış uzunluğunun 17,50 m. kadar olmasına karşılık genişliği yaklaşık 9 m. kadardır. Oldukça derin olan son cemaat yeri, ikisi yan duvarlara bitişik, ikisi ortada dört ahşap direkle iki bölüme ayrılmıştır. Son cemaat yeri ile harimi ayıran duvara bitişik diğer dört direkle birlikte bu destekler son cemaat yeri üstündeki mahfili taşımaktadır. Buradaki iki mihrâbiyeden soldakinin aslî biçimi bozulmuştur. Harim ise 7 × 9 m. ölçüsünde bir mekândır. Bu dikdörtgen ibadet yerinin tam ortasında olan tek direkle yan duvarlara gömülmüş bir çift direk bu mekânı enlemesine iki bölüme ayırır.

Dış mimarisi sade ve basit olan mescidin iç unsurları zengin bezemelerle süslenmiştir. Son cemaat yerindeki tavan kirişleri ve bunları taşıyan konsollarla, Ankara cami ve mescidlerinde görülen ahşap iç mimari unsurları geleneği burada da uygulanmıştır. Tavanları taşıyan kirişler ve konsolların aralarındaki kare yüzeyler renkli kalem işi nakışlarla bezenmiştir.

Hacı İvaz Mescidi’nin bir diğer süsleme unsuru alçıdan yapılmış olan kabartma tezyinattır. Son cemaat yerindeki mihrâbiyelerden sağdakinde Türk sanatının klasik motifleriyle kaplanmış bir süsleme görülür. Sol mihrâbiyedeki bezemeler bozulduğundan buranın biçimi de değişmiştir. Son cemaat yerinde mevcut kemerli pano gerçekten muhteşemdir. Kadınlar mahfilini, bir kısmı eksik olsa da etrafı tomurcuklarla çerçevelenmiş sekiz şualı bir yıldız süslemektedir.

Mukarnaslı mihrap bütünüyle alçı kabartmalarla bezenmiştir. Ayrıca üstünde yine alçı kabartma tekniğiyle yazılmış bir ayet iki defa tekrarlanmak suretiyle iki satır halinde mihrabı taçlandırır. Son derece zengin klasik Türk motifleriyle kaplanmış olan bu alçı süslemenin iki yerinde, harim kapısı üstünde ve kadınlar mahfili duvarındaki alçı kabartmaların göbeğinde birer tabak gömülmüştür.

Bu tabakların motifleri ve teknikleri bakımından, henüz İznik çiniciliğinin bilinmediği dönemde ‘Milet işi’ denilen, fakat gerçekte İznik çini fırınlarında yapılan eserlerden olduğu açıkça bellidir. Tabak veya kâse kullanımı, XIV-XVI. yüzyıllarda çeşitli çevrelerde sevilen bir süsleme usulüdür, hatta bazı Bizans yapılarında da uygulandığı görülür. Gönül Öney, bu tabaklardan hareket ederek Hacı İvaz Mescidi’ni tarihlemede tahmin yürütmüştür.”

OSMAN AKDOĞAN/İLKSAYFA-
 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.