Prof. Dr. Güler: Antibakteriyel sabun sağlığı tehdit ediyor
Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Çağatay Güler, antibakteriyel sabunların insan sağlığını tehlikeye attığını ileri sürerek, “Antibakteriyel sabun bağışıklık sisteminizi darmadağın eder. Biz mikroptan arınmış el değil, temiz el istiyoruz” dedi.
Ankara Kent Konseyi Halk Sağlığı ve Bağımlılıkla Mücadele Çalışma Grubu’nun bu haftaki konuğu Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Çağatay Güler oldu. Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin Gençlik Parkı’ndaki Kabul Salonu’nda düzenlenen toplantıya konuşmacı olarak katılan Güler, grup üyelerine halk sağlığıyla ilgili önemli bilgiler ve tavsiyeler verdi.
HAYATIN HER ALANINDA
Halk sağlığının, sağlık toplumbilimi, toplumsal çevre sağlığı ile ilgilenen bir bilim alanı olduğunu belirten Güler, “Halk sağlığının konuları mezarlıklarda yer seçimine kadar tutun da afet çadırlarının kurulmasından, afetzedelere yardıma, afetten kurtarmaya, salgınların önlenmesine kadar geniş bir alanı kapsar” dedi.
SAĞLIK KAZANILMAZ
Sağlığın insanın kalıtsal yapısıyla yani genetiği ile çevrenin etkileşiminin ürünü olduğunu kaydeden Güler, “Herkes kendi çevresi etkileşimi sonucu bir sağlık düzeneği yapışır. İnsanlar şunu sanıyorlar; ‘biz sağlığımızı kazanmak için çalışmalıyız.’ Sağlığı kazanma diye bir olay yok. Sağlık bizim günlük yaşam enerjimiz” diye konuştu.
SAĞLIĞA ÖNEM VERMİYORUZ
Toplumların ve insanların sağlığa yeteri kadar önem vermediğinden yakınan Güler, “Herkes zanneder ki bizim toplum sağlığa önem veriyor. Toplum sağlığa önem vermez. Bizim gibi birçok toplumda, dünyanın her yerinde sağlıktan önce bir sürü şey vardır; güvenlik, barınak hatta zevk sağlıktan önce gelir insanlarda. Tersi olsaydı sigaranın kanser yaptığını bile bile kimse sigara içmezdi. İnsanlar sağlığını yitirdiğinde anlıyor. Yani iki kolumuz var birini yitirmeden iki kol sahibi olmanın, gözümüzü yitirmeden iki göze sahip olmanın anlamını bildiğimizi iddia edemeyiz” şeklinde konuştu.
İNSANLAR BAŞINA GELMEYİNCE SAĞLIĞIN ÖNEMİNİ ANLAMIYOR
Hastalıkları tedavi etmekten çok hastalıklardan korumanın daha önemli olduğunun altını çizen Güler, şöyle devam etti: “Üç tip koruma var. İlki birincil koruma, yani insanların hastalanmasını önlemek. En doğru tıbbi iş budur. İkincil korumada hastalandıktan sonra az zarar görsün diye uğraşılır. İkincil koruma birincil korumada başarısız olduğumuz zaman olur. Yani insanların hastalanmasını önleyemiyorsak bu hastalık insana az zarar versin diye uğraşırız. Ama üçüncül korumada bunu da başaramamışızdır. Hiç yoktan kendi işini görsün, kimseye muhtaç olmasın diye uğraşırsın. Ama korunduğu zaman da insanlar başına bir şey gelmediği için bunun önemini anlamaz.”
EL HİJYENİ NE ZAMAN VE NASIL YAPILMALI?
Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Çağatay Güler, el hijyeniyle ilgili de önemli bir bilgi vererek şunları söyledi: “Biz insanların elini yemeğe oturmadan önce, bir de tuvaletten çıktıktan sonra su ve sabunla yıkamasını istiyoruz. Geçen bir televizyonda bir meslektaşımız, ‘Akılınıza her geldiğinde elinizi yıkayın, bir de antibakteriyel sabun ile yıkayın’ diyor. Hayır o olmaz! Çünkü antibakteriyel sabunu klinikçi arkadaş orada uygular; ama siz günlük hayatta milyonlarca insana bunu derseniz bu ölümcüldür. Bu toplumun geleceğini tehlikeye atar, bağışıklık sistemini darmadağın eder. Biz mikroptan arınmış el istemiyoruz, temiz el istiyoruz.”
HASTALIKTA ÇEVRE ETKİSİ
Aynı hastalığa sahip insanlarda çevresel ve sosyal etkilerden dolayı hastalığın çok farklı seyredebileceğinin altını çizen Güler, “Standart bir hastalık tanımıyla bütün hastaları aynı kalıba sokamazsınız. Çünkü birinin oturduğu ev soğuktur diğerinin ki sıcaktır. Birinin sabah kahvaltı yapacak bir şeyi yoktur, öbürünün vardır. Birbirinden farklı insanları farklı kalıpta standart tedavi yaparsanız iş sadece reçete yazıp hasta sağmaya gider, o bizim çok hedefimizin dışındadır. Burada insanı çevresiyle de değerlendirme zorunluluğu vardır” sözlerini aktardı.
KORUYUCU HEKİMLİĞE TOPLUM ÖNEM VERMİYOR
Ülkemizde koruyucu hekimliğe insanların pek fazla önem vermemesinden yakınan Güler, “Başlarına gelmediği için insanlar koruyucu hekimliğe para ödemezler; ama derdine para ödüyor. Onun için bu devlet işidir, belediye işidir, dernek işidir… Yani toplumlar hiçbir zaman koruyucu hekimliğe dört elle sarılıp ‘aman siz iyi ki varsınız bize yol gösterin’ diye kimse uğraşmaz. Ama tedavi ile ilgili altyapı toplumda her zaman ön plana geçer. Ancak koruyucu hekimlikte başarılı olmadığınız takdirde öbürü sürekli yenileri ile dolan bir türlü çözülmeyen buzdağına döner” dedi.
OSMAN AKDOĞAN/İLKSAYFA
Gazeteilksayfa.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.