Ne sabır kaldı ne de hürmet
46 yıldır Sincan’da marangozluk yapan Mustafa Kütük, ‘‘Bizim ikinci babamız ustalarımızdı’’ deyip, şimdilerde gençlerin ve anne babaların hürmet ve sabırdan uzak olduğundan yakındı.
46 yıldır Sincan’da marangozluk yapan Mustafa Kütük, bölgenin en eski esnaflarından biri. Eskiden çırakların da vatandaşın da ustaya hürmeti olduğunu belirten Mustafa usta, artık bu hürmetin geçmişte kaldığını söyledi. Kütük biri dükkana geldiğinde “Ustaya ilk olarak, ‘nasılsın’ derdi. Şimdilerde ‘Ne kadar?’ diyerek içeri giriyorlar” ifadelerini kullandı.
DÜKKÂNA 11 YAŞINDA GİRDİM
İlk işe başladığında 11 yaşında olan Mustafa Usta ilk sene sadece getir götür işi yapmış. 46 yıldır başka bir dükkâna adım atmayan Mustafa Usta mesleğe başlamasını şöyle anlattı:
“57 yaşındayım 11 yaşında bu dükkâna merhaba dedim. İlkokul 5’inci sınıfı bitirdim 1971 yılında buraya adım attım. Ustam babamdı. İlk temizlik olarak başladım işe. 1 yıl boyunca hep getir götür işi yaptım ustalara yardım etti. 1 yıl geçtikten sonra makinelere dokunmaya, ustaların verdiği işleri yapmaya başladım. Bugüne kadar başka hiç bir iş yapmadım. Başka iş yapayım diye düşündüm babama da söyledim ama oda izin vermedi. Şimdi benim çocuklarım bu işi yapmıyor ama. Ancak çocuklar yardıma geliyor. Bu işi ben bırakırsam kapanacak diyebilirim.”
1980’LERİN MODASI ÇEYİZ SANDIĞIYDI
Mobilyanın modaları hakkında Mustafa Usta şu bilgileri verdi:
“İlk işe başladığımda tel dolap ile başlamıştım. 1970’li yıllarda çeyiz sandığı çok modaydı. O zaman tamamen ahşaptan yapıyorduk. 1980’li yıllarda artık mutfak dolabı yapmaya başladık. Pres işi ve kaplama işi yapılmaya başladı. Yatak odası ve kütüphaneler yapılmaya başlandı evlerde. 90’lı yıllardan 2000’lere kadar ise mutfak değişti ve farklılaştı. Çeşit arttı ancak kalite düştü. Eskiden tamamen ağaçtı şimdi ağaç yok ki. Kesiyorsunuz ne olduğu belli değil. Çok az bir ahşap özelliği var. 1 ayda mutfak dolabı yapıyorduk. Artık 2 günde bizde mutfak dolabı isteniyor. Yapıyoruz ama el emeği az, ürünler üzerinde işleme yok sanat katamıyoruz. Sanat değil kes, vidala, tak gönder yapılmaya başlandı.”
HATA LÜKSÜ YOKTUR
Meslekte en çok zorlandığı yerin hata lüksü olmaması olduğunu belirten Mustafa Usta, “Marangozluk zor iştir. En zor kısmı atölyede dolabı tasarlarsınız yaparsınız kurarsınız tamamını bitirirsiniz daha sonra onu sipariş edilen yere götürmek için tekrar söküyorsun. Beni meslekte zorlayan en büyük çaba budur. Deneme şansınız yok hata lüksünüz yok. Tam olmazsa oturmaz kuramazsınız ve gittiğiniz yerde de işinizi yapamazsınız. 47 senedir halen o stresi yaşarım ve çok dikkat ederim. Defalarca gidip geldiğim olur kimisi bir yerinden keser atar yamukta olsa yapar. Ben yapamam işim tam olmalıdır. Şükürler olsun bugüne kadar da kötü bir dönüş almadım ”diye konuştu.
USTAYA HÜRMET KALMADI
“Eskiden ustaya hürmet vardı. Şimdi kalmadı. Kim ucuz yaparsa insanlar ona gidiyor. Ustalığın el emeğinin değeri neredeyse hiç kalmadı. Ustayı bilen gözeten insan çok az artık. Kişinin kendiyle de alakalıdır tabi ama bu sayı giderek azaldı. Eski müşterimizle biz aile gibiyiz. Gelir gideriz birbirimizi görürüz hatta ailecek akşam misafirlerine gideriz. 20 yıl önce evlerine dolap yaptığım bir eve tekrar 20 yıl sonra gittim ve taktığım dolapları kendim söktüm. Sökerken onu yaptığım yıllar hep gözümde canlanmıştı. Şimdi herkes ustayım diyor. Hemen hemen her meslekte bu var. 2 makine alan bilgisayar alan ustayım diye gidiyor dükkân açıyor onların yaptığı işi düzeltmesi bize kalıyor. Ben 11 yaşında işe girdim 20 yıl çalıştım daha 30 yaşımı geçerken babam bana usta oldun diye dükkân teslim etmezdi.”
“USTAM BABAMDI”
Usta çırak ilişkini yorumlayan Mustafa Usta sözlerine şöyle devam etti
“Benim usta babamdı. Onun yanında dahi oturamazdım. Başka yere gözümü dahi çeviremezdim. Babamda olsa o ustamdı ve saygı vardı. Şimdi ustalar çıraklardan korkuyor. Eskiden çırak bir işten çıkınca başka yere gitsin oradaki usta çıkan yere danışırdı şimdi 10 lira fazla veriyim gel diyor. Birde sabır kalmadı artık. Biz ustalarımızdan çok korkardık. Zannederdik ki bizi eziyorlar bize kötülük ediyorlar. Meğer onlar bizi eğitiyormuş her şeyi bize aşılıyormuş saygı sevgi mesleğe sahip çıkma çırak yetiştirme disiplin bunların hepsinin eğitimini almışız. Bizim ikinci babalarımız ustalarımızdı. Kimsenin sabrı yok. Gençler geliyor hemen iş yapayım istiyor babalar eti senin kemiği benim demek yerine artık ne kadar vereceksin ne zaman usta olur diye soruyor. Her şeyi hızlı tüketmek hayatımıza kötü etki ediyor. Bu işler hızlı yapmaya gelmez. Ustalık sabırla olan zamanla yoğrulan bir şeydir. Eskiden çırak çok yetiştirirdik şuan çoğu dükkân sahibi usta oldular. Halen gelirler bana hürmet duyarlar bende onlardan yeni teknoloji şeyler öğrenirim.”
EN SEVDİĞİM YILLAR 1980-90 ARASIYDI
Marangozlukta en güzel yılların kendisi için 1980’li 90’lı yıllar olduğunu söyleyen Mustafa Usta, “Mesleğin en güzel yıllar 1980-90 arasıydı. O yıllarda ahşap zamanının işleri vardı. Artık bende tam usta olmaya başladım işi öğrenmiştim. Birde kaplama işi çıkmıştı istediğimiz gibi çalışıyorduk. Malzeme sayısı arttı, çeşitlilik arttı. O zamanlar 1 sene vadeli malzeme alabilirdik. Yani 1 sene sonra ödemeye başlardık. Şimdi herkes peşin çalışıyor. Ne kadar paran varsa o kadar malzeme alabilirsin. Maddi zorluklarda meslekten aldığınız zevki zedeler. Şuan yaptığımız işin karşılığını alamıyoruz. O zaman aldığımız paralar bizi tatmin ediyordu. Ve daha çok severek çalışıyorduk. Zamanımız geniş oluyordu istediğimiz gibi çalışabiliyorduk. İnsanların da ilgisi fazlaydı. Evin her yerine dolap yapma süsleme şık malzemeler moda olmuştu. Her düğün öncesi mutlaka çeyiz sandığı yapardık. Onun içi dolardı. Bir sürü kardeşimizin düğünlerinde iz bıraktık hamdolsun hep de güzel izler bıraktık” bilgisini verdi.
EMEKLİLİK YAKIN
Yakın zamanda emekli olmayı planladığını belirten Mustafa Usta, “Şükürler olsun bugüne dek kazandığımızla 3 çocuk büyüttük. Okuyanlar yerine yerleşti biri halen okuyor. Bende biraz zaman geçtikten sonra artık mesleği bırakıyım diyorum. Hanımla bir emekli hayatına geçmeyi planlıyorum. Biz mesleği bırakırız ama meslek bizi bırakır mı? Onu da açıkçası çok bilmiyorum. 47 yıl nasıl geçti hiç farkında değilim. Daha dün dükkâna ilk geldiğim zamanlar aklıma geliyor. Ne ara usta olduk da ne ara bu günlere geldik insan düşününce hayret ediyor. Şükürler olsun ama namusumuzla, dürüstlüğümüzle haram lokma yemeden bugünlere eriştik.”
AHŞAPLA ÇALIŞMAK STRESİ ALIYOR MU?
Bu soruya kendi açısından et cevap veremeyen Mustafa Usta bir anısını bizimle paylaşarak şunları söyledi:
“Hakikaten öyle şeyleri sağda solda duyuyorum ama bende oluyor mu pek emin değilim. Çalışırken kendimi o dünyaya veriyorum. Kafamda hep o tasarım dolabın zamanı vidalar sürekli onları düşünüyorum. Başka şeye gitmiyor aklım. Zaten giderse konsantre olamazsınız ve o işten de hayır gelmez. Bir müşterim vardı üniversite de profesör unvanı vardı. Arada gelir usta bana iş ver de. Ben burada sana çırak olacağım. Ve bütün gün benimle çalışırdı her işime koşardı. İlk başta niye böyle yapıyor diye anlamazdım. Şimdi anlıyorum neden geldiğini demek ki o da stres atmak için geliyormuş. Kafasını boşaltıyormuş.”
Erkal ERDOĞAN/HABERVAKTİM
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.