Kocatepe Camii Müezzini İbrahim Çakıllı: Bizimkisi gönül işi
Camiler ve Din Görevlileri Haftası nedeniyle gazetemize konuşan Kocatepe Camii Müezzini İbrahim Çakıllı, “Bizlere din görevlisi değil, din gönüllüsü demek lazım. İşimiz yalnızca bir görevden öte gönüllülüğe dayanır” dedi.
Her yıl 1-7 Ekim tarihleri arasında kutlanan Camiler ve Din Görevlileri Haftası’nda Türkiye’nin pek çok noktasında çeşitli etkinlikler düzenleniyor. Biz de Kocatepe Camii müezzinlerinden İbrahim Çakıllı’ya kulak verdik. Bir din görevlisinin nasıl yaşaması gerektiği, topluma nasıl örnek olması gerektiğini ve sorumluluklarını anlatan Çakıllı, camilerin yalnızca ibadethane değil aynı zamanda toplumun sosyalleşme merkezi olduğunu söyledi. Çakıllı, “Din görevlisi davranışları, giyim kuşamı ile örnek alınacak kişidir. Bu işi sadece bir işten öte gönüllülüğe dayanır. Camiler ise ibadethanenin yanı sıra toplumun sosyalleşme merkezi olarak görülmelidir” dedi.
DİN BİR YAŞAM BİÇİMDİR
Çakıllı, dinin insan yaşamı üzerindeki etkisini, din adamlarının yaşam biçimlerini ve camilerin nasıl hayatın merkezinde olması gerektiğini şöyle anlattı:
“Dinin tarifleri arasında benim en sevdiğim açıklama yaşam biçimidir. Yani din sizin yaşam biçiminizi belirler. Bir kişi ‘ben Müslümanım’ diyorsa ‘Ben Rabbimin istediği gibi yaşayacağım’ demiş olur. Bunu yaşarken bunun belirli ritüelleri vardır. Eğer ‘ben Müslümanım ne yaparsam yapayım’ derseniz olmaz. Camiyi hayatımızın merkezine alacağız. Yani pergel gibi bir ayağımız camiye basacak ve onun etrafında döneceğiz. Bugün toplumumuzda yaşanan pek çok sorunun temelinde camiyle irtibatı koparmak var.”
DİN GÖREVLİSİ YAŞADIĞI TOPLUMA ÖRNEK BİREY OLMALIDIR
“Bir din görevlisi demek o bölgede insanlara İslam’ı anlatan kişi demektir. Müslümanım diyenlere dinleriyle alakalı bilgiler veren ona örnek olan kişi demektir. Herkes bir dikkat ediyorsa onun iki dikkat etmesidir. Beyaz bir kâğıt düşünün üzerine zerre siyah düşse o belli olur. Bizim mesleğimiz de bu denli önemli bir meslek. Ben bunun sorumluluğunu hissediyorum. Sokakta yürürken dahi yürüyüşüme, bakışlarıma, giyimime kuşamıma dikkat ediyorum. Bir diğer önemli konu bir din görevlisinin sigara hiç içmemesi lazım. Yani bu tartışmasız bir konu. Eğer içiyorsa dahi bunu toplumun gördüğü yerde yapmamalı. Çünkü din görevlisi bir örnektir. Toplumda, devletimizde bunca sigaraya karşı bir duyarlılık varken bir din görevlisinin bunu göstere göstere yapması kabul edilemez.”
ASIL İŞİMİZ NAMAZ KILDIRDIKTAN SONRA BAŞLAR
“Din görevlisi ‘ben işimi yaparım gerisi beni ilgilendirmez’ diyorsa bu çok sakıncalıdır. Bizim bu toplumun yapısına, düzenine, insanların yaşamına bir derdimiz olacak. Yani Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (SAV) peygamber olmadan önce cahiliye dönemindeki Arap toplumunun yapısını dert ediniyor, mağaraya çekilip dua ediyor, ağlıyor. İslam bir dert dinidir. Yani insanlığı dert edinme dinidir. Sadece Müslümanlar iyi güzel yaşasın Müslüman olmayanlar ne olursa olsun demez. Onu da iyiliğe güzelliğe davet eder. Hocanın görevi caminin içerisinde kısıtlı değildir. Böyle bir görev anlayışı yoktur. Bizim görevimiz asıl namazı kıldırdıktan sonra başlar.”
CAMİLER HAYATIN MERKEZİ OLMALIDIR
“İslamiyet’in ilk dönemlerinde namaz ibadetinin camide yerine getirilirken bugünlerde maalesef insanlar evlerinde namazlarını kılıyor. Bu doğru bir durum değil. Camide namazın fazileti çok daha fazladır. İslam bir toplum dinidir. Camilerimiz ibadetin merkezi olmakla birlikte insanlarımız için sosyalleşmenin, huzurun yani çıkış yolunun da bir kapısıdır. Buraya namaz kılmak dışında huzur bulmaya gelenler var. Oturup içerisinin maneviyatından faydalanmak isteyenler var. Dara düşmüş çıkamıyor burada bizlerle konuşup çıkış yolu arayanlar var. Demek istediğim şu ki camiler yalnızca bir ibadethane değildir. İslam’da caminin yeri çok daha fazlasıdır.”
Erkal Erdoğan/İLKSAYFA
Gazeteilksayfa.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.