İman ile tedavi

İman ile tedavi

Başkent’te konuşan dünyaca ünlü psikolog Prof. Dr. Malik Badri, tedavi için kendisine yönlendirilen hastaları, psikoterapi yöntemiyle imanlarına seslenerek tedavi ettiğini belirtti.

İlme Destek Derneği'nin (İLDES) düzenlediği 'Yaşayan Âlimlerle Buluşmalar' söyleşilerine bu ay, Malezya İslam Üniversitesi'nden dünyaca ünlü psikolog Prof. Dr. Malik Badri konuk oldu. Badri, bilimsel bilginin üretiminde imanının önemine dikkat çekerek, "İman olmadan bilim olmaz. Psikoloji alanında bana karşı çıkanlar iman, ifrat ve tefekkür gibi kavramları kullanmadan nörolog Sigmund Freud'un psikanaliz yönetimini esas alanlardır." dedi.
Kocatepe'deki Türk Diyanet Vakfı Konferans salonunda düzenlenen ve 3 saat süren söyleşisini İngilizce olarak gerçekleştiren Malik Badri'nin tercümanlığını Abdüsselam Ramazanoğlu yaptı. Badri'nin konuşmasının bir bölümü bazı televizyon kanaları tarafından canlı olarak da yayınlandı. 

AHLAKİ ÇÖKÜŞ VE MADDECİ GÖRÜŞLER

Söyleşide Badri, İslam psikolojisinin aşırılıklardan arındırılmış olan gerçek ve sahih bir bilim olduğunu ifade ederek, gerçek psikolojinin İslam psikolojisi olduğunu söyledi. İman, ifrat ve tefekkür olamadan bilimin olmayacağını söyleyen Badri, 19'uncu yüzyıl materyalizmin gerek bilim gerek felsefe alanında başlattığı sürecin ahlaki bir çöküş olduğunu belirtti. Badri, kendi alanı olan psikolojinin İslam ve İslami değerlerle nasıl bağdaştığını da açıkladı. 87 yaşındaki dünyaca ünlü akademisyen 1963 yılında Ürdün'de düzenlenen bir psikoloji sempozyumunda ilk kez dile getirdiği 'İslam Psikolojisi' kavramının o dönemin bilim çevrelerince yadırgandığını ifade etti. Kendisini eleştirenlerin din ile bilimi bağdaştıramayan maddeci ve sapkın bilim çevreleri olduğunu belirten Maliki Badri bu hususta şunları kaydetti: 
"Benim yaklaşımımı eleştirenlerin çoğu o dönem egemen olan Freudcu ve materyalist meslektaşlarımdı. Bana nasıl kimya bilimin İslam kimyası, Hristiyan yahut Yahudi kimyası ya da inançsız kimyası olarak ayıramıyorsak, psikolojiyi de İslam Psikolojisi ya da bir başka isimle ayrı bir bilim kategorisine sokamayız. Bu mümkün değildir eleştirisini getirdiler. Onların bu görüşünün temelindeyse Batı'nın içine düştüğü ahlaki bunalım yatıyordu. Başta Freud ve onun çizgisinde hareket eden psikologlar, psikolojiyi cinsel itki ve dürtüleri temel alan bir bilim olarak tanımladılar. Bu metotlarını da psikanaliz olarak adlandırdılar."

FREUDCU AŞIRILIKLAR

Psikolojide Freudcu yaklaşımların ahlaki bir bozulma ve çözülmenin sonucu olarak ortaya çıktığını ifade eden Badri, psikoloji ve cinsel aşırılıklar konusu da ise şöyle konuştu: 
Batı, ne vakit bu esas doğrultusunda psikolojiye yöneldiyse bir saat sarkacını salınımı misali ahlaki kaybın yoğunlaştığı Roma ve Bizans dönemlerine yöneldi. Bu çizgiden ne zaman uzaklaştı ise; yani sarkaç ters yöne doğru harekete geçtiğinde psikoloji ahlaki prensipler etrafında hareket etti. Freudcu yaklaşımların cinsel itki ve dürtüler ile açıkladıkları aslında Roma ve Bizans'ta gördüğümüz aşırılıklardır. Batı, Roma ve Bizans çizgisinden uzaklaştıkça daha ahlaklı bir dünya olmuş; Rönesans, Reform ve Aydınlanma ile yeniden Roma ve Bizans çağının cinsel aşırılıklar ve sapkınlıklarına dönmüştür."

MODERN PSİKOLOJİNİN KATKILARI

Badri, Batı ya da Modern psikolojinin tümden reddedilemeyeceğini belirterek, modern psikolojinin beyin ve nöroloji alanında yürüttüğü çalışmaların İslam Psikolojisi açısından önemli olduğunu söyledi. Badri bu konuyu korku kavramı üzerinden verdiği bir örnek ile şöyle açıkladı: 
"Musa'yı (A.S.), yolundan döndürülmek için bazı büyücü ve sahtekârlarca asa ve iplerin yılana dönüştüğü yanılsaması ile korkutulmuştur. Oysa Allah Kuran-ı Kerim'de Musa'ya Allah'ın nebileri korkmaz diye buyurmuştur. Burada çelişki gibi görünüyor ama Musa korkmuştur. Peki, bu korku nasıl bir korkudur? Modern psikoloji korkuyu tepkisel korku ve bilişsel korku olarak ikiye ayırmıştır. Tepkisel korkulara örnek bir insanın sıcak sobaya elini değirmesi ve yanan elinin acıyla geri çekmesidir. Bu tepkisel bir korkudur. Peygamberler de birer insan olduklarına göre tepkisel korkularının olması doğaldır. İkincisi bilişsel korkulardır. Bunlar panikleme olarak tanımlaya bileceğimiz korkulardır. Güçlü bir düşman saldırısında insanlarda yenileceğiz endişesine kapılmak gibi korkular vardır. Allah peygamberlerine bu tür korkuyu vermemiştir. Örneğin; Taif savaşında Peygamberimiz (S.A.V.) kaleden inanların üstüne taş atan ve onları korkuya sevk eden müşrikler karşısında korkmamış en önlere kadar yürümüştür."

"İMAN İLE TERAPİ EDİYORUM"

Psikanalizci ve Freudcu yaklaşımların yeni dönemde geçerliliğini yitirdiğini belirten Badri, psikoterapi yönteminin çağımızın temel tedavi metodu olduğunu söyledi. Badri, dünyanın çeşitli ülkelerinde çalıştığı psikoloji hastanelerinde terapiye yanıt vermeyen en zor vakaları tedavi ettiğini söyleyerek, "Psikoterapiyle insanları fiziksel ve bilişsel olarak rahatlıktan sonra onların imanına seslenerek içine sürüklendikleri yerden çıkartıyordum. Onlar bana ‘sen çok iyi bir terapistsin’ dediklerinde ‘hayır ben iyi bir terapist değilim; İslam ve iman onları terapi ediyor’ diyorum." şeklinde konuştu.

EVRİM TEORİSİ VE İSLAM

Bir soru üzerine Evrim Teorisi ve İslam ilişkisini yorumlayan Badri, Darvin'in Batı'nın Freudcu yaklaşımından bir farkı olmadığını ifade ederek, her iki isminde insanı hayvan kategorisine soktuklarını belirtti. Badri, Darvin'in de aşırılıklara kaçtığını ifade ederek, Evrim Teorisi'nin adaptasyon fikrinin İslami esaslar ile bağdaştığını ancak türlerin tek tek bir kökten evrimleşerek şimdiki insana dönüştüğü fikrinin gerçekçi olmadığını söyledi. 

Uğur DUYAN/HABERVAKTİM
 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.