HADLERİ BİLDİRİLSİN
Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tevfik Erdem, “Devleti bölmeye çalışan hainlik yapan herkese haddinin fazlasıyla bildirilmesi gerektiğine inanıyoruz” diyerek, PKK’nın bitirilmesi için hem insani hem de ekonomik kaynaklarının kurutulmasının şart
OSMAN AKDOĞAN/ HABERVAKTİM-
Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Tevfik Erdem, Tokat Dernekler Federasyonu (TOKFED) tarafından Hamamönü Kabakçı Konağı’nda düzenlenen etkinlikte terör örgütü PKK’ya ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu.
PKK’NIN KAYNAKLARINI KURUTMADIK
“Devleti bölmeye çalışan hainlik yapan herkese haddinin fazlasıyla bildirilmesi gerektiğine inanıyoruz” diyen Erdem, çözüm süreciyle ilgili “Çözüm süreci iyi bir projeydi ancak samimi yürümedi. Hükümet iyi niyetliydi ama Hükümet’in referansları, bilgi kaynakları çok kötüydü. PKK şuanda Amerika ile Avrupalı ülkelerin gözünde bir barış güvercini olarak görülüyor. PKK bu hale nasıl geldi? Öcalan avukatları aracılığıyla verdiği talimatlarla örgütü sürekli diri tuttu. Avrupa’yı ayakta tuttu. Biz PKK ile mücadele ettiğimizi sandık ama etmedik. PKK ile nasıl mücadele edilir ekonomik kaynakları, insan kaynakları kurutulur. PKK’nın insan kaynakları kurutulmuyor. Ekonomik olarak PKK’nın hiçbir kaynağına dokunamıyoruz. Lice’de uyuşturucu tarlaları yakıldı Lice ayağa kalktı. Avrupa’da milyonlarca Euro toplanıyor. Bağış adı altında ya da zorla. Türkiye’de toplanıyor. Ekonomik olarak çok güçlüler” dedi.
BÖLGE VATANDAŞI BİLE PKK’LILARDAN BIKMIŞ DURUMDA
PKK’ya darbe vurulması için biran önce yapılması gerekenleri sıralayan Erdem, “Hükümet, etrafında ne kadar kene gibi yapışan Kürtçü, bürokrat varsa bir silkinip onlardan uzaklaşması lazım. Belediye ve yerel yönetimlerin her kuruşunun hesabını soracak bir denetim sistemi getirmesi lazım. Güneydoğu’da PKK’ya destek sağlayan ne kadar memur varsa rotasyona tabi tutulması lazım. Belediyeyi zaten seçilmiş başkan yönetmiyor. Belediyeyi PKK’nın seçtiği eş başkan yönetiyor. Benim kaymakam öğrencim var. Geçenlerde ziyaretime geldiğinde dedi ki, ‘Güneydoğu’daki bir ilçede göreve başladım. Belediye başkanı hemen yanıma geldi. Belediye başkanı ‘Sayın kaymakamım ne olur bizi şu eş başkandan kurtarın’ dedi. Bu başkan halkın seçtiği kişi. Halkın seçtiği bile diyor ki ‘bizi şu PKK’lılardan kurtarın artık.’ Güneydoğu’da insanlar artık bıkmış durumda. Çünkü insanların gidebilecekleri bir yer yok. Alınması gereken kararlar tek tek alınmalı. Bilinmelidir ki bizim düşmanımız teröristler, PKK’lılar. Eline silah alıp bir devlet kurmaya çalışanlar bizim düşmanımız bunun dışında diğerleri bizim kardeşimizdir” diye konuştu.
KÜRT MİLLİYETÇİLİĞİ YÜKSELİYOR
Aynı zamanda terör uzmanı olan Erdem’in programda aktardıkları konuların satır başları şöyle: “Bugün karşı karşıya kaldığımız terör problemimin arkasında giderek yükselen bir Kürt milliyetçiliği var. Bu kaçınılmaz bir biçimde ön planda ortaya çıkan ve pohpohlanan bir hareket ve bu hareket 2013 yılında Abdullah Öcalan’ın hapishaneden avukatları aracılığıyla bildirdiği bir hareketi temellendirecek. Bu hareket 4 parçaya ayrılmış. Sözde Kürdistan’ın yani Suriye, İran, Irak ve Türkiye üzerindeki bu 4’e ayrılmış sözde Kürdistan’ın öncelikle yerel özerkliklerle bugün Cizire’de Afrin’de, Kobani gerçekleştirdikleri kantonlarla, Türkiye’de ise Sur’da, Cizre’de bir iki sene önce de Aysel Tuğluk’un Diyarbakır’da başlattığı yerel özerklik düşüncesiyle karşımıza çıkıyor. Öcalan’ın avukatları aracılığıyla bildirdiği temel espri şu. Diyor ki: ‘Öncelikle belediyeler kendi başlarına bir özerkliği ilan etsinler.’ Bu resmi olarak vücut bulmasa bile gayri resmi olarak halk veya belediyeler bunu hayata geçirecekler. Bu sadece yerel bir örgütlenme olarak karşımıza çıkmayacak. Kültürel işbirliği de olacak. Yani bu dört parçanın birleşmesi gerçekleşecek. Burada ‘Pankürdizm’ bir ülke kurulmak hedefleniyor. Bu düşünce aslında Osmanlı imparatorluğunun parçalanmasıyla karşımıza çıkıyor”
KÜRTÇE GAZETELER HALK ÜZERİNDE ETKİLİ OLDU
“Bu Kürt kimliğinin kazanmasında etkili olan bir yayın var. 1898’de karşımıza ‘Kürdistan’ diye bir gazete. Bu ilk Kürtçe gazete. Bundan sonra 1911’de 1913’te ‘Kürt Güneşi’ diye başka bir gazete çıkacak. Bunları çıkaranlar daha çok sürgünde olan Jön Kürtler. Ama halkın müstakil bir Kürdistan düşüncesi yok. Çünkü halkın kendini bağlı hissettikleri bir lider figürü var yani halife. Din çok çok daha etkili. Ancak Jön Kürtler olarak tabir ettiğimiz entelektüeller, aydınlar biraz daha farklı. İz düşümünü şimdi HDP’de bulabileceğim insanlar belki. Doğrudan halkın içerisinde değil ama daha bağımsız bir kimlik ön plana çıkaranlar. Bunlar 1918’de Jine gazetesini çıkarttılar. Bu gazete çıktığı zaman imparatorluktan ayrılma hayali olmayan insanların bir süre sonra daha özerk daha müstakil bir devlet peşinde koştuklarını göreceksiniz. İmparatorluk parçalanmaya başladıktan sonra iş bitecek”
ÖRGÜTLER BÖLÜNEREK BÜYÜDÜ
1961 Anayasası’nın özelliği şu örgütlenme özgürlüğü inanılmaz bir şekilde gelişmiş. Bundan sonra Türkiye’de ve tüm dünyada giderek gelişen sol hareketlerle karşı karşıyayız. Önce Fikir Kulüpleri Federasyonu kurulacak daha sonra da DEV-GENÇ yani PKK’nın ana kökeni kurulacak. DEV-GENÇ’ten sonra ikiye ayrılan bir örgüt var. Birincisi Türkiye Halkın Kurtuluş Ordusu, Türkiye Halkın Kurtuluş Partisi Cephesi. Bu parçalanmadan sonra biz 1970’lerin ortasından itibaren PKK’nın düşünsel oluşumuyla karşı karşıyayız. 1970’lerin ortasında sol harekette bir parçalanma olacak. Türk ile Kürt solcular yavaş yavaş ayrılmaya başlayacak. Bu tarihten sonra yeni Kürtçü örgütlerle karşı karşıya kalıyoruz. 1978’de PKK olarak tanımlayacağımız örgüt resmi hale gelecek 1979’da Öcalan yurt dışına kaçacak, 1980’deki darbeden sonra Filistin’deki kamplarda eğitim görecekler. Filistin Kurtuluş Örgütü kamplarında yetişen 300 civarındaki PKK’lı 1984’ten itibaren Türkiye’nin başına bela olacak.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.