Feminizm uyarısı
Aile ve ahlaki değerlerin öneminin öne çıkarılması gerektiğini belirten STK’lar aile yapısının yozlaşmasının sebebinin batı kaynaklı operasyonlar olduğunu belirtti.
Yayınlanan bildiride; Türkiye Cumhuriyeti’nin İzlanda, Finlandiya, Norveç, İsveç gibi ülkeleri model alan Toplumsal Cinsiyet Eşitliği (TCE) politikasını uygulamakta olduğu belirtilerek yetkililer feminist politikalar karşısında uyarıldı. Türkiye'de ailenin hedef alınmasının küresel bir proje olduğu ve bu konunun siyaset üstü bir duyarlılıkla ele alınması gerektiği belirtilen bildiride aileyi bitirme noktasına getiren politikalara bir an önce son verilmesi gerektiği söylendi.
AİLEYİ BİTİRME NOKTASINA GETİREN POLİTİKALARA SON VERİLMELİ
Dünya Çocuk Hakları Derneği ve İyilik İnsan Hakları Derneği tarafından organize edilen, Aile Platformu, Aile Hakları Derneği, Babalar ve Çocuklar Derneği, Mağdur Hakları Derneği ve çok sayıda STK’nın desteklediği ve ÖNDER Ankara ev sahipliğinde gerçekleştirilen basın toplantısında aileyi bitirme noktasına getiren politikalar ile ilgili bildiri yayınlandı. Her seçimde olduğu gibi bu seçimde de sivil toplumun taleplerini, şartlarını siyasi topluma iletme görevinin STK'lara, kanaat önderlerine, âlimlere, aydın, entelektüel, akademisyen ve yazarlara düştüğü bildirilen bildiride, oy için meydanlara çıkacak tüm siyasi liderlere aileyi çözülme, bitme noktasına getiren politikalara son verilmesi için çağrıda bulunulmasının kritik bir önem taşıdığı kaydediliyor.
SEBEBİ, BATI KAYNAKLI OPERASYONLAR
Açıklanan bildiride medeniyetin değerlerinin, neoliberal uygulamalar sebebiyle zaman geçtikçe yozlaştığına ve önemini kaybettiğine dikkat çekilerek, “Bugün yürürlükte olan kanunlar-yönetmelikler, imzalanan uluslararası sözleşmeler, uygulanan ulusal eylem planları değiştirilmediği takdirde; Türkiye, toplumun temel yapı taşı olan ailesini kaybedecektir. Batı dünyası kaynaklı operasyonlar sebebiyle bu kurum zaten uçurumun eşiğine gelmiş durumdadır. Ailenin çözülmesi, boşanmaların artması sebebiyle Türkiye'nin yaşadığı ahlaki kriz dramatik boyutlardadır. Eğer, 2018 seçimlerinden sonra iş başına gelecek yetkililer bu felakete son verecek önlemleri almak için çaba göstermezlerse aile yapımızı kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalacağız” denildi.
5 EVLİLİKTEN BİRİ BOŞANMAYLA SONUÇLANIYOR
Türkiye'de son 15 yılda, 9 milyon 620 bin çiftin evlendiği, 1 milyon 789 bin 440 çiftin ise boşandığına dikkat çekilen bildiride her 5 evlilikten birinin boşanmayla sonuçlandığına dikkat çekildi. Bildiride, “Çocuklar aile ortamından uzak bir şekilde büyümektedir. Bilgisayar, televizyon, akıllı telefon, tabletler ve çevrimiçi oyunlardan gelen milyonlarca müstehcen içerikli materyalin karşısında savunmasız bulunmaktadır. Bunun sonucu olarak cinsellik yaşı, uyuşturucu kullanma yaşı, şiddet uygulama/görme yaşı düşmektedir. Dünyanın her yerinde yapılan araştırmaların ortaya koyduğu gerçek şudur, boşanmaların arttığı, ailenin çözüldüğü bir ülkede adli suçlar ve psikolojik sorunlar kaçınılmaz olarak artmaktadır. Aile kurumunun çözülmesiyle suç oranlarındaki artış arasındaki ilişkiyi gösteren bol miktarda kanıt vardır. Türkiye’de 2008-2012 yılları arasındaki çocuk suçluluk oranlarındaki ürpertici artış, bu yargının Türkiye için de doğru olduğunu göstermektedir. TÜİK’in 2008-2012 yılları arasındaki çocuk suçluluk oranlarını aktardığı tablo bu acı gerçeği ortaya koymaktadır” konularına dikkat çekildi.
AİLE ÇÖZÜLMESİ, BAĞIMLILIK VE SUÇ ORANINDA ARTIŞA NEDEN OLUYOR
Ailenin çözülmesinin sadece suçluluk oranlarının artışıyla ilişkili olmadığı, yapılan araştırmaların alkol ve madde bağımlılığı, okul başarısızlığı ve okulu terk, psikolojik problemler, fuhuş ve evlilik dışı doğum, şans oyunları ve kumar, intihar gibi problemlerin artışının da boşanmaların artışıyla ilişkili olduğunu bildiride yer alırken boşanmaların artmasının dahi boşanmış ailelerin yaygınlığıyla ilişkili olduğu belirtildi. Bunun nedenin ise uygulanan toplumsal cinsiyet eşitliği politikaları olduğu, bu politikalar doğrultusunda imzalanan İstanbul Sözleşmesi ve bu sözleşmeye dayanarak çıkarılan 6284 sayılı kanunun Türkiye'de aile kurumunu bitirme; çocukları haz piyasasının sermayesi haline getirme, kadınları ve erkekleri birbirine düşman etme hedefi gütmekte olduğu kaydedildi.
EVLİLİK ŞİDDET SEBEBİ OLARAK TANIMLANDI
Bildiride, 2004'te yapılan TCK'daki değişiklikle evlilik içi tecavüz kavramı getirildiği, 2005’te LGBT dernek kurulduğu, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın yayınladığı araştırma raporunda "Aile kadınlar için güvenli bir ortam değildir." ifadelerinin yer aldığı, buna ek olarak, 2014 raporunda, "evlilik" de şiddet sebebi olarak tanımlandığı söylendi. Bu raporlarda, aileyi değil, kadını merkeze alan politikalar uygulanması gerektiği belirtilirken, Aile Bakanlığı'nın yayınladığı bu raporlara ve bu ifadelerin yer almasına hiç kimsenin itiraz etmemesine tepki gösterildi.
EŞCİNSELLİK LEGAL GÜVENCE ALTINA ALINDI
2011'de İstanbul Sözleşmesi imzalandığı ve bu sözleşmede "Kadınlar' kelimesi 18 yaşın altındaki kız çocuklarını da kapsar" ifadesi yer aldığı, sözleşmenin 4’üncü maddesinin eşcinselliği legal güvence altına aldığı belirtildi. 42’inci maddesinin ise din, gelenek, örf gibi toplumsal kurum ve değerlere aykırı davranışları "şiddet gerekçesiyle" denetlemeyi yasaklıyor, 48’inci madde ise karı-koca arasındaki "şiddet iddiası taşıyan" geçimsizliklerde arabuluculuk yapmayı yasakladığı belirtildi.
TCE ADI ALTINDAKİ FEMİNİST POLİTİKALARA SON VERİLMELİ
Bugün itibariyle Türkiye Cumhuriyeti’nin İzlanda, Finlandiya, Norveç, İsveç gibi ülkeleri model alan Toplumsal Cinsiyet Eşitliği (TCE) politikasını uygulamakta olduğu kaydedilen bildiride Türkiye'de ailenin hedef alınmasının küresel bir proje olduğu, bu konunun siyaset üstü bir duyarlılıkla ele alınması, İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı kanun iptal edilmesi gerektiği bildirildi. Buna ek olarak, TCE adı altındaki feminist politikalara son verilmeli, kadına, erkeğe ve çocuğa yönelik politikalar aile merkezli ve toplumsal değerlerle uyumlu olacak şekilde yeniden yapılandırılmalıdır. Dinini, ülkesini, ailesini önemseyen tüm partilerin seçmene yapacağı vaatler yukarıdaki iki maddeyi mutlaka kapsaması gerektiği vurgulandı.
AİLE VE AHLAKİ DEĞERLER ÖNCE GELMELİ
Bildiride “aile” temelli girişimleri desteklendiği, aile kurumuna zarar veren politikaların ise eleştirildiği belirtildi. Siyasi liderlerden, çocuklar ve ailelerin geleceği için İstanbul Sözleşmesi’nin iptal edilmesini talep eden STK’lar, dinini, ülkesini, ailesini önemseyen tüm partilerin seçmene yapacağı vaatlerin içerisinde aile konusu da olması gerektiği vurgulandı. Önümüzdeki seçimlerde aile değerleri ve ahlaki taleplerin ekonomiden önce gelmesi gerektiğini söyleyen bildiride, “AB kaynaklı çevreler aile kurumunu işgal ve iğfal etmiş durumda. Eşimizle ve çocuğumuzla olan ilişkimizi bu ülkenin, bu toprakların kadim değerleri değil, AB hukuku belirliyor. Sürekli vatan/millet nutukları dinliyoruz. Ailesini koruyamayan vatanını nasıl koruyacak?” denildi.
Emrah ÖZCAN/HABERVAKTİM
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.