Ebulgazi Bahadır Han kimdir?

Ebulgazi Bahadır Han kimdir?

Ebulgazi Bahadır Han kimdir, hangi dönem yaşadı, hangi görevlerde bulundu, hangi eserleri yazdı, hangi eserleri Avrupa’da kaynak eser olarak kullanılıyor?

Eserleri birçok dile çevrilerek tarih alanında kaynak eser olarak kullanılan, ünlü tarihçi ve devlet adamı Ebulgazi Bahadır Han’ın hayatını sizler için derledik…

Ebulgazi Bahadır Han kimdir, hangi dönem yaşadı, hangi görevlerde bulundu, hangi eserleri yazdı, hangi eserleri Avrupa’da kaynak eser olarak kullanılıyor? 

İşte cevabı:

Harezm Özbek hanlarından tarihçi bir hükümdar olan Ebulgazi Bahadır’ın, babası Arap Muhammed Han, Harezm Özbek hanlarının atası olan Yâd-gâr Hanın dördüncü batından torunudur. 1603’te Rus Kazaklarının Urgenç’e hücum ve babasının tarafından imhaları hadisesinden 40 gün sonra doğmuş ve bu gazâ dolayısıyla “Ebü’l-Gâzi” ismini almıştır. Ebü’l-Gazi’nin, 16 yaşında devlet idaresine başlayıncaya kadar Urgenç’te geçirdiği gençliğinde ve İran’daki hayatında ciddi surette ilim tahsil ettiği, iyi derecede Arapça ve Farsça bildiği, bu dillerden yaptığı tercümelerden anlaşılmaktadır.

BABASI TARAFINDAN VALİ TAYİN EDİLİYOR

Ebü’l- Gazi’nin babası Arap Muhammed Han önce Urgenç’i, sonra da Hive’yi başşehir yaptı. Oğlu Ebü’l- Gazi’yi Harezm’de Kat valiliğine tayin etti. 1620 başlarında Hanın oğulları Habeş ve İlbars, babalarına isyan ettiler. Ebü’l-Gazi yaptığı savaşlarda fevkalâde kahramanlık gösterdi ise de, babasının yakalanarak gözlerine mil çekilmesine engel olamadı. Bu hâdise üzerine Ebü’l-Gâzî, Buhara hanı İmam Kuli Hana sığınarak iki yıl yanında kaldı. 

TÜRK TARİHİNİ TETKİK EDİYOR

Şah Abbas’a sığınan Arap Muhammed Hanın büyük oğlu İsfendiyar Han, babasının yerine Harezm Hanlığına geçince, 1623’te Urgenç’i has olarak Ebü’l-Gâzi’ye verdi. Burada üç sene kalan Ebü’l-Gâzi, Harezm’e tek başına hakim olmak niyetinde olduğundan, ağabeyi ile harbe girişti. Fakat muvaffak olamayarak 1626’da Kazakistan’a gidip üç ay kaldı. Daha sonra Taşkent hanının daveti üzerine Taşkent’e gitti ve iki sene orada misafir kaldı. Buradan tekrar Buhara hükümdarı İmam Kuli Han’ın ülkesine giderek, ordu toplamaya başladı. Ağabeyinin bir seferde olmasından faydalanarak Hive Kalesini ele geçirdi. Fakat İsfendiyar Han, ordusu ile gelince mukavemet edemedi ve yakalanarak Safevilerin elinde bulunan Yurd’a gönderildi. Oradan İsfahan’a geçen Ebü’l- Gazi, İran’da iken Şah tarafından hüsnü kabul gördüğünü, kendisine dirlik olarak maaş bağlandığını ve on yıl orada kaldığını kendi tarihinde anlatır. Tarihe büyük bir ilgisi olan Ebü’l-Gazi, gittiği yerlerin tarihini tetkik ettiği gibi, İsfahan’da iken de, Türk Tarihi üzerine yazılmış Fars kaynaklarını tetkik etme imkanını bulmuştu. 

21 YIL TAHTTA KALDI

Ebü’l-Gazi, İsfahan’dan kaçarak, önce Ersari Türkmenleri, sonra Balhan’daki Teke Türkmenlerinin yanına gitti. 1642’de ağabey İsfendiyar Hanın ölümü ile boşalan Harezm Hanlığına 1643 yılında çıkıp, Hive’yi kendine merkez edindi. 21 sene hanlık yapan Ebü’l-Gazi, en çok Türkmenlerle mücadele etmiştir. Ayrıca komşuları olan Buhara Özbek hanlarının yurtlarına da birkaç defa akın düzenlemiştir.

ESERLERİ

Ebü’l-Gazi, İki önemli eser bırakmıştır. Bunlardan biri 1659’da yazdığı Şecere-i Terâkime, diğeri 1663’te ölmesi ile yarım kalan ve vasiyeti üzerine oğlu Enûşe tarafından ikmal edilen Şecere-i Türk’tür. İlk eserini, Reşideddîn’in tarihinden aldığı Oğuz Name’yi, Türkmenler arasında ele geçirdiği diğer 20 kadar Oğuz name rivayetleri ile karşılaştırarak tasnif etmiştir. Eser, Rus müsteşriki Tumansky tarafından 1892’de Aşkaabad’da Rusça olarak ve 1937’de Türk Dil Kurumu tarafından Çağataycası faksimile olarak neşredilmiştir. 

BATI KAYNAK ESER OLARAK KULLANIYOR

Şecere-i Türk ise, 15. asrın ikinci yarısından başlayıp Harezm’de hükümet süren Yâd-gâroğlu Şıban-Özbek hanlarının tarihini ve soyunu tespit maksadıyla kaleme alınmış ve bu sülâlenin 1663’e kadar ki tarihi için esas membaa olmuştur. Bu eser, Türk ve Moğol tarihine ait bilinen ilk kaynak olduğundan, yalnız Özbek hanları tarihi için değil, aynı zamanda Moğol ve Türk tarihi için başlıca kaynak telâkki edilmiştir. Eseri batıya ilk kez tanıtan; Poltava Savaşından sonra Ruslar tarafından Sibirya’ya sürülen İsveçli subay Tabbert’tir. Eser Moğol Hanedanı ve kabilelerin tarihini belirten en iyi kaynaklardan biri olarak tanınmıştır. Kont Estralenburg tarafından Almanca’ya tercüme edilmiş, Fransızca tercümesi de 1726’da Leiden’de basılmış ve yayınlanmıştır.

 

Gazeteilksayfa.com

 

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.