Derviş Vahdeti kimdir? Niçin idam edildi?
31 Mart Vakası sorumluları arasında gösterilerek idam edilen, Volkan gazetesinin sahibi ve başyazarı Derviş Vahdeti’nin hayatını sizler için derledik. Derviş Vahdeti kimdir? Niçin idam edildi?
Derviş Vahdeti kimdir, nereli, hangi dönem yaşadı, niçin idam edildi?
İşte cevabı:
31 Mart Vakası sorumluları arasında gösterilerek idam edilen, Volkan gazetesinin sahibi ve başyazarı Derviş Vahdeti’nin hayatını sizler için derledik.
Asıl adı Derviş olup Kıbrıs’ta Lefkoşe’de doğdu. Küçük yaşta okula başladı, ardından medreseye girerek Arapça ve fıkıh okudu. Bu arada Nakşibendi tarikatına intisap etti ve Lefkoşe’deki Ayasofya Camii’nde müezzinliğe başladı. On altı yaşında iken annesinin intiharı, yirmi bir yaşında iken de babasının ölümü, üzerinde derin izler bıraktı. Bu sırada Kıbrıs’ın İstanbul ile olan münasebetleri artınca İstanbul’a gidip iki ay orada kaldı. Kıbrıs’a dönüşünde İngilizce öğrenmek için Larnaka’daki bir misyoner okuluna devam etti. Fakat bir müddet sonra kilisede vaaz dinlemeye zorlanması üzerine okulu terk ederek kendi kendine İngilizce öğrenmeyi sürdürdü. İngilizce’si yeterli düzeye gelince adadaki İngiliz idaresine memur olarak girdi.
Burada İngiliz kültüründen etkilendi. İstanbul seyahati sırasında daha yakından tanıma fırsatı bulduğu Mizan, Hürriyet ve Meşveret gazetelerini büyük bir ilgiyle takip etmeye ve bunları Kıbrıs’ta yakın arkadaşlarına dağıtmaya başladı. Ayrıca İstanbul’dan, II. Abdülhamid rejiminden kaçıp Paris’e giderken Kıbrıs’a uğrayan hürriyetçi gençlere de yardımcı oluyordu. Bu yüzden Jön Türk adıyla anılmaya başlandı ve Sultan Abdülhamid’e dil uzattığı gerekçesiyle bir ara sorguya çekildi.
GENEL AFTAN YARARLANDI
Derviş Vahdeti 1902’de tekrar İstanbul’a gitti, bir süre boş gezdikten sonra parasız kalınca Dahiliye Nazırı Memduh Paşa’ya yazdığı bir dilekçe üzerine himaye görerek 400 kuruş maaşla Muhacirin Dairesi’ne alındı. Burada verilen mübeyyizlik görevini kendisine uygun görmediği için yazdığı bir şikayet dilekçesi üzerine tutuklandı. Ailesinden habersiz olarak Mehterhanede otuz dört gün tutuklu kaldıktan sonra ailesiyle birlikte Diyarbakır’a sürüldü; orada üç buçuk yıl kaldı. Burada “üstâd-ı hürriyyet” dediği Ziya Gökalp’in sohbetlerine katıldı ve ondan etkilendi. Ayrıca Şeyh Hacı Ahmed ile tanışarak tasavvufî bilgisini ilerletti.
Kendi anlattıklarına göre Hacı Ahmed’den aldığı tasavvufî tesiri Ziya Gökalp’ten edindiği felsefî kültürle birleştirdi. Bu halet-i ruhiye ile Vahdetî adını benimsedi. Ziya Gökalp’in onu tutarsız bir şahsiyet olarak görüp kendisine “Lahuti” lakabını taktığı da bilinmektedir. İstibdada karşı yapılan Telgrafhane işgaline katılan Vahdeti, II. Meşrutiyet’in ilanından kısa bir süre önce derviş kıyafetine girerek kaçtı. Ancak bir süre sonra Birecik’te yakalandı ve zindana atıldı; üç gün sonra da Diyarbakır’a geri getirildi. Meşrutiyet’le birlikte ilan edilen umumi aftan faydalanarak serbest kaldı. Derviş Vahdetİ sürgün hayatı bitince Kıbrıs’a gitti, mallarını satarak İstanbul’a döndü. Eski işine girmek istediyse de kabul edilmedi. İttihatçılardan da ilgi görmeyince sürgünden dönenlerle İttihat ve Terakki’den ayrılanların kurduğu Fedâkârân-ı Millet Cemiyeti’ne girdi. Fakat kendi ifadesine göre onların fesatçılık yaptığını görünce üç gün sonra ayrıldı.
VOLKAN GAZETESİNİ ÇIKARDI
Meşrutiyet’in sağladığı serbest ortamdan faydalanarak çıkarılan çeşitli gazeteler gibi Derviş Vahdeti de bir gazete çıkarmak için saraydan yardım istediyse de bu isteği reddedildi. Ali Cevad Bey’in fezlekesinden, sarayın onu tutarsız ve güvenilmez bir şahsiyet olarak gördüğü anlaşılmaktadır. 11 Aralık 1908 yılında kendi imkanlarıyla Volkan gazetesini çıkarmaya başladı. Gazetenin muhtevası “İslâmcı, hürriyetçi ve insaniyetçi” olarak belirlenmişti. Vahdeti’nin düşüncesi, bu gazetenin yayın organı olacağı bir de “hadim-i insaniyet” derneği kurmaktı. Nitekim gazetenin ilk sayılarında başlık altındaki yazı bunu açıkça göstermektedir.
İTTİHAT-I MUHAMMEDÎ CEMİYETİNİ KURDU
Volkan’ın yayın hayatına girmesinden sonra anlaşıldığına göre henüz resmen kurulmamış olan İttihat-ı Muhammedi Cemiyeti adında bir kuruluşu temsilen bazı kişiler Derviş Vahdeti’ye başvurarak gazetenin cemiyetin yayın organı olmasını istediler. Önce bu teklifi kabul eden Vahdeti, Volkan’ın 17 Şubat 1909 tarihli 48. sayısından itibaren başlığının altına “İttihat-ı Muhammedî Cemiyeti’nin mürevvic-i efkarıdır” ibaresini koyup cemiyet nizamnamesinin ilk on maddesini yayımladıysa da kurucularla yaptığı sonraki temaslarda değişik fikirleri olduğunu görerek onlardan ayrıldı. Bu davranışında, cemiyetin başkanı olarak görünen İsmail Hakkı Bey’in güven vermeyen kişiliğinin de önemli rolü olmuştur. Ancak bu teşebbüsten aldığı ilhamla bir müddet sonra kendisi yeni bir İttihat-ı Muhammedî Cemiyeti kurarak gazetesini bu kuruluşun yayın organı yaptı. Cemiyet 31 Mart Vakasından on gün önce (3 Nisan 1909), ulema ve meşayihten tanınmış bazı kişilerin de katıldığı Ayasofya Camii’nde yapılan büyük bir törenle resmen açıldı.
İNGİLİZ AJANLIĞIYLA SUÇLANDI
Volkan gazetesi, cemiyetin yayın organı olarak itidal ve itaat tavsiye eden bir politika takip ediyor, Derviş Vahdeti de herkes gibi II. Meşrutiyet inkılabını “saâdet-i millet” olarak görüyordu. Fakat gazetede yer alan bir kısım yazılardan, Vahdeti’nin Sadrazam Kâmil Paşa taraftarı bir politika benimsediği anlaşılmaktadır. Siyasi ortamın iyice gerginleşmesinin ardından 31 Mart Vakası patlak verdi. Olayları başlatan askerlerin, İttihat-ı Muhammedî Cemiyeti’nin açıldığı gün dağıtılan küçük bayrakları taşıması dikkatleri Vahdeti’nin üzerine çekti. Volkan’da yayımlanan yazılar ve özellikle Vahdeti’nin 14 Nisan 1909’da II. Abdülhamid’e yazdığı açık mektup halkı ve askerleri tahrik edici nitelikte bulundu. Ayrıca meşrutiyet anlayışı ve adem-i merkeziyetçi fikirleriyle İngilizler’e ve Prens Sabahaddin’in başında bulunduğu Ahrar Fırkası’na yakın olan Kâmil Paşa ile oğlu Said Paşa’ya yakınlığı ile tanınan, hatta bu yüzden daha sonraları bazılarınca İngiliz ajanı olmakla suçlanan Vahdeti 17 Nisan’da sorgulanmak üzere mahkemeye çağrıldı.
İDAM EDİLDİ
Derviş Vahdetİ İttihatçıların adaletine güvenmediği için 18 Nisan’da İstanbul’dan kaçtı. Beykoz, Gebze, Hereke ve Sapanca’da gizlendi. Son olarak gittiği İzmir’de hemşerisi olan Abdullah Nadiri tarafından ihbar edilince 25 Mayıs’ta tutuklandı. İstanbul’a getirilip divanıharpta yargılandı. Görünüşte “Abdülhamid’e Açık Mektup” adlı makalesinden dolayı hakkında dava açılan Vahdeti, 31 Mart Vakasının müsebbibi olarak idama mahkûm edildi ve karar 19 Temmuz 1909’da infaz edildi.
Gazeteilksayfa.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.