BU BİR ONUR MÜCADELESİDİR

BU BİR ONUR MÜCADELESİDİR

Güneydoğu Gazisi olan ve Kamu-Sen Şehit Yakınları ve Gaziler Komisyonu Başkanı Abdullah Gazioğlu gazetemize önemli açıklamalarda bulundu. Gazioğlu, onur mücadelelerinin devam ettiğini söyledi.


ADEM GÜRSOY – HABERVAKTİM
Kamu-Sen Şehit Yakınları ve Gaziler Komisyonu Başkanı Abdullah Gazioğlu ile komisyonun kuruluş amaçlarını, Gazi ve Şehit yakınlarının sorunlarını ve gündeme dair önemli konuları konuştuk. Kendisi de Güneydoğu Gazisi olan Gazioğlu sorularımıza samimi cevaplar verirken onur mücadelelerine devam ettiklerini söyledi. Şehit yakınlarının ve Gazilerin hak ettikleri değeri görmediklerini söyleyen Gazioğlu, karşılaştıkları sıkıntıları gazetemiz muhabirlerinden Adem Gürsoy’a değerlendirdi.

Kamu-Sen Şehit Yakınları Ve Gaziler Komisyonu’nun Kuruluş Amacını Açıklar Mısınız?
Gazilerimizle dünden bugüne yaşamış oldukları travmaları atlatabilmek, yaşamış oldukları kahramanlıkları bizden sonraki nesillere aktarabilmek için bir vesile görevi almak istiyoruz. Bunun da ismi komisyon olur dernek olur veya başka bir şey olur düşüncesiyle bu konuda hizmet etmek amacıyla kurulmuş bulunmaktayız. Komisyonun diğer büyük bir amacı da son atamalarla birlikte 12 bin gazi ve şehit yakını kamuda istihdam edildi. Ama bunların kamu da maalesef çözüm sürecine istinaden midir veya başka nedenlerden midir, haberlere de konu oldu tuvalet temizletiyorlar. Gazi ve şehit yakınlarının onuruna yakışmayan muameleler yapılıyor. Biz de bu tür olumsuz olayların önüne geçmek için böyle bir komisyon kurulmasını düşündük. Burada gaziler ve şehitlerin geride bıraktıklarına sahip çıkmak, onların problemlerine çözümler üretmek ayrıca problemlerini, sıkıntılarını dillendiremeyen gazi ve şehit yakınlarımıza bu konuda tercüman olmak istiyoruz.

Gazi ve Şehit Yakınlarının Özlük Haklarına Yönelik Beklentileriniz Nelerdir?
Gazi ve şehit yakınlarımızın özlük haklarına yönelik beklentileri maalesef karşılanmadı. Çeşitli haklar verildi ama yeterli değil… Bizim genel olarak beklediğimiz -hep bunun üzerinde duruyoruz- onur mücadelesi veriyoruz. Buna istinaden de bize verilen kartlarda şehit yakını mıyız, gazi miyiz belli değil. Bizim en büyük problemimiz bu. Biz o kartı kabul etmiyoruz, istiyoruz ki kartın üzerinde onur kartı yazsın. O kartların üzerindeki ‘ücretsizdir’ yazısını bu insanlara bir hakaret olarak görüyoruz. Çünkü bizim bu kartlarımıza bakıldığı zaman bizim bu vatan için, bu milletin bekası için, bölünmez bütünlüğü uğruna gözümüzü, ayağımızı ve bacağımızı 20 yaşında vermiş olduğumuzun hatırlanması lazım. Biz yoksul olduğumuz için otobüse veya trenlere binmiyoruz. Gaziler ve şehit yakınları olarak bizler onur vesilesi olarak o otobüslere binmek ve bize özel ayrılan koltuklara oturmak istiyoruz. Bunun için ücretsiz ibaresinin yazdığı kartları kabul etmiyoruz. Bize verilen bu kartların bir ödül olarak değerlendirilmesini istiyoruz. Kartlarımız da daha önce gazi veya şehit yakını yazıyordu şimdi o ibareler kaldırıldı.
Yani Yasal Olarak Bir Konumunuz Yok Mu?
Otuz yıldan beri terörle mücadele edenlerin bu mücadeleden sonra isimleri belli değil. Yani bu ülkede kanunlar çerçevesinde gazinin tanımı yok. Sadece 2847 sayılı dernekler kanununda geçiyor malul gazi denir diye… Şimdi ben 3713 terörle mücadeleden malul oldum. Hatta geçen aylarda bir başbakan yardımcısı, 3713 terörle mücadele artık bitiyor, çözüm süreciyle beraber sonlanıyor, biz bu kanunu kaldıralım dedi. Peki ben soruyorum şimdi o kanun kaldırıldığı zaman benim statüm ne olacak, ben nereye bağlı olacağım. Bu bizim geçmişteki mücadelemizi bir nevi hiçe saymaktır. Çünkü bizim terörle mücadeledeki dayanak noktamız 3713 sayılı kanun. Şu anda doğu ve güneydoğuda kahraman askerlerimiz çarpışıyorsa ve şehit veya gazi olduğunda haklarını bu kanuna istinaden alacaklar. 3713veya muharip gazilerde 1005 sayılı kanuna göre bu haklar alınıyor.

Vatanı İçin Gözünü Kıpmadan Çarpışmış İnsanlar İçin Bu Yeterli Mi?
Hayır kesinlikle yeterli değil. Bu yüzden bizler için bir çatı kanuna ihtiyaç var. Ücretsiz seyahat kartları kaldırılarak onur kartları verilmesi lazım… Verilen faiz konut kredisinin yine buraya bağlanması lazım. Yani bizim bir ismimizin olmasını istiyoruz.
Detaya Girmek Gerekirse Bu Çerçevede Beklentileriniz Nelerdir?
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na bağlandıktan sonra devlet bizi maddi durumu yetersiz, ihtiyaç sahibi, fakir, fukara olarak mı görüyor bilemiyoruz. Söz konusu bakanlık şiddet gören insanların bağlı olduğu bir kurum yani bakıma muhtaç olan insanların, engellilerin olduğu bir kurum. Şimdi biz burada diyoruz ki madem bize iş hakkı verdiniz ama bizim mağdur olduğumuz branşla ilgili iş hakkı vermediniz. Onurlandırmak için iş hakkı verdiniz ama neden bizi tahsilimize göre atamıyorsunuz. Bir öğretmen gaziyi neden düz memurluğa atıyorsunuz. İçişleri Bakanlığı’na bağlı olduğumuz zamanda kuraya bakılmaksızın atamalarımız yapılıyordu. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na bağlandıktan sonra kuraya göre atamalar yapılmaya başlandı. Örneğin öğretmen gaziyi gönderiyor Tarım Bakanlığı’na, o öğretmen orada ne yapacak? Kime ne öğretecek? Bunun gibi bizim kafamızda bazı soru işaretleri var. Sözü edilen bakanlığa bağlanmamız iyi mi oldu kötü mü oldu bilemiyoruz. Dolayısıyla bakanlığın kafamızdaki bu soru işaretlerini gidermesi lazım. Bizler mağdur değil bizler mağruruz.

Son Günlerde Gelen Şehit Haberleri ve Çözüm Süreciyle İlgili Değerlendirmeleriniz Nelerdir?
Çözüm sürecinin yanlış bir politika olduğunu daha önce her platformda dile getirdik. İletişim çağındayız dolayısıyla İspanya’da, İngiltere’de ve Amerika’da terörle mücadele nasıl yapılıyor bunu herkes biliyor. Gelen şehit haberlerinden ötürü içimiz kan ağlıyor. Evet biz de dedik artık analar ağlamasın ve bin yıldan beridir bu topraklarda süregelen kardeşliğe halel gelmesin. Ama bunun çözümü bu mu olmalıydı. Çözüm süreciyle beraber biz şunu gördük: askerin kenara çekildiği, yenilmişlik duygusunun topluma verildiği bunun yanında PKK’lı teröristlerin, kansızların sanki bir zafer kazanmış edasıyla hareket edildiğini gördük. Bu bizi yaraladı. Biz istedik ki analar ağlamasın ama önce teröristler silah bıraksın ve Türkiye Cumhuriyeti sınırlarından dışarı çıksın. Peki bunlar ne yaptı? Biz pişman değiliz, silah bırakmıyoruz, önderimiz Apo’nun talimatıyla geldik dediler ve adalet ayaklarına gittiler. Bütün bunların yanlış olduğunu o dönemde defalarca söyledik. Maalesef ki haklı olduğumuz ortaya çıktı. Şimdi de buzdolabına kondu, kenara bırakıldı diyorlar ama hala çözüm süreci bitmiştir demiyorlar.

Terör Örgütünün Amacı Nedir?
Cumhuriyet’in kuruluşundan bugüne çeşitli dönemlerde farklı terör örgütleri ülkemizde baş göstermiştir. Misak-ı Milli sınırlarının çizildiği sıralarda Musul’un Türkiye’ye bağlanması için Mustafa Kemal Atatürk’ün başlattığı askeri harekât sırasında Şeyh Said isyanı çıktı. 1970 – 1980’lerde Asala terör örgütü, 1980’den sonra da PKK terör örgütü ortaya çıktı. Bütün bunlar neden oluyor bunu anlamak lazım. Bunların temel nedeni Kürt vatandaşlarımızı kullanarak Türkiye’nin tekrar bir imparatorluk ve güç olacağından korkan emperyalist güçlerin ülkenin önünü kesmek için bu tür terör örgütlerini kullandığını düşünüyorum. Kürt vatandaşlarımızın da bu yönde kandırıldığını düşünüyorum. Onun için burada insanların biraz daha duyarlı olması gerekiyor. Aslında Kürt halkının da bu ülkeden ayrılmak istemediğini düşünüyorum. Ülkenin en uç bölgesinde bulunan Derecik’te 40 bin aşiret mensubu çıktı, biz PKK’ya savaş ilan ediyoruz dedi ve Türkiye’ye dağıldıklarını söylediler. Bu demektir ki hala bu ülkede varlığını gösteren kişiler var. Devlette bu insanlara yumuşak yüzünü göstermesi lazım… Onları ötekileştirmek yerine onları kucaklamamız lazım…

Terör Örgütü Nasıl Biter?
Terör örgütü hiçbir zaman silahla bitmez. Terör örgütünü bitirmek TSK’nın işi de değildir zaten… Çünkü bunun ekonomik, kültürel, silah ve dış güçler olmak üzere farklı boyutları var. Terör örgütüyle mücadele ederken bütün bu boyutlarıyla mücadele etmek gerekir. Ekonomik kaynağını kurutmak ve bunun yanında silahları nereden aldıklarının tespiti ve engellenmesi lazım. Kültürel boyut olarak da eğitim de doğru politikalar uygulanmalı. Doğu bölgeleri bizim ülkemizde sürgün yeri olarak değerlendiriliyor. Dolayısıyla nerede başarısız bir memur varsa oraya sürgüne gönderiliyor. Bu yüzden o bölgelerde kültürel olarak yetersiz kalınıyor ve oradaki insanların topluma kazandırılmasına eksikler yaşanıyor. Orayı sürgün yeri olarak değerlendirmek yerine oraya başarılı devlet memurlarını göndermeli ki insanların topluma kazandırılmasında, vatan sevgisinin aşılanmasında başarılı olunsun.

Bu Konuda Vatandaşlara Düşen Görevler Nelerdir?
Kürt halkı kadar Türk halkı da bu süreçte uyanık olması lazım… PKK terör örgütünün saldırıları sonucu gelen şehitlerin sorumluluğunu Kürt halkına mal etmek büyük bir cinayettir. Çünkü biz PKK’nın Kürt halkını temsil eden bir örgüt olduğunu düşünmüyoruz. PKK’nın Asala’nın devamı olarak görüyoruz. Şehit haberleri geldiğinde Kürt halkına yapılan saldırıların büyük bir cinayet olduğunu düşünüyoruz. Bu süreçte halklar her zamankinden daha çok kenetlenmeli. PKK kesinlikle Kürt hareketi değildir. Doğuya giden otobüsleri taşlamak yerine otobüslerde gül ve çeşitli ikramların yapılması takdire şayan hareketlerdir.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum