Bir zamanlar Rüzgârlı Sokak

Bir zamanlar Rüzgârlı Sokak

Cumhuriyet dönenimden başlayıp, 1980 yılının başına kadar, Rüzgârlı Sokak tarihi Ulus semtinin ve Ulus Meydanı’nın en hareketli sokağı olarak bilinirdi.

Rüzgârlı Sokak’ın tarihi, Rüzgârlı Sokak neresi, Rüzgârlı Sokak’ta basın nasıl işlerdi, Rüzgârlı Sokak’ta çalışan isimler kimler

Şehirlerin sembolü olan kişiler, mekânlar, binalar, sokaklar, caddeleri vardır… Ankara’nın en meşhur ve sembol olmuş yerlerinden biri olan Rüzgârlı Sokak da Başkent için böyle bir anlam ve önem taşıyor.

Adını, mevsimine göre sert esen rüzgârından alan bu sokak, bir dönem sadece Ankara basını açısından değil, Türk basını açısından da vazgeçilmez bir adres idi.

Gazeteci denince akla gelen pek çok ünlü isim mesleğe bu sokakta başlamıştır. Hatta İstanbul’un ünlü kalemleri de Rüzgârlı çıkışlıdır.

ecev.jpg

Rüzgârlı sokak mezunu ünlü gazeteciler;

Eski başbakanlarımızdan Bülent Ecevit 1950 yılında CHP’nin yayın organı olan Ulus Gazetesinde çalışmaya başlamıştır. Ulus Gazetesi Demokrat Parti tarafından kapatılınca, Ecevit Yeni Ulus ve Halkçı gazetelerinde yazar ve yazı işleri müdürü olarak görev yapmıştır.

Rüzgârlı Sokak son derece önemli ve mesleğinin ileri gelen isimlerine ev sahipliği yapmıştır. Eski Başbakanlardan Gazeteci Bülent Ecevit, Kurtul Altuğ, Şinasi Nahit Berker, Metin Toker ve daha niceleri Rüzgârlı Sokak çıkışlı gazetecilerdi. Daha kimler yok ki Rüzgârlı’nın havasını soluyanlar arasında. Örneğin, Bekir Coşkun, Selahattin Duman, Derya Sazak, Zafer Mutlu, Fikret Bila, Hikmet Bila kardeşler, Altan Öymen, Örsan Öymen, Nahit Duru, Melih Aşık, Fahrettin Fidan ilk akla gelen isimler.

Bir zamanlar 30 civarında günlük gazeteye ev sahipliği yapan Rüzgârlı Sokak, tam bir gazete ve gazeteci mekânı olarak bilinirdi.

Rüzgârlı Sokak’ta basın nasıl işlerdi?

Orta Anadolu’dan başlayarak, Karadeniz, Akdeniz, Doğu ve Güneydoğu bölgelerine giden tüm gazeteler, 1970’li yıllarda Rüzgârlı Sokak’ta basılır ve dağıtımı buradan yola çıkan kamyonlarla yapılırdı.

Rüzgârlı, gündüz uyuyan, akşama doğru, saat 16.00’dan sonra bir panayır alanına dönüşen, hareketli bir bölgeydi.

Akşam saatlerinde başlayan hareketlilik, günün ilk ışıklarına kadar durmaksızın devam ederdi.

Rüzgârlı Sokak’ta, anılan yıllarda yayımlanan yaygın gazetelerin tamamına yakını ofset, yani rotatif ve renkli basılırdı.

Muhabirler ve yazı işlerinde çalışan gazeteciler akşam 16.00-17.00’ye kadar haberlerini toplar, fotoğraflarını çeker, sonra da koşa koşa gazetelerine gelirlerdi. Hemen daktiloların başına geçilir haberler yazılırdı, karanlık odalara girilir çekilen fotoğraflar banyo yaptırılıp tab(basmak) edilirdi.

Akşam, 17.00-18.00 saatlerinden sonra Rüzgârlı Sokak’ta bir gürültü kopardı. Hemen hemen her apartmanın altında bir baskı makinesi ve oradan oraya ellerinde paketlenmiş gazetelerle koşturan insanlar olurdu. 300-400 metrelik bu sokakta onlarca gazete basılıyor, yüzlerce insan çalışıyor ve yine onlarca nakliye aracı park etmiş gazetelerin yüklenmesini bekliyor.

 

Her gün belli saatlerde, akşam 17.00-18.00 gibi hazır sayfalar film halinde uçakla Ankara’ya ulaşıyor ve bölge dışındaki illere yönelik hazırlanan haberler, Rüzgârlı’daki gazete bürolarının pikaj ve montaj servislerinde işlenerek “yama” yapılıyordu. Bölge dışı ya da eskimiş haber çıkarılıp, yerine yenisi monte ediliyordu. Ertesi günün gazetesi baskıya hazır hale geliyordu. Bittikten sonra da bölgelere göre hazırlanan gazeteler basılıp, kamyonlara yüklendikten sonra, yola çıkıyor ve yerlerine ulaştırılıyordu…

İş bittiği sanılmasın,

Taşralara, yani Ankara’nın dışındaki bölgelere giden gazetelerin basım ve ulaşım hizmetleri akşam en geç 23.00’te sona eriyordu. Ardından da Ankara içinde dağıtılacak gazetelerin hazırlıkları başlıyordu. Bu saatten sonra devreye Ankara’nın yerel gazeteleri de giriyordu.

27 yerel gazetenin tamamına yakını kurşunla diziliyor, mürettiphanelerde tertiplenip önce matrise sonra kalıba alınıp frezelendikten sonra basılıyor ve okurun hizmetine sunuluyordu.

Çekilen fotoğraflar çinko plakalara kazınarak, “Klişe” dediğimiz kalıplara aktarılıyordu. Ardından da “Entertip- Linotip” denilen pirinç harflerden oluşan mekanizmaların 200-300 derece sıcaklıkta eriyen kurşunun içine girip çıkmasıyla oluşan kalıplar ve gazeteye yansıyan satırlar ortaya çıkıyordu.

Tipo dediğimiz baskı makineleri yani “rotatifler”. Burada da yine kurşun kalıplardan oluşuyor sayfalar. Bir tanesi ortalama 25-30 kilogram geliyor ve sırtta taşınıyor. Rüzgârlı Sokak, bu işe emek veren o gazetecilerin, o baskı ustalarının, o şoförlerin en yoğun, çalıştığı sembolleşmiş bir sokaktı.

ruzgar.jpg

Bu durum 1970’li yıllarda böyleydi, Ancak günümüze yaklaştıkça durum oldukça değişti. O dönemde Ankara’da yayınlanan bazı gazetelerin İstanbul’un üretim, dağıtım ve pazarlama gücü karşısında bu kentten taşınmak zorunda kalması Rüzgârlı Sokak için önemli bir dönüm noktası oldu.

gazeteilksayfa.com

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.