Baki kimdir, asıl adı nedir? Neden "Sultanü'ş Şuara" denilmiştir?

Baki kimdir, asıl adı nedir? Neden "Sultanü'ş Şuara" denilmiştir?

Baki kimdir, asıl adı nedir, kendisine neden "Sultanü'ş Şuara" denilmiştir, hangi dönemde; nerede yaşadı, şiire hangi özellikleri kazandırdı, kimlerden ders aldı, nerelerde kadılık vazifesinde bulundu? İşte cevabı:

Kanuni Sultan Süleyman döneminin en meşhur şairi Baki’nin hayat öyküsünü sizler için derledik.

Baki kimdir, asıl adı nedir, kendisine neden "Sultanü'ş Şuara" denilmiştir, hangi dönemde; nerede yaşadı, şiire hangi özellikleri kazandırdı, kimlerden ders aldı, nerelerde kadılık vazifesinde bulundu? İşte cevabı:  

Fatih Camii müezzinlerinden Mehmed Efendi'nin oğlu olarak 1526 yılında İstanbul'da doğan Osmanlı döneminin en ünlü şairlerinden birisi olan Baki’nin asıl adı Mahmud Abdülbaki'dir. Osmanlı Divan Edebiyatı'nda şiire biçim ve içerik açısından birçok yenilik getiren ve yaşarken "Sultanü'ş Şuârâ" (şairler sultanı) unvanını alan Baki, 1600 yılında İstanbul’da hayatını kaybetti. 

GENÇ YAŞTA MEŞHUR OLDU

Çocukluğunda bir süre esnaf yanında çıraklık yaptı. Güçlü okuma isteği sonucu medreseye girdi. Zamanının ünlü müderrislerinden Karamanlı Ahmed ve Mehmed efendilerden ders aldı. Birçok ünlü edebiyatçı ile tanıştı. Hocası Mehmed Efendi için yazdığı "Sümbül Kasidesi" ününü artırdı. Dönemin ünlü şairlerinden Zâtî'nin dikkatini çekti. 18-19 yaşlarında ünlü bir şair oldu.

KANUNİ’YE KASİDE YAZDI

Süleymaniye Medresesi'nde Ahmed Şemseddin Efendi'nin derslerine devam etti. 1955'te Nahçıvan seferinden dönen Kanuni Sultan Süleyman'a sunduğu kasideyle saray çevrelerine girmeyi başardı. Kadılık göreviyle Halep'e gönderilen hocası Ahmed Şemseddin Efendi ile Halep'e gitti. 1560'ta İstanbul'a dönüşünde Şeyhülislam Ebussuud Efendi ile tanıştı. Kanuni Sultan Süleyman'ın ölümü üzerine duyduğu üzüntüyü "Kanuni Mersiyesi" ile dile getirdi.

BAKİ SARAY TOPLANTILARINDA

“Baki kalan bu kubbede bir hoş sada imiş.” sözüyle Türk dil ve edebiyatında yer edinen Baki, 2. Selim döneminde Sadrazam Sokullu Mehmed Paşa'nın korumasına girdi. Saray toplantılarına çağrılmaya başlandı. 3'üncü Murad döneminde de yerini korudu. Süleymaniye Müderrisi oldu. 

MEKKE VE MEDİNE’YE KADI TAYİN EDİLDİ

Kendisini çekemeyenlerin entrikaları ile bir süre gözden düştü. Edirne'ye sürüldü. Daha sonra Medine ve Mekke kadılıkları yaptı. 1581'de İstanbul'a döndü. 1584'te İstanbul Kadısı oldu. 1591'de Rumeli Kazaskerliği görevine getirildi. Şeyhülislam olmak istiyordu ama bu görevi elde edemeden yaşamını yitirdi. 

Baki, etkili hicviyeleri ile de bilinmektedir. Mesnevi yazmadı. Başarılı kasideleri de olmasına rağmen gazel şairi olarak tanınır. Dünyanın geçiciliğinden yakınan, okurları aşk ve şarabın tadını çıkarmaya çağıran gazelleriyle ünlendi. 

bakbak.jpgŞİİRE YENİ BİR DÜZEN GETİRDİ

Şiirlerinde tasavvufi değil, dünyevi aşka önem verdi. Mersiye, methiye ve fahriyelerinde içten ve abartısız bir anlatım kullandı. Edebiyatta geleneklere bağlı kaldı ama şiir diline yeni bir düzen ve akıcılık getirdi. Nazım tekniğini geliştirdi, birçok büyük şairin "kaçınılmaz" olarak gördüğü nazım kusurlarından kurtulmayı bildi. 

DİLE SADELİK KATTI

Çağdaşı şairlere göre daha sade ve anlaşılır bir dil seçti. Biçim açısından kusursuz şiirleri, 16'ncı Yüzyıl Osmanlı toplumunun beğenisine uygun, sanat incelikleri ve hayal güzellikleri ile doludur.

Duru ve temiz bir İstanbul lehçesinin yanı sıra şiirlerinde halk deyimleri ve söyleyişleri de kullandı. Divanı Kanuni Sultan Süleyman döneminde hazırlandı.

Ama bu divan bütün şiirlerini kapsamaz. Başında münacaat ve na't bulunmayan divanında 27 kaside, 2 terkib-i bend, 1 terci-i bend, 7 tahmis, 619 gazel, 24 kıta, bir tarih ve 38 müfred yer alır.

Çevirileri ve dini konularda da eserleri mevcuttur. 

BAKİ'NİN ESERLERİ

•Dîvân-(4508 beyitlik, en önemli eseri) 
•Fazâ'ilü'l-Cihad 
•Fazâil'i-Mekke 
•Hadîs-i Erbain Tercümesi 
Kanuni Mersiyesi

BAKİ'NİN ŞİİRLERİNDEN BAZI ÖRNEKLER:

Alayiş-i dünyadan el çekmeye niyyet var
Yakında adem dirler bir şehre azimet var
Uçdı bu fezalardan mürg-ı dil-i nalanım
Aram idemez oldum efkar-ı seyahat var
Nuş eylese bir aşik ta haşre dek ayılmaz
Bezm-i feleğin bilmem camında ne halet var
Bu halet ile ey dil sağ olmada alemde
Derd-ü gamı dilberle ölmekte letafet var
Ser terkine ka'ildir dünyaya gönül virmez
Terk ehlinin ey Baki başında sa'adet var.

Gazel

Hattım hisabın bil dedin gavgalara saldın beni
Zülfüm hayalin kıl dedin sevdalara saldın beni
Geh ebr veş giryan edip geh bad veş püyan edip
Mecnun-ı sergerdan edip sahralara saldın beni
Vaslım dilersin çün dedin lutf edeyin olsun dedin
Yarın dedin birgün dedin ferdalara saldın beni
Yusuf gibi izzette sen Yakub veş mihnette ben
Dil sakin-i beytül hazen tenhalara saldın beni
Baki sıfat verdin elem ettin gözüm yaşını yem
Kıldın garik-i bahr-ı gam deryalara saldın beni

Kaside

Ey göñül a'yân-ı devlet içre himmet kalmadı
Kimden umarsın kerem ehl-i mürüvvet kalmadı
Nefse nefsi oldı 'âlem her kişi hayretdedür
Kimseden hîç kimseye dermâna tâkat kalmadı
Ey dirîgâ lutf u ihsânuñ kapusın yapdılar
Zikri hayr olsun dinür sâhib-sa'âdet kalmadı
Gel zuhûr it kandasın ey Mehdî-i sâhib-kırân
Kim cihânda zâhir olmaduk 'alâmet kalmadı
Câhil ü nâ-dân oh gör ister isen mertebe
Kim kemâl ehline Bâkî şimdi ragbet kalmadı (Bâki Divanı)

Gitdi Kayser kasrınuñ tâk u revâkı kalmadı
Nice Kisrâ geçdi tâk u tumturâkı kalmadı
Bezm-i kesretden biz en evvel götürdük ayagı
Meclis âhir oldı gitdi bâde sâkî kalmadı
Şevk u zevk ehli çekildi biz dahı yâ Hû didük
Zevki gitdi 'âlemüñ ehl-i mezâkı kalmadı
Tolu urmış tarlaya döndürdi devrân sohbeti 
Câm sınmış mey dökilmiş dest-i sâkî kalmadı
Gam degül Bâkî bekâ semtine kılsa irtihâl
Nice şehler bu fenâ mülkinde bâkî kalmadı

Gazel

Nedür bu handeler bu işveler bu nâz u istiğnâ
Nedür bu cilveler bu şîveler bu kâmet-i bâlâ
Nedür bu pîç pîç ü çîn çîn ü hâm-be-hâm kâkül
Nedür bu turralar bu halka halka zülf-i müşg-âsâ
Nedür bu ârız u hadd ü nedür bu çeşm ü ebrûlar
Nedür bu hâl-i Hindûlar nedür bu habbetü's-sevdâ
Miyânun rişte-i cân mı gümiş âyine mi sînen
Binâgûşunla mengûşun gül ile jâledür gûyâ
Vefâ ummaz cefâdan yüz çevürmez Bâki âşıkdur
Niyâz itmek ana cânâ yaraşur sana istiğnâ

Gazel

Zülf-i siyâhı sâye-i perr-i Hümâ imiş
İklim-i hüsne anın içün pâdişâ imiş
Bir secde ile kıldı ruh-i âftâbı zer
Hak-i cenâb-ı dost aceb kîmyâ imiş
Âvâzeyi bu âleme Dâvûd gibi sal
Bâki kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş
Görmez cihânı gözlerimiz yârı görmese
Mir'ât-ı hüsni var ise âlem-nümâ imiş
Zülfün esîri Bâkî-i bîçâre dostum
Bir mübtelâ-yı bend-i kemend-i belâ imiş

Gazel

Bir lebi gonca yüzü gülzar dersen işte sen
Har-ı gamda andelib-i zar dersen işte ben
Lebleri mül saçları sünbül yanagı berk-i gül
Bir semenber serv-i hoşreftar dersen işte sen
Payine yüzler sürer her serv-i dil-cuyun revan
Su gibi bir aşık-ı didar dersen işte ben
Zülfü sahir turrası tarrar şuh-ı şivekar
Çeşmi cadü gamzesi mekkar dersen işte sen
Firkatinde teşne leb hatır perişan haste dil
Künc-i gamda bi-kes ü bi-mar dersen işte ben
Gözleri sabr u selamet ülkesini tarac eden
Bir amansız gamzesi Tatar dersen işte sen
Bakiya Ferhad ile Mecnun-ı şeydadan bedel
Aşık-ı bi-sabr ü dil kim var dersen işte ben

Nam u nişane kalmadı fasl-ı bahardan
Düşdi çemende berg-i dıraht i'tibardan
Eşcar-ı bağ hırka-ı tecride girdiler
Bad-ı hazan çemen el aldı çenardan
Her yaneden ayağına altun akup gelür
Eşcar-ı bağ himmet umar cuybardan
Sahn-ı çemende durma salınsun sabayıla
Azadedür nihal bugün berg ü bardan
Baki çemende hayli perişan imiş varak
Benzer ki bir şikayeti var rüzgardan

Ferman-ı aşka can iledür inkiyadumuz 
Hükm-i kazaya zerre kadar yok inadumuz 
Baş eğmezüz edaniye dünya-yı dun içün 
Allah'adur tevekülümüz i'timadumuz 
Biz mükteka-yı zerkeş-i caha dayanmazuz 
Hakk'un kemali lütfunadır istinadumuz 
Zühd ü salaha eylemezüz iltica hele 
Tutdı egerçi alem-i kevn-i fesadumuz 
Meyden safa-yı batın-ı humdur garaz heman 
Erbab-ı zahir anlayamazlar muradumuz 
Minnet Huda'ya devlet-i dünya fena bulur 
Baki kalur sahife-i alemde adumuz

Lale-hadler kıldılar gülgeşt-i sahra semt semt 
Bag u ragı gezdiler edüp temaşa semt semt
Aşık-ı didar-ı pakündür meğer kim cuylar 
Cüst ü cu eyler seni ey serv-i bala semt semt
Leşker-i gam geldi dil şehrine kondı cevk cevk 
Kopdı yir yir fitne vü aşub u gavga semt semt
Giryeden cuy-ı sirişküm su-be-su oldı revan 
Yine Kulzüm gibi cuş itdi bu derya semt semt
Şi'r-i Baki seb'a-i iklime oldukça revan
Okınursa yeridür bu nazm-ı garra semt semt

 

Gazeteilksayfa.com

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.