Ankara’nın deprem riski arttı mı, sıra Ankara’da mı? "Afetler bizi beklemez"

Ankara’nın deprem riski arttı mı, sıra Ankara’da mı? "Afetler bizi beklemez"

Ankara, genel olarak deprem tehlikesi açısından güvenli bir yer olarak bilinse de, son yıllarda yapılan çalışmalar bu durumun değişmeye başladığını göz önüne sermiştir.

Ankara ili genel olarak deprem tehlikesi açısından güvenli bir yer olarak bilinse de son yıllarda yapılan çalışmalar bu durumun değişmeye başladığı yönünde durumları göz önüne sermiştir. Ankara’nın deprem tehlikesi hakkında gazetemize konuşan Gazi Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, İnşaat Mühendisliği bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Bülent Özmen, “Ankara'nın nüfusu 5 buçuk milyona yaklaştı, belki biraz daha geçti. Dolayısıyla benzer büyüklükteki depremlerin meydana gelmesi durumunda da Ankara tehlike altında” dedi.

deprem-3.jpg

“TEHLİKE PARAMETRELERİ YÜKSELTİLDİ”

Ankara deprem riski hakkında konuşan Gazi Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, İnşaat Mühendisliği bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Bülent Özmen, “Ankara'nın durumu aslında biraz ilginç şöyle ki, Ankara genelde hep deprem tehlikesi olmayan bir şehir olarak bilinmiş. Deprem olmayacak gibi düşünülmüş. Dolayısıyla da binalar buna göre yapılmış. Biz tabi Türkiye’de veya Ankara'da binalarımızı yürürlükte olan resmi deprem bölgeler haritası ve yine yürürlükte olan bina deprem yönetmeliklerine bağlı olarak yapıyoruz. Geçmişten günümüze kadar bunlar, 1945, 1947, 1963, 1972, 1996 ve 2019 tarihli yıllarda resmi olarak, yayınlanarak yürürlüğe girmiş.

Bu haritaları söylememin nedeni bunlara detay olarak baktığımız anda Ankara ilinin özellikle kent merkezinin 1945, 1947, 1963 tarihli haritalarda deprem tehlikesi olarak gösterildiğini 1972 ve 1996 yılında kısmen dördüncü dereceye alındığını, 2019 yılında daha tehlike parametreleri yükseltildi. Yani bu 1945 yılındaki haritadan başlayarak, hep tehlikesiz bölgede gösterilmesi nedeniyle de vatandaşlara Ankara'da deprem olmaz, olsa bile çok bizi etkilemez gibi bir algı yerleşmiş durumda” ifadelerini kullandı.

deprem-4.jpg

DEPREM MESAFE TANIMIYOR

Depremin mesafe tanımadığının altını çizen Özmen sözlerine söyle devam etti:

“Ankara'yı bir il olarak bir düşünmek lazım. Bir de kent merkezi olarak düşünmek lazım. Ankara kent merkezine de baktığımız anda nüfusunun yarısından fazlasının sağlam zemin, yarısının da sağlam olmayan zemin üzerinde olduğunu söyleyebiliriz. Geçmiş depremlerden edindiğimiz tecrübeler, depremin mesafe tanımadığını gösterdi. Özellikle zayıf zemin dediğimiz zeminlere bağlı olarak deprem tehlikesini ve zemin özelliklerini dikkate almadan binaları yaparsanız bunların yıkıldığını gördük. 2020 yılında meydana geldi. Aslında bu deprem İzmir'de değil, İzmir'in yaklaşık 80 kilometre uzağında, Ege Denizi içinde meydana geldi. Fakat zemin özelliklerinin kötü olması ve binaların buna uygun olmaması nedeniyle de özellikle İzmir kentinde Bayraklı ilçesinde çok fazla sayıda yıkıma neden oldu. Yani depremin mesafe tanımadığı gerçeğini burada bir kez daha görmüş olduk.

Buradan Ankara'ya bağlayacak olursak da Ankara yakın civarında işte hemen kuzeyinde, Kuzey Anadolu fayı, doğusunda Kırıkkale-Erbaa fayı Elmadağ, eldiven, tektonik kaması güneyinde Tuz Gölü fayı, hemen batısında Eskişehir Fayı gibi faylarla çevrili durumda. Bunlar bize uzak gibi görünse de yani yaklaşık 70 ila 80 kilometre yer alıyorlar. Bu saymış olduğum faylar 7 ve üzerinde büyük deprem üretme potansiyelleri var. Dolayısıyla da bunlarda böyle bir deprem gerçekleşir ise Ankara’mızın da bundan etkilenme olasılığı oldukça yüksek diyebiliriz.”

ANKARA RİSK ALTINDA

Şehirdeki yerleşim çoğunluğuna göre de riskin arttığını belirten Özmen, “1938 yılında Kırşehir'de bir deprem meydana gelmiş. 1944 yılında Bolu Gerede'de de bir deprem meydana gelmiş. O zamanlar Ankara kent merkezinin nüfusu 220 bin civarlarındaymış. Yaşanan depremden hem Ankara kent merkezi hem de Ankara il sınırları içinde bulunan diğer yerleşim birimleri etkilenmiş. Gelmiş olduğumuz noktada Ankara'nın nüfusu 5 buçuk milyona yaklaştı, belki biraz daha geçti. Dolayısıyla benzer büyüklükteki depremlerin meydana gelmesi durumunda da Ankara’nın tehlike ve risk altında olduğunu da bu gerekçelere bağlı olarak ifade edebiliriz” şeklinde konuştu.

“AFETLER BİZİ BEKLEMEZ”

Depremin en savunmasız anda geldiğini söyleyen Özmen, “Türkiye’de, deprem olmaz, olsa bile bizi etkilemez gibi bir düşünce var. Afet yönetimi bilimi ve deprem bilimi şu gerçeği gösteriyor. Hani deprem sırası ve sonrasında yapılacak çalışmalara odaklanmaktan ziyade asıl olan çalışmaların depremler olmadan önce yani deprem risk azaltma çalışmalarına odak gerektiği gerçeğini bize gösteriyor. Bu konuda da hem bizi yönetenler de hem halkta bu yönde olması gerektiği yönünde bir fikir birliğine varıldı. Fakat bu konularda adım atmada biraz zorlanıyoruz veya attığımız adımların sayısı yeterli olmayabiliyor.

deprem1.jpg

Biz deprem risklerini azaltılması konusunda bilimsel anlamda yapılması gereken ne kadar çalışma varsa bunları bir öncelik sırası dahilinde süratli bir şekilde hayata geçirmemiz lazım. Çünkü deprem veya diğer afetler bizi beklemez. Siz hazır olun, ben sonradan meydana geleyim demez. Sizi en zayıf anınızda, en hazırlıksız olduğunuz anda yakalar. Dolayısıyla da bu gerçekten yola çıkarak, Türkiye'mizi bir seferberlik halinde depremlere ve diğer afetlere hazır hale getirmemiz gerekiyor” diyerek sözlerine son verdi.

Rüveyda Aslıipek / www.gazeteilksayfa.com

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.