Ankara’daki Türk mimarisinin temel taşı: Başkentin tarihi binaları bu eserden ilham aldı

Ankara’daki Türk mimarisinin temel taşı: Başkentin tarihi binaları bu eserden ilham aldı

1197 yılında inşa edilen Sultan Alaeddin Camii, şehrin mimari yapısını etkileyerek Hacı Bayram, İbadullah ve Zincirli gibi birçok esere ilham kaynağı oldu. Eser genel tipolojinin dışında, benzersiz bir mimari anlayışın öncüsü olarak kabul görüyor.

Okuyucularımıza bu yazımızda, İlk Sayfa Gazetesi olarak yeni bir seriye başladığımızı duyurmak istiyoruz. Uzun soluklu süreceğini ön gördüğümüz bu süreçte Ankara’nın kenarda kalmış, yerli halkı tarafından az bilinen tarihi ve kültürel değerlerini parlatmaya gayret göstereceğiz. Bunu bir Ankara gazetesi olarak kendimize misyon edinerek yola çıkıyoruz. Belirli aralıklarla yapacağımız çalışmalarla, yakın gelecekte kıymetli bir seriye sahip olacağımızı düşünüyoruz. Bahse konu serinin ilk konuğu, Ankara Kalesi’nde yer alan ve başkentin en eski camisi olan Sultan Alaeddin Camii olacak.

Sultan Alaeddin Camii’yi Ankaralılara tanıtacağımız bu çalışma 2 bölümlük bir dizi halinde yayınlanacak. İlk bölümde akademik kaynaklardan yararlanarak eserin sanatsal değerinden ve Türk mimarisi içindeki yerinden bahsedeceğiz. İkinci bölümde ise içinde ve bahçesinde çekimler yapıp kısa bir belgeselini hazırladığımız yapının tarihini masaya yatıracağız. Şimdi Sultan Alaeddin Camii’ye yakından bakalım.

Pek çok akademik kaynağa göre Sultan Alaeddin Camii'nin antik mihrabı, Ankara'da bilinen ilk örnek olma özelliğine sahiptir. Eldeki bilgilere göre mihrabın Selçuklu dönemine ait olduğu kesin bir şekilde söylenebilir.

Alaeddin Camii bu şekliyle Anadolu'nun diğer bölgelerinde benzer bir tarza rastlanmasa da, Ankara için oldukça etkili bir örnek olmuş ve özellikle Hacı Bayram, İbadullah, Ağaç Ayak ve Zincirli camiler gibi birçok esere ilham kaynağı olmuştur. Camiyi "Ankara tarzının" temel taşı olarak görmek yanlış olmaz. Dolayısıyla bu cami, Türk mimarisindeki klasik gelişimin ve tipolojinin dışında, benzersiz bir mimari anlayışın öncüsü olarak kabul edilmelidir.

a8.png

KALEM İŞLERİ

Caminin batı duvarındaki alt pencereler, ahşap pervazlarla çevrili ve bu pervazlar özenle işlenmiş kalem işleriyle süslenmiştir. Bu süslemelerde bitkisel motifler yeşil zemin üzerine sarı ve kırmızı renklerle kullanılmıştır. Zaman zaman onarım izlerine rastlansa da, tıpkı tavan göbeği gibi I. Murat döneminin eserleri olarak kabul edildiğinde, Ankara'da ahşap üzerine yapılan kalem işlerinin en eski örnekleriyle karşılaşıldığı anlaşılmaktadır.

Caminin I. Murat dönemine ait tavan süslemeleri, pencere kapakları ve pervazları, günümüze oldukça iyi bir şekilde korunmuş durumda bulunmaktadır. Ayrıca, bu eserin tarihsel bir belge olmaması nedeniyle büyük bir yangın geçirmediği düşünülmektedir.

a10.png

NADİR BULUNAN ÖZELLİKLER

Eserdeki son cemaat yerinin, 1197 gibi oldukça erken bir tarihe sahip bir Selçuklu camisinde bulunması ve üst kısmının kadınlar mahfili olarak düzenlenmiş olması, Türk mimarisinde benzersiz bir özelliğe sahiptir. Bu tür son cemaat yerleri daha sonraki Osmanlı dönemi Ankara camilerinde görülse de başka bölgelerde ve dönemlerde böyle bir düzenlemeye nadiren rastlanmıştır.

a6.png

MİNBER VE SÜLÜLER

Kale mescidi olarak tasarlanmış olan Alaeddin Camii, Selçuklu sülüsünün kullanıldığı Ankara'nın en eski mabetlerinden biridir. Caminin giriş kapısının üstünde, iki adet tamir kitabesinden oluşan altı satırlık yazılar ve minberde bir imar kitabesi yer almaktadır. Minberdeki kitabenin üst kısmındaki aynalık bölümünde Kelime-i Tevhid ve onun üzerinde birbirine bakan iki hilal içerisinde yıldız motifleri incelikle işlenmiştir.

Sultan Alaeddin Camii, basit tasarımı nedeniyle sanat tarihçilerinin çok fazla ilgisini çekmemiş olmasına rağmen, sahte kündekari tekniğiyle inşa edilen ahşap minberi, güneş sistemine benzer motifleri ele almasıyla sadece bilim dünyasının değil, aynı zamanda ziyaretçilerin ve toplumun da dikkatini çekmektedir.

a11.png

KİTABELER

Alaeddin Camii Ankara'nın en eski camisi olmasıyla birlikte, dönemin sanat ve estetik anlayışını yansıtan üç kitabesiyle de büyük öneme sahiptir. Bu kitabeler caminin inşa edildiği döneme dair önemli bilgiler içeren belgelerdir. Caminin kitabeleri incelendiğinde, Selçuklu sülüsü olarak adlandırılan yazı karakterinin belirgin özelliklerini taşıdığı görülmektedir. Kitabelerdeki dil bilgisi hataları edebi açıdan olumsuz görünse de, sanatsal açıdan değeri çok yüksektir.

Mikail Karaman - Göktürk Yılmaz / gazeteilksayfa.com

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.