Türkiye'de uyuz alarmı

Türkiye'de uyuz alarmı

Dermatoloji Uzmanı Dr. Caner Demircan, Türkiye’de son aylarda uyuz hastalığının görülme sıklığının 2 kat arttığını dile getirerek, “Uzun süreli temasta bulaşıcı olan, kendi başına geçmeyen kaşıntılı cilt hastalığıdır" dedi.

Türkiye’de son yıllarda görülme sıklığı iki kat artan uyuz vakaları hakkında Liv Hospital Ankara Dermatoloji Bölümü Uzmanı Dr. Caner Demircan ile konuştuk. Demircan, “Türkiye’de uyuz vakalarının görülme sıklığı son 3-4 yıl içerisinde, özellikle son aylarda yüzde 50’nin üzerinde arttı. Uzun süreli temasta bulaşıcı olan, kendi başına geçmeyen kaşıntılı cilt hastalığıdır. Vücudunda kaşıntı ve döküntü şikayeti olan hastalar mutlaka hekime başvurmalıdır” dedi. 

whatsapp-image-2022-10-31-at-14.58.29-(2).jpeg

 KAŞINTILI CİLT HASTALIĞI 

Demircan, uyuz hastalığının ne olduğunu şu cümlelerle açıkladı: “Tıp dilinde skabiyez olarak bilinen uyuz hastalığı en basit ifadeyle; akar denen bazı canlılardan kaynaklanan kaşıntılı bir cilt hastalığıdır. Sarcoptes scabiei ismine sahip uyuz akarları bulundukları yeri hızlıca istila eden kene cinsinden sekiz bacaklı 0,3 mm- 0,4 mm uzunluğunda ufak bir böcek türüdür. Mikroskopla bakıldığında küçük siyah noktalar şeklinde kendini belli eden akarlar dışında yumurta veya dışkı maddeleri de rahatça tanımlanabilir. Vücudu hızlıca saran ve dişilerinin bıraktığı yumurtalarla deride hızla çoğalan bu akar türü; alerjik reaksiyon, kızarıklık, şiddetli kaşınma ve deride dökülme gibi pek çok kötü etkiye neden olurlar.

images-014.jpg

 SON AYLARDA GÖRÜLME SIKLIĞI 2 KAT ARTTI 

Türkiye’de uyuz vakalarının son 3-4 yıl içerisinde ve özellikle son aylarda görülme sıklığının yüzde 50’nin üzerinde arttığını dile getiren Demircan, “Uyuz hastalığı insandan insana en çok uzun süreli ten teması ile bulaşsa da ortak kullanılan kıyafet, havlu ve çarşaf gibi nesnelerden de bulaşabilmektedir. Ancak kısa süreli ten temasına örnek verilebilecek tokalaşma ve sarılma ile bulaş beklenmemektedir. Yurt, askeri barınaklar ve yaşlı bakım evleri gibi insan yoğunluğunun fazla olduğu yerlerde bulaş daha rahat gelişmektedir. Bulgu ve belirtiler bulaşı takiben 4-8 hafta içinde ortaya çıkmaktadır. Hastalarda gece artan kaşıntı ve özellikle parmak araları, göğüs ucu, penis başı, koltuk altı ve kasıklarda ortaya çıkan kırmızı kabarıklıklar meydana gelmektedir. İçi su dolu baloncuklar, kabuklanmalar ve tünel benzeri yapılar da görülebilmektedir” ifadelerini kullandı. 

uyuz-nedir-001.jpg

 DOKTOR TEDAVİSİYLE İYİLEŞME MÜMKÜN 

Demircan, uyuz hastalığının özellikle gece kaşıntılarıyla kendini belli ettiğini vurgularken, gece vücut ısısının artmasını kaşıntıyı tetikleyen etmenler olduğunu söyledi. Aynı zamanda uyuz hastalığının kendi başına geçmeyeceğinin, uzmanlardan destek alınması gerektiğinin altını çizen Demircan, “Uyuz hastalığı kendiliğinden iyileşmez, çünkü uyuz akarları kendiliklerinden bulundukları vücudu terk etmezler. Hastalık sadece akarları öldüren reçeteli ilaçlarla tedavi edilebilir. Hastalar doktorları tercih etmediklerinde, kendiliğinden geçeceğini düşündüklerinde aylarca bu hastalıktan muzdarip olabilirler. Kaşıntı ve vücudunda döküntü olan hastalar mutlaka hekime başvurmalıdır” şeklinde konuştu.

 SABIRLA TEDAVİYE UYULMALI 

“Hastalığın tedavisinde ilaç kullanımı kadar genel önerilere uyulması da önemlidir” diyerek sadece ilaç kullanımının yeterli olmadığına dikkat çeken Demircan, “Günümüzde sık görülen ilaç direnci nedeniyle ilk başlanılan ilaç ile her zaman gerileme sağlanamamaktadır. Dolayısı ile sabırla hekimler tarafından önerilen ilaçlara uyulmalıdır. Yan etkisinin daha az olması sebebi ile öncellikli olarak sürülebilir tedaviler tercih edilse de gerek duyulduğundan tablet formunda ilaçlar da kullanılmaktadır. Hasta ile yakın ten teması olan veya ortak eşya kullanan tüm bireyler tedaviye dâhil edilmelidir. Kıyafet, havlu ve çarşaf gibi eşyalar en az 60 derecede yıkanılmalı, mümkünse ütülenmeli; yıkanamayacak boyutta olabilecek yorgan, battaniye gibi eşyalar hava geçirmeyen poşetlerde 10 gün saklanmalıdır” dedi.

depositphotos_158259734_xl-2015-1-1500x630.jpg

 İYİLEŞMENİN ÖNÜNDEKİ ENGELLER 

Demircan, “Tedavilerin önerilen süre ve miktarda kullanılmaması, ilaç direnci ile tedavi oluşan inancın azalması, bilimsel olarak kanıt düzeyi yüksek olmayan hekim önerisi dışında tedavilere rağbet, eşya temizliğinin uygun yapılmaması ve yakın ten teması olan bireylerin tedaviye katılmaması iyileşmenin önündeki en büyük engellerdir. Hasta tedaviyi kabul edip başladığı andan itibaren başarı sağlandığı takdirde 2-4 hafta içerisinde kaşıntının en az %50 düzeyinde azalması, yeni döküntülerin çıkmaması ve parazitin görülmemesi olarak tanımlanmaktadır. Kaşıntının tamamen geçmesi ise 1-2 ay sürebilmektedir” diyerek konuşmasını sonlandırdı.

Buket Beslen/İLKSAYFA-

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.