Tedavi Aksatıldıkça Suça Eğilim Artıyor

Tedavi Aksatıldıkça Suça Eğilim Artıyor

Psikolog Nuray Kütük, hiperaktivite bozukluğu olan çocukların tedavi edilmediği takdirde suça eğilim oranlarının artabileceğini belirterek, “Çocuklar tedavi olmaz ise bağımlılık, şiddete eğilim ve kişilik bozukluğu oluşma oranı yükseliyor" dedi.

Çocuklarda görülen aşırı hareketlilik, dikkat sorunları ve acelecilik gibi belirtilerle ortaya çıkan Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) hakkında Psikolog Nuray Kütük ile konuştuk. Kütük, bu hastalığın yüzde 97 oranında aileden çocuğa geçen genetik bir hastalık olduğunu belirterek,  “DEHB olan çocuk hem okul hayatında hem de ev hayatında birçok sorunla karşı karşıya kalır. Bu hastalığın tanısı en erken 7 yaştan sonra koyulur. Aileler kulaktan doğma bilgilere inanıp ilaçların bağımlılık yaptığını söylüyor. İlaçlar sadece uyarıcıdır bağımlılık yapmaz. İlaç tedavisi olmazsa çocukta ilerideki yaşlarda madde bağımlılığı riski, şiddete eğilim, anti sosyal özellikler, kişilik bozuklukları gelişir. Tedavi olmadıkça suça eğilim artar” dedi.

Aşırı Hareketlilik, Dikkat Eksikliği, Acelecilik

Nuray Kütük Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunun belirtilerini şu şekilde aktardı; “Çocuğun kendi yaşıtlarıyla karşılaştırıldığında belirgin düzeyden fazla hareketli olduğunda aşırı hareketlilikten söz edilir. Ayrıca bu hareketlilik, oyun, anaokulu ve okul gibi günlük işlevlerde çocuk, aile veya öğretmenler için sorun oluşturduğunda aşırı hareketlik diye nitelendirilir. İkinci olarak dikkatin bir noktaya toplanabilmesinde güçlük, dış uyaranlarla dikkatin çok kolay dağılabilmesi, unutkanlık, eşyalarını veya oyuncaklarını sık sık kaybetme ve düzensizlik gibi belirtiler dikkat sorunları bulunduğunu gösterir. Son olarak acelecilik, istekleri erteleyememe, sorulan sorulara çok çabuk yanıt verme, başkalarının sözlerini kesme ve sırasını beklemekte güçlük çekme gibi özellikler dürtüsellik sorunları olduğunu gösterir.”

hiperaktivite-57656_b.jpg

Birçok Sorunla Mücadele Ederler

Kütük, “DEHB hastası olan birey odaklanmakta zorluk çeker, dikkatini toplayamaz, göz teması kuramaz, aynı işi uzun süre yapamaz, çabuk sıkılır, detayları atlar, arkadaşlık ilişkileri zayıftır, unutkandır, karşısındaki insanı dinlemekte zorlanır, verilen emanetlere sahip çıkamaz, basit yönergeleri aklında tutamaz, sık hata yapar, odaklanamaz, göz teması kuramaz. Sürekli hareket halindedirler ve bu aktiflik hiç bitmez. Sürekli düşünürler ve düşünceler arasında bir bağ kuramazlar. Hayal kurmaya eğilimlidir. Onlar için hayat oldukça zordur. Gerek okul hayatında gerekse de ev hayatında birçok sorunla baş başalardır” dedi.

7 Yaştan Sonra Tanısı Koyulur

Kütük her çocuğun 5-6 yaşlarına kadar hiperaktif olduğunu, 7 yaştan sonra çocukların belli bir disipline girdiğine dikkat çekti. Bu disiplinden sonra çocukta hala aktiflik söz konusuysa bir uzmana başvurmaları gerektiğini belirten Kütük, “Bu hastalık çocuklukta oluşur. Yaş ortalaması da en az yedi. Sonrasında bunun tanısı koyulur. Öncesinde çocukların çoğunda aktiflik vardır. O yüzden öncesinde tanı koyulmaz. 7 yaştan sonra özellikle bir disipline giriyor çocuklar. O disiplinden sonra eğer hala aktiflik devam ediyorsa hastalığın tanısı koyulabilir” şeklinde konuştu.

Tedavi Edilmezse Ne Olur?

DEHB hastalığında erken teşhis olmazsa veya tedavi edilmezse çocuğun karşılaşabileceği sorunlara da değinen Kütük, “Dikkat edilmezse çocuk zekâsını kullanamaz. Eğitim hayatı yarıda kalır. Bu hastalığı taşıyan çocuk tedavi edilmezse, ilerideki yaşlarda madde bağımlılığı riski, şiddete eğilim, anti sosyal özellikler, kişilik bozuklukları gelişiyor. Suça eğilim meydana gelebiliyor. Bu çocuklar yetişkinlik dönemlerinde akademik başarısızlık, evlilik başarısızlığı, trafik kazalarıyla ve depresyonla karşılaşabiliyor. Tedavi edilmediği sürece disleksi veya tik hastalığı gibi birçok hastalığa da davetiye çıkarıyor” ifadelerini kullandı.

dehb-nedir.jpg

Ailelere Bir Dizi Uyarı

DEHB Her yaş döneminde farklı belirtilerle ortaya çıkabilen bir hastalık olduğuna değinen Kütük, tedavi sürecinde ailelere büyük görev düştüğünün altını çizdi. Kütük, “Erken teşhis önemli. Okul öncesi dönemde 7 yaşına kadar çocuğunuzu bol bol gözlemleyin ve onunla oyunlar oynayın. DEHB'li çocuklar ev içerisinde fazla aceleci davranışlarda bulundukları için ebeveynler bazen ceza verebilirler fakat ailelerin bu durumun çocuğun karakteriyle ilgili bir sorun olmadığını hastalık sebebiyle ortaya çıktığını bilmesi lazım. Ailelerin doktor, öğretmen, psikolog gibi meslek çalışanlarından destek alması ve beraber yol izlemeleri gerekiyor. Gerekirse uzman yardımı almaları ve bu yardımı almaktan geri durmamaları önem arz ediyor” ifadelerini kullandı.

Aileler Çocuklarına Odaklanmalı

Psikolog Nuray Kütük, genetik hastalık olan DEHB’nin çocukta varsa ailede bireylerinde de var olduğuna değinerek, ailelerin bu tedaviye destek olması, gerekirse kendilerinin de uzman desteği alması gerektiğini söyledi. Kütük, “Ailelerin çocuklarına odaklanması gerekiyor. Dışardan doğma bilgilere inanmaması gerekiyor. Çünkü çocukta varsa bu hastalık aile bireylerinin çoğunda da var. Onlarda dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu olan bireyler. Biz burada DEHB olan bir çocuğa tanı koyduğumuzda başlangıçta aileleri bilinçlendiriyoruz ve tedavi şeklini anlatıyoruz. Ama bu tedavi tek başına çocuk veya tek başına aile ile olmuyor. Her ikisinin de psikoterapi alması çözümün tek unsuru. Ailelerin bu psikoterapiyi umursamaları lazım” diyerek konuşmasını sonlandırdı.

Kütük: “İlaçlar Bağımlılık Yapmaz”

Kütük, yapılan çalışmalarda DEHB’de kullanılan ilaçların beyindeki etkisinin keyif verici düzeyde olmadığı, bağımlılık riskinin düşük olduğunu vurgulayarak, DEHB olan bireylerde sigara, alkol, madde kötüye kullanımı daha yüksek olup, hastalık tedavi edilmediğinde bu maddelere karşı bağımlılık riskinin artacağını dile getirdi. Kütük, “Birey ilaçları kullanmazsa bağımlı olabilir. İlaçlar bağımlılık yapmaz. Hastalar bu ilacı almadıklarında kendi buldukları ilaca yönlenebilir. Bu da genelde hastanın kendine iyi geleceğine inandığı ilaç olabilir, onu bulabilir. Bu ilaçlar sadece uyarıcı ilaçlardır. Bireyin gününü, nasıl odaklanması gerektiğini, kendini kontrol edebilmesini aslına bakarsak normal birey olmasını sağlıyor. Hastanın kendini bu hareketlerinden vazgeçirmesini sağlıyor. İlaçların bağımlılık yaptığı düşüncesiyle ilaçları kullanmamak veya ailelerin kulaktan doğma bilgilere inanıp çocuğunun tedavisini aksatması yapılan yanlışlardan biridir” dedi.

Buket Beslen/ İlk sayfa

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.