Tarihte bugün: Ölümünün 90. yılında Yusuf Akçura
Türk düşünce hayatının önemli isimlerinden, Türkçülük akımının önde gelen temsilcilerinden Yusuf Akçura, bundan tam 90 yıl önce bugün, 11 Mart 1935 tarihinde İstanbul'da hayatını kaybetti.
Türk milliyetçiliğinin teorik temellerini atan ve "Üç Tarz-ı Siyaset" makalesiyle Türkçülük fikrinin sistemleşmesine öncülük eden Akçura, akademisyen, gazeteci, siyasetçi ve tarihçi kimlikleriyle çok yönlü bir aydın olarak Türk tarihinde önemli bir yer edindi.
Yusuf Akçura, 2 Aralık 1876'da Rusya'nın Simbirsk (günümüzde Ulyanovsk) şehrinde dünyaya geldi. Türk-Tatar kökenli bir ailenin çocuğu olan Akçura, babasını erken yaşta kaybetti. Annesi İsmail Gaspıralı'nın yönlendirmesiyle 1883 yılında İstanbul'a göç etti. Bu göç, Akçura'nın hayatındaki ilk dönüm noktalarından biri oldu ve gelecekteki düşünce dünyasının şekillenmesinde önemli rol oynadı.
EĞİTİM HAYATI VE DÜŞÜNCE DÜNYASININ ŞEKİLLENMESİ
İstanbul'da Harbiye Mektebi'ne kaydolan Akçura, askeri eğitiminin ardından Erkan-ı Harbiye (Harp Akademisi) öğrencisiyken 1897'de Jön Türk hareketine katılması nedeniyle tutuklandı ve Trablusgarp'a sürgüne gönderildi. Burada geçirdiği üç yılın ardından Fransa'ya kaçmayı başardı. Paris'te Siyasal Bilgiler Okulu'nda (École Libre des Sciences Politiques) eğitim gördü. Burada aldığı eğitim, Akçura'nın düşünce dünyasını genişletti ve modern siyaset teorileriyle tanışmasını sağladı.
Türkçülük düşüncesinin gelişiminde önemli bir dönüm noktası olan "Üç Tarz-ı Siyaset" makalesini 1904 yılında Kahire'de yayımlanan Türk gazetesinde kaleme aldı. Bu makale, Osmanlıcılık, İslamcılık ve Türkçülük akımlarını karşılaştırmalı olarak ele alıyor ve Osmanlı Devleti'nin kurtuluşu için Türkçülüğü öne çıkarıyordu. Akçura'nın bu önemli eseri, Türk milliyetçiliğinin teorik altyapısını oluşturması bakımından Türk siyasi düşünce tarihinde bir dönüm noktası olarak kabul edilir.
SİYASİ VE AKADEMİK KARİYERİ
1908'de II. Meşrutiyet'in ilanının ardından İstanbul'a dönen Akçura, Türk Derneği'nin kuruluşunda aktif rol aldı. 1911 yılında "Türk Yurdu" dergisini çıkarmaya başladı. Aynı zamanda 1912'de kurulan Türk Ocağı'nın kurucuları arasında yer aldı ve burada verdiği konferanslarla Türkçülük fikrini yaygınlaştırmaya çalıştı.
Birinci Dünya Savaşı sırasında Rusya'daki Türk ve Müslüman halklarla ilgili çalışmalar yürüten Akçura, Osmanlı ordusunda üsteğmen rütbesiyle görev yaptı. Savaşın ardından İstanbul Darülfünunu'nda (İstanbul Üniversitesi) Siyasi Tarih profesörü olarak çalışmaya başladı. Akademik kariyerinin yanı sıra gazeteci olarak da faaliyet gösteren Akçura, yazdığı makalelerle Türkçülük düşüncesini yaymaya devam etti.
MİLLİ MÜCADELE VE CUMHURİYET DÖNEMİNDEKİ ROLÜ
Akçura, Millî Mücadele döneminde Ankara'ya geçerek Mustafa Kemal Paşa önderliğindeki bağımsızlık mücadelesine destek verdi. Cumhuriyet'in ilanından sonra 1923'ten 1935'e kadar milletvekili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde görev yaptı. Bu dönemde Türk Tarih Kurumu'nun kuruluşunda önemli rol oynadı ve kurumun ilk başkanı oldu.
Akçura, Türk Tarih Tezi'nin oluşturulmasında da etkin bir rol üstlendi. Bu tez, Türklerin dünya medeniyetine yaptığı katkıları vurguluyor ve Türk tarihini Orta Asya'dan başlayan bir süreklilik içinde ele alıyordu. Akçura'nın tarih anlayışı, Cumhuriyet döneminin milli kimlik inşasına büyük katkı sağladı.
MİRASI VE ETKİSİ
Yusuf Akçura, Türk milliyetçiliğinin ve modern Türk kimliğinin şekillenmesinde önemli bir rol oynamıştır. Onun fikirleri, Cumhuriyet Türkiyesi'nin kuruluş ideolojisinin oluşumunda etkili olmuştur. Türk Tarih Kurumu başkanı olarak yürüttüğü çalışmalar, milli tarih yazımında önemli bir yere sahiptir.
Akçura'nın düşünce mirası, bugün de Türk siyasi düşüncesinde ve akademik çalışmalarda etkisini sürdürmektedir. Türkçülük düşüncesinin sistematik bir şekilde ortaya konulmasındaki öncü rolü, onu Türk düşünce tarihinin en önemli isimlerinden biri yapmıştır.
11 Mart 1935'te İstanbul'da hayatını kaybeden Akçura'nın vefatının ardından dönemin Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk, "Akçura'nın ölümü, fikir hayatımız için büyük bir kayıptır" diyerek onun Türk düşünce dünyasındaki yerini vurgulamıştır.

Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.