Otizm Vakfı Başkanı Çayan: “Biz Ölünce Çocuğumuza Kim Bakacak?”

Otizm Vakfı Başkanı Çayan: “Biz Ölünce Çocuğumuza Kim Bakacak?”

Otizm Vakfı Kurucu Başkanı Aydın Çayan, öldükten sonra çocuklarına kimin bakacağı konusunda endişelerinin olduğunu belirterek, “Otizmli çocuklar için artık yatılı merkezlerin olması gerekiyor” talebinde bulundu.

Dünya Otizm Günü’nde, Otizm Vakfı Başkanı Aydın Çayan ile otizmli çocukların yaşadığı zorlukları konuştuk.

13 yıl önce kurulan Otizm Vakfı’nın Başkanı Aydın Çayan, oğlunun da otizmli olduğunu ve vakfı kurmasında bunun büyük rol oynadığını söyledi. Diğer kurucuların da yakınlarının otizmli bireylere sahip olması nedeniyle bir araya geldiklerini anlatan Çayan, en büyük sorunlarının “biz öldükten sonra çocuğumuza kim bakacak” kaygısı olduğunu ifade ederek, dış ortamda sosyalleşmelerini sağlamak için otizmlilerin çalışabileceği sosyal alanların yaygınlaştırılması gerektiğini vurguladı ve “Otizmli çocuklar için artık yatılı merkezlerin olması gerekiyor” dedi.

“BİZ ÖLÜNCE ÇOCUĞUMUZA NE OLACAK?”

Öldükten sonra çocuklarına kimin bakacağı konusunda büyük endişelerinin olduğunu ifade eden Çayan şunları söyledi: “Artık yatılı merkezlerin olması gerekiyor. Yaşlanıyoruz, bizden sonra kim bakacak çocuğa? Bizden sonra nereye verilecek diyorsun.. Onun bir kaygısı var, en büyük sorun bu engelli ailelerinin. Şimdiye kadar Anadolu'da biliyorsunuz aileler büyüktü. Biraz daha toplu yaşarlar, destek olurlardı. Bunlar bitti. Çoğumuzun tek çocuğu var. Çünkü otizmde mesela ikinciliği çok cesaret edemez aileler. İkincinin de otistik olması diğer insanlara göre o risk daha fazla bu durum yüzde elli kadar daha yüksek ve bu anne karnında tespit edilemiyor.”

11-002.jpg

DOĞAN HER 36 ÇOCUKTAN BİRİ

Türkiye’ deki otizmli birey sayısına değinen ve otizmli bireylerdeki artışın hormonlu gıdalar olduğuna değinen Çayan, ”Doğan her otuz altı çocuktan bir tanesi otistik oluyor. Erkeklerde mesela dört kat fazla. Dört katın üzerinde hatta dört yirmi beş gibi bir oran çıkıyor. Dört, beş tane çocuk yani erkek genetiği biraz daha uygun sanıyor. Bizim şu yaşadığımız yediğimiz, içtiğimiz kullandığımız ilaçlar, tarım ilaçları kendimizin kullandığı ailemizin kullandığı hamilelik döneminde kullanılan öncesinde kullanılan aileden geçen birtakım şeylerin etkisi olduğu anlaşılıyor“ diye konuştu.

ERKEN MÜDAHALEYLE OTİZM ORTADAN KALKABİLİR

Erken müdahalenin önemine değinen Çayan, “Bu çocuklar kırar, döker üstünü başını yırtar, size saldırır. Kendine vurur. Ağrı çeker. Çocuğun dişi ağrır. Bunu söylemez ki. Siz sanırsınız ki bu otizmden gayet iyi çocuğun dişi ağrıyor. İdrar yolu enfeksiyonu. Karnı ağrıyor. Başı ağrıyor. Söyleyin. Bunu söyleyemediği için çocuklara bu konularda eğitim verilmediği için belli edemez hastalığını. Bunu tespit etmeden, antidepresan ilaçlar verirler. Üç bin beş yüz tane özel eğitim kurumu var. Ne işe yarıyor? Üç bin beş yüz taneden böyle ne kadar dönüşü var geriye? Kaç çocuk toparlamış? “ şeklinde konuşurken eğitimin küçük yaştan itibaren verilmesi gerektiğini ve küçük yaştan itibaren verilirse birebir çalışma yerine grup çalışmalarına geçilerek daha verimli eğitimler olacağına dikkat çekti.

otizm-vakfi-baskani-ve-otizmli-oglu.jpg

DEPREM BÖLGESİNDEN GELENLERDEN HİÇBİR KARŞILIK TALEP ETMİYORUZ

Deprem bölgesinden gelen çocuklardan hiçbir karşılık talep etmediklerini söyleyen Çayan, “Ankara'ya da servisimiz var ama iki tane biraz Ankara'da tek merkezden yapıyoruz o işi. Ama biz işte karınca kararınca kendi gücümüzün yettiğince kapasitemiz oranda bir destek olmaya çalışıp bir duyuru yaptık dedik ki bize müracaat edenlere biz sırf burada eğitim desteği de değil diğer danışmanlık destekleri, psikososyal destekler her tür desteği verebiliriz. Bizim psikologlarımız da var bu konuda müracaat edenler için de şu ana kadar beş tanesini burada başlattık haftanın belli günler gelip gidiyorlar. Biz buradaki eğitimlerimizde seansta eğitim yapmıyoruz. Türkiye'de genellikle bu güzel eğitim kurumlarının eğitimleri seanslıdır. Yani haftada kırk dakika iki seans anne getirir ya da baba getirir. Üç dakika sonra alır gider biz de öyle değil. Bir sabah alıyoruz çocuğu akşama kadar burada kalıyor yemeğini yiyor, arada eğleniyor, gezmeye gidiyor” şeklinde konuştu.

otizm-vakfi-otizmli-cocuklar.jpg

ÇOCUKLAR SOSYALLEŞEREK MUTLU OLUYOR

Etkinlik bazlı eğitim modeli uyguladıklarını belirten Aydın Çayan sözlerine şöyle devam etti: “Üç ana temel etkinliğimiz var. Bir özel eğitim kurumumuz var bizim, iki spor eğitim merkezimiz var. Burada sportif faaliyetler, sosyalleşme, yaşam becerileri, öz bakım becerileri yapılıyor. Özel eğitimde sadece günde ikiye bölüyoruz. Bir öğretmenin bir sınıfı var, iki öğrencisi oluyor. Sabahtan bir öğrenci, öğleden sonra bir öğrencisi geliyor. Onlar daha çok akademik çalışıyor. Oyun temelli çalışıyoruz sürekli masa başı değil. Yerde minderlerimiz var oyun oynayarak öğretim yapıyorlar. Bir de iş mesleki eğitimimiz ve atölyelerimiz var. Çikolata atölyesi, ahşap atölyesi, meyve cipsi ve erişte yapıyoruz burada. Paketlemede, ahşabın boyanmasında zımpara yapılmasında çocuklar yer alıyor. Bunları kermesler vasıtasıyla satıyoruz.”

otizm-vakfi-kurucu-baskani-aydin-cayan-ve-oglu.jpg

YENİ AKTİVİTE ALANLARI İSTİYORUZ

Otizm Vakfı Başkanı Aydın Çayan, yeni aktivite alanları için destek beklediklerini kaydetti. Çayan şöyle konuştu: “Hayvanlar olsun, çocuklar hayvana yem versin. Spor alanı olsun, atölyeleri olsun, Dışarıdan insanlar da gelsin. Eğitim yerleri olsun, yatılı yeri olsun. Gününü doldursun. Ver benim hayalim aslında o. Bunu yapmak istiyorum. Yani ama mesela ben burada hayvanlar gelip küçük çocuklar için böyle tavuklarımız güvercin tavus kuşumuz falan var. Falan gibi. Bir iki de köpek. Amaç çocuklar görsünler doğal ortamını istiyoruz” dedi.

otizm-vakfinda-egitim-verilirken.jpg

BAĞIŞLARI KABUL EDİYORUZ

Çayan, kurumun nasıl faaliyet gösterebildiği konusunda da bilgi vererek şunları kaydetti: “Bağış topluyoruz. Bir de eğitim ücreti alıyoruz katkı payı ailelerden. Devletin desteği bizim de özel eğitim kurumumuz var dışarıdakiler gibi bu özel eğitim kurumunda bu iki seansın var ya haftalık raporu olanların iki seansın bize parasını veriyor. Bizim buraya gelen bir çocuğun. Çünkü küçük yaş grubu üç seans geliyor. Sabahtan bir grup öğleden sonra bir grup geliyor. Diğer günlerini kreşte kendi ekranlarıyla geçirsin diye öneriyor doktorlar. Onun için küçük yaş grubu yarım gün kalıyor. Büyük yaş grubu tam gün kalıyor burada mesela biz altmış seans veriyoruz. Onun iki seansını devlet ödüyor. Bir de bir para veriyor yani aslında devlet. Türkiye'de bu amaçla üç bin beş yüz tane özel eğitim kurumu açılmış durumda. Fitre, zekat alıyoruz. Bankalarda temel bir özellikte vakıf, İş Bankası garanti hepsinde bağış menülerimiz var. İş adamları bağış yapıp işte şu kadar çocuğun parasını ben ödeyeyim şeklinde bağışlar alıyoruz.”

Gamze Mine Gümüş / www.gazeteilksayfa.com

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.