Mimari harikası Arslanhane Camii

Mimari harikası Arslanhane Camii

Tek bir çivi bile kullanılmadan 1200’lerde inşa edilen Arslanhane Camii, ahşap ve taşın iç içe geçtiği bir mimari ve mühendislik harikası olarak gösteriliyor.

Sabah saat sekizi çoktan geçmişti, yokuşu çıkıp önüne vardığımda, cemaat dağılmıştı. Bomboştu her etraf. Ağır ama yumuşak Ankara taşları ile örülmüş duvralarının arasından Roma ve Bizans dönemine ait eserler fışkırıyordu. Gecenin rüzgarları ile serinleyen gövdesi, güneşin ilk ışıkları ısınıyordu. Dış surların önüne varıp öylece baktım bir müddet öylece Arslanhane Cami'ne... 

Ankara Kalesi'nin eteklerinde bir Selçuklu cami bekler asırlardır. Ulucanlar yönünden Samanpazarı'na doğru ansızın karşınıza çıkar Arslanhane Camii. Diğer adıyla Ahi Şerafettin Camii, 13'üncü asırdan kalan taştan ve ahşaptan bir yapıdır. Gövdesi Roma ve Bizans'tan kalma antik kalıntılar ile örülü bu camiyi Ankara'daki bütün camilerden ayıran en temel özelliği bindirme yöntemiyle inşa edilmesidir. Tek bir çivi bile kullanılmadan inşa edilen bu cami, zamana meydan okur.

MİMARI BİLİNMİYOR

Samanpazarı'nda bulunan eserin inşa edildiği dönem, 13'üncü asır olarak tarihlendirilmektedir. İnşa edildiği yerde çok sayıda aslan heykeli bulunmasından ötürü halk arasında Arslanhane olarak anılan yapının orijinal adı Ahi Şerafeddin Cami'dir. Caminin mimarı bilinmemekle beraber yalnız ahşap minberi üzerinde yer alan kitabesinden Selçuklu Sultanı Keykavus zamanında ahi kardeşler tarafından yaptırıldığını öğrenmekteyiz. Ancak, araştırmalar caminin bu dönemden daha eskiye dayandığını ortaya koymuştur. İnşaatına 1290 yılında başlandığı, kurucusunun Emir Şerafeddin Çaşnigir olduğu ve ahi kardeşlerce inşa etirildiği bilinmektedir. Orijinal olan ahşap minberinin sanatkarı Neccar Ebubekir oğlu Mehmet'tir.

MİMARİ ÖZELLİKLERİ

Camii dikdörtgen bir plan şemasına sahiptir. Harim mihraba dik, dört ahşap sütun dizisi ile beş sahına ayrılmıştır. Orta sahın yanlara göre daha geniş tutulmuş ve tavanı da daha yüksek inşa edilmiştir. Kirişlemesi üstten kaplamalıdır. Caminin esas girişi olan kesme taştan yapılmış ve bir taç kapı özelliği taşıyan kuzey kapısı, kadınlar mahfiline çıkmaktadır. Bu kapı orijinaldir ve mermerden yapılmıştır. Doğu ve Batı cephesinde bulunan diğer iki kapı ise caminin harimine açılmaktadır.

SÜTUN BAŞLARI

Tuğla malzemeden yapılmıştır. Caminin yapımında kullanılan malzeme moloz taştır. Lakin bunun yanında Roma ve Bizans dönemlerine ait devşirme malzemelerinde kullanıldığı görülmektedir. Sütun başlıkları bunlara örnek verilebilir. Sütun başlıkları devşirme olsa da tavan çok itinalı bir işçilik göstermektedir. 

MİHRABININ EŞİ BENZERİ YOK

Ahşap konsol ve kirişlerle düz olarak yapılmış ve üzeri kiremitle örtülmüştür. Anadolu'nun ahşap direkli camilerinin en güzel örneklerinden biridir. Yapının mihrabı süsleme ve çini açısından tek örnektir. Yapımında altın oran kullanılmıştır. Mihrap nişi stalaktitli olup mozaik çiniler ile kaplanmıştır. Süslemesinde alçıda kullanılmıştır. En üst kısmında stilize edilmiş ejder motifi kullanılmıştır. Minber ise ceviz ağacından yapılmıştır ve mihrabıyla aynı derece de değerli özellikler taşımaktadır. Minberin kapısı, tacı, iki yan aynalıkları ve korkulukları zarif oymalar ile bezenmiştir. Camiinin minaresi ise sekiz köşeli bir pabuç kısmı üzerinde yükselen kalın yuvarlak gövdeli olup, gök mavisi ve lacivert çiniler ile süslenmiştir. 

AHİ ŞERAFEDDİN TÜRBESİ

Camiinin dışında Ahi Şerafeddin Türbesi bulunmaktadır. Bu camiinin önemi yalnızca Ankara’nın değil bütün Anadolu'nun asli karakterini ve kıymetini günümüze kadar koruyabilmiş olmasından gelmektedir. 

Uğur DUYAN/HABERVAKTİM
 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.