Fahrettin Altun: “Teyakkuz halindeyiz”

Fahrettin Altun: “Teyakkuz halindeyiz”

İletişim Başkanı Fahrettin Altun, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne yönelik yolsuzluk soruşturması sonrası yaşanan gelişmelere ilişkin, devletin tüm kurumlarıyla teyakkuz halinde olduğunu belirtti.

Altun, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığında düzenlenen 21. Yüzyılda Türkiye'nin Bağımlılıklarla Mücadele Seferberliği Paneli'ne katıldı. Fahrettin Altun, burada yaptığı konuşmada, çağın çok çeşitli, değişken ve girift bağımlılıklarına dikkati çekmek, devletin bağımlılıklara karşı topyekun mücadelesini ve kararlılığını bir kez daha ortaya koymak, sağlıklı nesiller için ortaya konan stratejik çalışmaları konuşmak üzere düzenledikleri panelin ve bu doğrultuda yayımlanan kitabın hayırlara vesile olmasını diledi.

Türkiye'nin, 2000'li yılların başından beri bir kamu politikası olarak devletin tüm imkan ve kabiliyetleriyle bağımlılığa karşı büyük bir mücadele verdiğini ifade eden Altun, "Geldiğimiz noktada, Cumhurbaşkanı Yardımcımız Sayın Cevdet Yılmaz'ın başkanlığındaki Bağımlılıkla Mücadele Yüksek Kurulu koordinasyonunda, tüm kurum ve paydaşları kapsayan üst düzey bir işbirliğiyle, madde bağımlılığı, davranışsal bağımlılıklar ve diğer tüm bağımlılıklarla mücadele seferberliğimiz, güçlenerek devam ediyor. Mücadelemizin seferberlik düzeyine taşınması, Sayın Cumhurbaşkanımızın vizyonu ve öncülüğünce hayata geçirilen yasal ve idari düzenlemeler ile gerçekleşmiştir." diye konuştu.

Altun, bugün tanıtımını yaptıkları 21. Yüzyılda Türkiye'nin Bağımlılıklarla Mücadele Seferberliği adlı kitabın, 23 yılda hayata geçirdikleri yoğun çalışmaları ve uyguladıkları politikaları, kapsamlı bir şekilde ele aldığını belirtti. Kitap hakkında bilgiler veren Altun, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Devletimizin faaliyetlerinin bir nevi envanterini ortaya koyan bu eserimizde, bağımlılıklarla mücadele politikamız, mevzuatlar, strateji belgeleri, eylem planları ve idari yapılar çerçevesinde değerlendiriliyor. Tüm bağımlılık türlerine dair Türkiye olarak ürettiğimiz çözümlere yer veriliyor. Rehabilitasyon, iletişim faaliyetleri ve bilimsel alandaki çalışmalar çerçevesinde bireyden başlayıp aileye ve toplumun tüm kesimlerine yayılan seferberliğimiz anlatılıyor. Biz şuna inanıyoruz: Bağımlılıklarla mücadele, bir beka meselesidir. Yeşilay Başkanımızın da dediği gibi bu bir bağımsızlık mücadelesidir. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde, bağımlılıklara karşı sürdürülen yıllara sari, kararlı mücadele, güçlü geleceğimizin teminatıdır. Bu çerçevede devletimiz, koruyucu, önleyici ve tedavi edici süreçlerin tamamını kapsayacak şekilde çalışmalar yürütüyor. İletişim Başkanlığı olarak bizler de bu mücadeleyi, müstakil bir politika alanı ve temel çalışma konularımızdan biri olarak görüyoruz. Faaliyetlerimiz, hem farkındalık ve bilinçlendirmeyi hem devletimizin yürüttüğü mücadeleyi hem de gerek devletimizin gerek Yeşilay'ımız başta olmak üzere sivil toplum kuruluşlarımızın sunduğu imkanların anlatısını içeriyor."

"DİJİTAL BAĞIMLILIK SİNSİCE İLERLEYEN BİR SALGIN MAHİYETİNDE"

İletişim Başkanı Altun, bugün, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de bağımlılık tuzağının her yere uzanan kollarıyla, yeni tür ve girişimleriyle karşı karşıya olduklarını söyledi. Temel olarak yoksunluk hissinden beslenen uyuşturucu, tütün ve alkol gibi madde bağımlılıklarının yalnızca bireyin fizyolojik ve psikolojik yıkımında değil toplumsal, ekonomik ve güvenlik sorunlarında da kendini gösterdiğine dikkati çeken Altun, "İnsan makine etkileşiminden neşet eden dijital bağımlılık ise bugün toplumun her kesimi için risk oluşturan, sinsice ilerleyen bir salgın mahiyetinde. Aileyi, eğitimi, iş hayatını ve sosyal ilişkileri etkileyen dijital bağımlılık, insanın iradesini adeta sanal ve toksik zincirlerle kuşatıyor ve bireyleri hayatın gerçekliğinden koparıyor." ifadesini kullandı.

İSTANBUL MERKEZLİ YOLSUZLUK SORUŞTURMASI

Altun, bugün dijital mecralara haddinden fazla maruz kalmanın, sadece bireylerin gerçek hayatla ilişkilerini bulanıklaştırmakla kalmadığını, aynı zamanda onların sistematik dezenformasyon ve yanıltma kampanyalarına daha fazla maruz kalmaları anlamına geldiğini dile getirdi. Bu durumun da toplumsal alanda barışı zedeleyen, kutuplaşmayı derinleştiren ve nefret dilini körükleyen bir sürece zemin hazırladığını vurgulayan Altun, şöyle devam etti:

"Son günlerde İstanbul merkezli olarak başlayan yolsuzluk soruşturması özelinde bu durumun çok açık ve net bir örneğini gördük. Karşımızda bağımsız yargı tarafından yürütülen bir yolsuzluk soruşturması ve bu soruşturma kapsamında gündeme gelen vahim iddialar var. Bu iddiaların soruşturulması, hukuk devletinin gereği olarak bağımsız yargı organlarının denetimindedir. Hal böyleyken yargı sürecini siyasallaştırmaya, yürüyen bir davayı politik çekişmenin konusu haline getirmeye, ortadaki vahim iddialara cevap vermek yerine Sayın Cumhurbaşkanımızı hedef göstermeye, hükümetimizi suçlamaya yönelik iyi niyetli olmayan bir çabayla karşılaşıyoruz. Çok açık ve net bir şekilde söylemek gerekirse; yürüyen hukuki bir süreci akamete uğratmak ve siyasi rant elde etmek amacıyla vandalizme, sokak şiddetine zemin hazırlamak en hafif tabiriyle sorumsuzluktur, kamu düzenini bozmaktır, toplumsal huzur ve barış ortamını zedelemektir."

Meşru siyaset zemininin milletin iradesiyle şekillendiğini, anayasayla teminat altına alındığını söyleyen Altun, "Devletin kurumlarına karşı sorumsuz ve kışkırtıcı çağrılarla sokakları manipüle etmek, vandalizmi, şiddeti ve kanun tanımazlığı teşvik etmek anlamına gelir. Bu tür çağrılar, adil yargı süreçlerine müdahale çabasıdır; hak arayışı değil, hukukun üzerine baskı kurma girişimidir. Dahası, bu çağrıları yapanların, sokakta yaşanabilecek olası provokasyonlara karşı ne güvenlik açısından ne de siyasi sorumluluk bakımından kontrol edici veya yatıştırıcı bir kapasiteye sahip olmadıkları da açıktır." görüşünü paylaştı.

Fahrettin Altun, bunun aslında farkında olan söz konusu aktörlerin, özellikle marjinal grupların baskısı ve parti içi liderlik rekabeti gibi kaygılarla, kendi seçmenlerini puslu, provokasyona açık ve öngörülemez bir siyasi ortama sürüklediğini aktardı.

"TÜRKİYE'NİN İTİBARINI ZEDELEME ÇABALARINA TANIKLIK ETTİK"

Geçmişte olduğu gibi bugün de bu sokak çağrılarının ardından çeşitli aşırılık yanlılarının, terör örgütlerine mensup ya da sempatizan yapıların, radikal grupların harekete geçmeye çalıştığını üzülerek müşahede ettiklerini ifade eden Altun, bütün bu süreçlerde dijital mecraları, sosyal medyayı bir taarruz alanı, bir kaos üretim merkezi, toplumsal huzursuzluk yaratma aracı olarak gören bir zihniyetle karşı karşıya olduklarını vurguladı. Fahrettin Altun, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Bu süreçlere ne yazık ki yoğun bir dezenformasyon bombardımanıyla, sistematik yalan kampanyaları eşlik ediyor. Son dönemde kamuoyunun, özellikle dijital mecralar üzerinden yönlendirilmek istendiği, gerçekle ilgisi olmayan haberler, manipülatif içerikler ve kasıtlı çarpıtmalarla algı yönetiminin sistematik biçimde yapılmaya çalışıldığı açıkça ortadadır. Bu dezenformatif kaynakların bir kısmının yurt dışı kaynaklı olduğunu da açık net bir şekilde biliyoruz. Benzerlerini Gezi olaylarında, deprem sonrasında ve hatta orman yangınları sırasında gördüğümüz organize dezenformatif bir saldırıyla karşı karşıyayız. Bu süreçte, yargı kararlarına ilişkin gerçek dışı iddialardan, devlet kurumlarımızı itibarsızlaştırmaya yönelik kurgulanmış içeriklere, kamu görevlilerinin hedef gösterilmesinden, uluslararası kamuoyuna sunulan çarpıtılmış bilgilerle Türkiye'nin itibarını zedeleme çabalarına kadar çok sayıda dezenformasyon girişimine bizzat tanıklık ettik."

"HALKIN YALANLARA TESLİM OLMAYACAĞINA İNANCIMIZ TAMDIR"

Kirli kampanyaların amacının sadece kamuoyunu yanıltmak değil, halkı devletine, kurumlarına ve adalet sistemine karşı kışkırtmak olduğunu aktaran Altun, şunları söyledi: "Açıkça söylüyoruz; halkı yanıltan, devlete güvensizlik aşılamaya çalışan, bilgi kirliliğiyle kargaşa üretmek isteyen her yapıyla, her aktörle mücadelemiz kararlılıkla devam edecektir. Sayın Cumhurbaşkanımızın da defalarca altını çizdiği gibi, dijitalleşme çağında özgürlük kadar doğru bilgiye erişim de bir haktır. Bu bağlamda halkımızın dezenformasyon kampanyalarına karşı sağduyulu davranacağına, bu yalanlara teslim olmayacağına ve her zaman hakikatin, doğrunun, adaletin yanında duracağına olan inancımız tamdır. Çeşitli algı oyunlarıyla, çarpıtılmış söylemlerle, sahte belgelerle ya da manipülatif videolarla birilerinin kendisini adalet karşısında imtiyazlı bir konuma getirmeye çalışmasına asla müsaade edemeyiz. Hukukun üstünlüğüne, devletin meşruiyetine ve milletin sağduyusuna zarar veren bu dezenformasyon saldırılarına karşı güçlü, bilinçli ve sistematik bir duruş şarttır."

Devletin tüm kurumlarıyla teyakkuz halinde olduğunun altını çizen Altun, "Bizler de burada İletişim Başkanlığında bilgi kirliliğine, yalan kampanyalarına karşı Dezenformasyonla Mücadele Merkezimiz ile 7/24 esasına göre çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bu noktada vatandaşlarımızdan da beklentimiz, yalnızca güvenilir kaynaklardan bilgi edinmeleri, sosyal medyada karşılaştıkları içerikleri sorgulayıcı bir bilinçle değerlendirmeleri ve fitneye hizmet eden hiçbir yapının oyununa gelmemeleridir. Hakikat, daima galip gelir. Biz hakikatin safında durmaya, milletimize doğruları anlatmaya ve devletimizin itibarını korumaya devam edeceğiz." dedi.

"TÜRKİYE, İSTİKRARSIZ, GÜVENSİZ VE HUKUK DIŞI BİR ÜLKE GİBİ LANSE EDİLMEYE ÇALIŞILMAKTADIR"

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Altun, Türkiye'nin artık sadece kendi halkına değil, bölgesine ve dünyaya da güven veren bir aktör haline geldiğini anlattı. Bu süreçte millet ve devletin el ele, büyük maddi ve manevi fedakarlıklar yaptığını, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın gece gündüz demeden Türkiye üzerinde oynanan oyunları bozduğunu, ülkenin hakikatini tüm dünyanın gözleri önüne serdiğini vurgulayan Altun, "Aynı zamanda Terörsüz Türkiye hedefi doğrultusunda, onlarca yıldır güvenlik krizlerine neden olan tehditler birer birer ortadan kaldırılmaya başlandı, iç ve dış güvenlikte çok önemli kazanımlar elde edildi. Bu güvenlik ve istikrar başarısı, Türkiye'nin hem bölgesel hem küresel ölçekteki önemini daha da artırmış, etkinliğini perçinlemiştir. Biz bu gerçeğin çoktan farkındaydık ancak Batı dünyasının da artık bu yükselen Türkiye gerçekliğini görmeye başlaması, son aylarda somut biçimde ortaya çıkmıştır." dedi.

Altun, işte tam da bu küresel kırılma ve bölgesel yeniden şekillenme anında, yabancı basına bilinçli şekilde servis edilen manipülatif görüntülerle Türkiye'nin, istikrarsız, güvensiz ve hukuk dışı bir ülke gibi lanse edilmeye çalışıldığını belirterek, şöyle devam etti: "Bu, yatırım ortamımıza, hukuk devleti kimliğimize ve uluslararası itibarımıza yönelik doğrudan bir sabotajdır. Bundan fayda sağlamaya çalışacak aktör ve yapıların yaşananlara farklı kanallardan destek sunma gayretinde olacağı da aşikardır. Bu noktada atılacak her sorumsuz adım, Türkiye'yi dünyada oluşan güvensizlik sarmalına yaklaştıracak ve bu çağrıları yapanları, farkında olmadan Türkiye karşıtı senaryoların piyonu haline getirecektir. Bu tehlikeyi görmek, akıl ve sağduyu ile hareket etmek, sadece hükümetimizin değil, her sorumlu siyasetçinin, her vatanseverin vazifesidir."

"HİÇBİR KİŞİ, MAKAM, ZÜMRE TÜRK ADALET SİSTEMİNİN ÜSTÜNDE DEĞİLDİR"

Fahrettin Altun, kimsenin hukukun üstünde olmadığını, hiçbir kişi ya da kurumun, yargının bağımsızlığına müdahale etme hakkına sahip olamayacağını vurguladı. Anayasal düzende teminat altına alınan kuvvetler ayrılığı ilkesinin özünün de tam olarak bu olduğuna dikkati çeken Altun, şunları dile getirdi: "Bugün yargı mercilerini hedef göstermeye çalışan, hukuki süreci itibarsızlaştırmak isteyen çevreler, sadece mevcut davaları değil, doğrudan ülkenin huzurunu ve demokrasimizin temel direklerinden biri olan hukuk devletini hedef almaktadır. Hiçbir kişi, makam ya da zümre, Türk adalet sisteminin üstünde değildir. Hukuku itibarsızlaştırmaya çalışmaya ve yargı mercilerini baskı altına almaya yönelik her söylem, adalet sistemine yapılabilecek en büyük kötülüktür. Türk yargısının bağımsız ve tarafsız şekilde işlemesi için en fazla mücadele veren kişi, lider, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'dır. Geçmişte darbe dönemlerinde, vesayet odaklarının yönlendirmesiyle çalışan, milli iradeye sırtını dönen yargı anlayışı, Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde yapılan reformlarla sona erdirilmiştir. Bu kapsamda, yargı süreçleriyle ilgili hükümetimize sorumluluk isnat etmek, bir anlamda yargıyı siyasallaştırmaya çalışanların kendi çelişkileridir. Yargının siyasallaşmasının bedelini geçmişte ağır bir şekilde ödemiş olan Türk milleti ve Türk demokrasisini, aynı çıkmaz yola bir kez daha sürüklemek isteyen zihniyetle mücadele etmek, bizim en büyük sorumluluklarımızdan biri olacaktır."

Altun, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz nezdinde Bağımlılıkla Mücadele Yüksek Kurulu üyesi tüm kurum ve kuruluşlara, büyük bir özveriyle yürüttüğü çalışmalar için şükranlarını sundu. Devletin tüm kurumları ile Yeşilay başta olmak üzere sivil toplum kuruluşları, akademi ve medya kuruluşlarının işbirliğinde, Türkiye Yüzyılı'nda daha sağlıklı bir nesil yetiştirme çalışmalarının güçlenerek devam edeceğine inandığını vurgulayan Altun, "Bilgi ve birikimleriyle oturumlarda katkı sunacak kıymetli panelistlerimize ve programda emeği geçen mesai arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Kitabımızın ve gerçekleştireceğimiz panellerin hayırlara vesile olmasını temenni ediyor, yaklaşan Ramazan Bayramı'nın, mazlum Filistin halkı başta olmak üzere tüm İslam alemi için hayırlar getirmesini Allah'tan niyaz ediyorum." ifadesini kullandı.

Kaynak:Haber Kaynağı

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.